Italo Calvino’yu okumadan yazmak
Oscar Wilde’ın “Sosyalizm ve İnsan Ruhu”nu okurken karşıma çıkan her düşünce, beni Calvino’nun mektuplarında dile getirdiklerine döndürüyordu nedense!
Hele İtalyan Komünist Partisi’nden istifasını dile getirdiği 01 Ağustos 1957 tarihli mektubu bu açıdan kayda değer nitelikte benim için.
Oscar Wilde, bu yapıtını 1891’de yayımlamıştı. Bir yerde şunu diyordu: “Otoriter bir Sosyalizm işimize yaramayacaktır. Çünkü halihazırdaki sistemde çok sayıda insan belli bir ölçüde özgür, ifade özgürlüğüne sahip, mutlu hayatlar yaşamaktayken, endüstriyel-kışla sisteminde ya da bir ekonomik zorbalık sisteminde, kimsenin böyle bir özgürlüğü olmayacaktır.” (*)
PARTİ’YE VE KENDİNE SADAKAT
Calvino ise, bundan 66 yıl sonra, istifa mektubunda şunları dile getirecekti:
“Parti’nin hayatımda ne kadar önemli bir yer edinmiş olduğunun bilincindeyim: Parti’ye yirmisindeyken girdim, kurtuluş için silahlı mücadele verildiği zamanlardı; kültürel ve edebî gelişimimin büyük bir kısmını komünist olarak gerçekleştirdim; Parti’nin basın sütunlarına yazarak yazar oldum; zaman zaman çekinceli ve polemiğe girerek de olsa, süreksiz de olsa, daima değerli ahlaki insani deneyimler edinerek Parti hayatının bütün aşamalarını, en aşağıdan zirveye kadar her düzlemini tanıdım; daima (sadece XX. Kongre’den beri değil) Parti’de gerçekleşen hatalardan dolayı acı çektim ama sebat içinde tarihe güven duydum; Parti’deki pek çok kişinin vaaz ettiği üzere edebiyatın hüzünlü bir şey olduğuna hiçbir zaman (en baştaki o şevkli çaylak zamanlarımda bile) inanmadım ve tam da komünizmin resmî edebiyatının fukaralığı, bana yazarlık etkinliğime yaratıcı mutluluğun mührünü basma şevki verdi; Parti içinde daima özgür bir adam olarak kalmayı başarabildiğimi sanıyorum. Parti’nin dışında kaldığımda tutumumun değişmeyeceğinin garantisini beni daha iyi tanıyan yoldaşlarım zaten vereceklerdir, onlar benim, fevri olmaksızın ve kin duymaksızın, kendime sadık kalmayı ne kadar önemsediğimi bilirler.” (**)
Evet, ben, Calvino’nun bu tutumunu kayda değer buluyorum. Çünkü, bir yazar, her şeyden önce kendine sadık kalarak yazmalıdır. İnancına, ülküsüne, birikimine, bakışına, dil duygusuna... Ve elbette ki vicdan duygusuyla yazmalıdır. Ve elbette ki ne adına konuştuğunu bilmelidir.
Yazmaya başlayan birisi için Calvino bir başlama noktası olabilir.
Okuyun mektuplarını, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınızdır sevgili okurum.
Öyle ki, kavrayıcı bilinç/bakış ve birikimle yazmanın ne anlama gelebileceğini de gösteriyor bize Calvino.
Bütün yüzeyselliklerin camdan kulelerini tuz buz ediyor her bir satırıyla.
Hayatın, edebiyatın, geleneğin içinden gelerek “yeni”yi kuruyor. Bunun için de neleri/nasıl göze alabildiğinin kanıtıdır bir bakıma mektupları. Yayıncısından çevirmenine, Pavese’den Elsa Morante’ye, Pier Paolo Pasolini’den Michalengelo Antonioni’ye, Umberto Eco’dan Leonardo Sciascia’ya kadar birçok yazın, düşün, sanat insanına yazdıkları, onun edebiyat ve yayın dünyasına adanmış ömrünün de tanıklığını getirir bize. Okudukça öğreneceğiniz, hatta yazmaya yöneleceğiniz çok şeyi de hatırlatarak, öğreterek gösteriyor üstelik Calvino.
(*) Sosyalizm ve İnsan Ruhu, Oscar Wilde; Çev.: Fatih Özgüven, 2016, Metis Y., 133 s.
(**) Seçme Mektuplar: 1945-1985, Italo Calvino; Haz.: Luca Baranelli, Çev.: Meryem Mine Çilingiroğlu, 2017, YKY., 544 s.eo