İsyan hakları / Yatağanca yiğitleme
İsyan hakları / Yatağanca yiğitleme
Bir avuçta yanan kömür, öbürü yıldızlarda,
Haydaman! Evrenin diliyle konuşuyor Yatağan.
Kelimeler kıvrak, lodos gibi esiyor söz bilgisi,
Yatağanca, diyorlar, konuştukları dile,
Yüksek bir müzikalite, parlak, akıcı bir ifade.
Nicedir unuttuğumuz şeyleri hatırlatıyor.
Bir koluyla bugünü sarmış, öbürüyle geleceği,
Bir sonsuzluk anı ki, mitosla buluşmuş.
Kaç bin yılın isyan cümlesidir, tek fiille kurulan,
Koruyor tanrıların yok saydığı hayatını.
Dert dökmüyor, koyu bir umut var hecesinde.
Nedir acaba, nasıl bir söz dizimidir böyle?
Yeryüzünü taşıyan canlar ona dönmüş yüzünü,
Nasıl bir ayettir ki emeğin yüce kitabından?
Haydaman! Eylemin diliyle konuşuyor Yatağan.
Dağa çıkıyorum, diyor ve Sodra’ya çıkıyor,
Bozarım senin pozunu, diyor ve bozuyor orda.
Yatağanca konuşuyor, derin bir solukla:
Yatağında uluyan ses, çağın ulumasıdır,
Ateşin ulanması gibi yeraltı yarlarında.
Bir yeminle barışa bağlı, öbürü savaşta,
Kelimeler şarjöründen boşalıyor: Haydaman!
Yeniköy ile Kemerköy nara narayla,
Kardeş kardeşle aynı kavgada tunçlaşmış.
Burası çocuğumuzdur, diyor yârimiz, anamızdır,
Kükremiş toprak, direniş santralimiz bizim.
Bir eliyle kendini tutuyor, öbürü yoldaşında,
Yeni bir dil öğreniyoruz, adı Yatağanca,
Soldan sağa yiğitçe yaz, sağdan sola öyle oku.
Yarayı sarar gibi yürekle sarıyor ülkeyi:
Her fabrika kaledir, diyor, kale hiç verilir mi?
Sıyrıldı yatağından yatağan, parlıyor elde,
Milas’ın içinde yakılan türkü gibi, of aman da!
Düşman sararıyor, duyunca eylem çekimini.
İnsanlığın aklı onda, zafere varılacak,
Ve mutlaka ve mutlaka ve mutlaka:
Her halk, bir gün Yatağanca konuşacak!