İstiklal’i vuran terörün mesajları

İçişler Bakanlığının resmi beyanatına binaen İstiklal’i vuran terörün arkasında Suriye merkezli PKK/PYD/YPG var. Bakan Soylu terör eylemini yapanları ve terör örgütlerini kollayanların ABD ve Yunanistan olduklarını iddia etti; "Bize verilen mesajı aldık, mesajı gayet iyi anlıyoruz. Çok güçlü cevap vereceğiz. Amerikan Büyükelçiliği’nin taziyesini kabul etmiyoruz. ABD ile müttefikliğimiz elbette ki tartışılmalıdır." dedi. ABD Ankara Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamada ise, "Amerika Birleşik Devletleri, terörün her şeklini kesin olarak kınamakta ve değerli NATO Müttefikimiz Türkiye ile dayanışma içinde hareket etmektedir." ifadeleri yer aldı. Soylu’nun daha önce de ABD’yi suçlayan açıklamalarına tanık olmuştuk. ABD’yi direkt suçlayan açıklamaları Cumhurbaşkanı Erdoğan da yapmıştı. Burada dikkat edilmesi gereken husus ABD’nin normalde kullandığı dayatmacı, tehditkâr ve saldırgan dilinin değişmiş olmasıdır. Soylu’nun ithamlarına karşılık ABD’nin cevabı ezik, aciz ve korkak bir ruh halinin göstergesidir.

Yakalanan terörist Ahlam (Rüya demek) Elbashir’in Suriyeli olduğunu ve ülkemize Afrin üzerinden başka bir erkek terörist refakatinde illegal giriş yapıldığı açıklandı. Terör eyleminden kısa bir zaman sonra kadın terörist yakalanıyor. Ardından yazımızı kaleme aldığımız salı günü gözaltı sayısının 50’ye yükseldiğini öğreniyoruz. Ayrıca teröristi Yunanistan’a kaçırmak görevini üstlenmiş olan Ammar Jarkas ve kardeşi Ahmet Jarkas’ın yakalandığı haberi düştü. Ammar Jarkas, terörist kadın Ahlam Albashir ile aynı evde kalan firari şüpheli B’yi Bulgaristan’a kaçması için Edirne’ye götürdüğünü itiraf etmiş.  

HERKES TERÖRE KARŞIYSA BUNU KİM YAPTI?

2015-2022 arasında ülkemizde en az 17 terör eylemi vuku bulmuş. Ülkemizi kana bulayan, canları sevdiklerinden koparan bu kahpe ve kahrolası terör eylemi ile ilgili her kesimden kınama mesajları geliyor. Hani ağanın desteklediği sandıktan tek oy çıkınca o oy benim diyenlere ağanın, “O oy sizinse benim oyum nereye gitti” cevabına benzer, tüm devlet liderleri terörü lanetliyorsa, teröre karşı mücadele ettiklerini iddia ediyorlarsa ve bu mücadelede Türkiye’nin yanında olduklarını söylüyorlarsa ve hatta PKK bile “benim alakam yok” diyorsa o halde bu kahrolası, alçak ve kahpece yapılmış vahşeti kim ve neden yaptı?

Terör eyleminin ardından konu Arap ve uluslararası medyada tartışılıyor. Ülkemizde terör eyleminin vuku bulduğu ilk saatlerde medya, haberi yorumsuz verdi. Siyasi partiler kamplaşmaya uygun olarak açıklamada bulundular. Hükümet ve İçişleri Bakanlığı resmi beyanatına itibar edenler eylemin arkasında PKK veya PKK’nın kullandığı DEAŞ unsurlarının olduğunu ifade ederken, HDP “patlamadan dolayı hayatını kaybedenler için derin bir acı ve üzüntü” duyduğunu beyan etmiş. Demirtaş, “Amaç ya da gerekçe ne olursa olsun her saldırı terördür.” demiş. ABD, İsrail, İngiltere ve bilumum devletler de derin bir acı ve üzüntü duymuşlar. Terörü lanetlemişler. Ardından bu kesimlerin gazeteleri, köşe yazarları ve ajanslarında terör eylemin zamanlamasını sorgulamışlar; PKK bu eylemi üstlenmediğine, 6lı masa, Demirtaş, HDP, İsrail, Biden bile yapmadığına göre, seçimler de yakın bir tarihte olacağı hasebiyle bu eylem sadece Erdoğan hükümetine yararmış. Soylu, terörü bitirmek üzereyiz, sınırlarımız güvende, boğduk, attıkları her adımı biliyoruz demiş ise o halde bu kadın terörist nasıl oldu da sınırdan kaçak girebildi, TNT’yi İstiklal’e kadar getirebildi? Terör eyleminin ardından fail hemen tespit edilip yakalanabiliyorsa, ardından kuryeler, işbirlikçiler ve azmettiriciler kıskıvrak enselenebiliyorsa bu eylem neden önlenemedi? diye soruyorlar. Bu eylemi ve daha önceki seçim öncesi terör eylemlerini ya seçim kazanmak veyahut Suriye ve Irak’a müdahale etmek için devletin organize ettiğini ima ediyorlar. Aslında imadan öte açıkça telkin edip söylüyorlar. Utanmasalar bu eylemin Bakan Soylu’nun emriyle yapıldığını, hatta kendisinin iştirakiyle organize edildiğini söyleyecekler ama kursaklarında kalıyor.

Küçük muhbir Ümit Özdağ’ın, Bakan Soylu’nun ABD’yi suçlayan açıklamalarından sonra, kendisine farklı bir bilginin geldiğini, Soylu’nun işaret ettiği devletin değil başka bir devletin eylemin arkasında olduğuna dair elinde bilginin olduğunu söylüyor. Bu devletin ismini vermiyor. Tartışmalarımızda terör eyleminin arkasında Putin’in olduğunu iddia edenler de oldu. Zira Putin, Türkiye’de Erdoğan’ın iktidarını en çok isteyenmiş. Muhalefetin gelmesi halinde Türk-Rus ilişkileri farklı bir boyut kazanacak ve Moskova önemli bir müttefikini kaybedecekmiş. Bu sebeple seçimi Erdoğan’ın lehine çevirmek için bu ve benzeri eylemleri Rus istihbaratının organize ettiğine inanıyorlar.   

PKK’NIN VARLIĞI OPERASYON İÇİN KÂFİDİR

Şimdi de hükümetin zorda olduğunu, taraftarlarını konsolide etmek ve milliyetçi duyguları kamçılamak, Suriye’nin PKK denetimindeki bölgeye askeri harekatı başlatmak için bu eylemi bahane olarak kullanacağını iddia ediyorlar; Devletin Suriye’nin kuzeyine askeri müdahalede bulunması için bir terör eylemini sebep olarak göstermesine ihtiyacı yok. Zira o bölgede PKK varlığı tek başına müdahale için sebep olarak kâfidir.

ERDOĞAN’IN HANESİNE ARTI OLARAK YAZILANLAR

Son araştırmalar 6lı masanın seçim kazanmak için yeterli çoğunluğa sahip olmadığını, bir müddet öncesine kadar Erdoğan’a karşı hasıl ettiği desteği kaybettiğini ortaya koymaktadır. Erdoğan’ın Rusya ve Ukrayna arasında yaptığı arabuluculuk, tahıl koridorunun açık tutulması, başta Almanya, Batı, Avrupa ülkelerinin Rusya ile ticaretini Türkiye üzerinden yapmalarına imkan sunması, Orta Asya ülkeleri ile “birleşik Türk Devletleri” projesine destek vermesi, KKTC’nin tanınması için diplomatik çalışmalara start verilmesi, Suriye ile normalleşme ilişkilerinin Astana’da yapılacak istisnai toplantının 21 Kasım’dan itibaren Ankara-Şam ilişkilerinde önemli bir dönüm noktası olacağı gerçeği Erdoğan’ın hanesine artı olarak yazılmaktadır. 

Terörü lanetlemek yeterli değildir. Terör örgütlerini ve onları besleyen devletlerin kurutulması huzur ve barışın tesisi için tek geçerli akçedir. Türkiye ve bölgeyi tehdit eden terör örgütleri ve onları koruyup, eğitip, kollayan devletler aşikardır. Yapılması gereken bulanık suda avlanmak, terör örgütlerini aklamak ve terörü besleyen devletlerin açıklamalarına çanak tutmak değildir.