İyi ki Rum basını var!

Türkiye’de gazetecilik can çekişiyor. Gazeteler ulusal çıkar alanlarının bütünüyle dışında soyut ve suni tartışmalarla sayfalarını dolduruyor. Allah’tan Aydınlık ve Ulusal Kanal var! İsviçre, Kıbrıs müzakerelerine ev sahipliği yaptı. Hem Cenevre hem de Crans-Montana hayati görüşmelere sahne oldu. Müzakereler tıkandı. Rum ve Yunan basını görüşmelerin perde arkasını aralamak için yoğun çaba sarf ediyor. Gerçek gazetecilik budur! Çünkü toplumu da yakından ilgilendiren bu konuda okurlarını doğru bilgilendirmek istiyorlar… Türk milleti ve Kıbrıs Türk halkı için de bu görüşmelerin seyri yaşamsal önem taşıyordu. Annan Planı sürecinde çekirge bir sıçradı! İsviçre’de ikinci kez sıçradı! Acaba çekirge üçüncü kez sıçrar mı?

CRANS-MONTANA’DA GERÇEKTE NELER OLDU?

Türk Ajansı Kıbrıs (TAK), 23 Temmuz 2017 günü Yunan/Rum basın ve yayın organlarına dayanarak çok önemli bir haber yayımladı. Haberde BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin basına yaptığı açıklamalar yer alıyor. Başlıklar bana aittir. Anlama güçlüklerine rağmen düzeltme yapmadan, hassasiyetine binaen aynen naklediyorum:
Türkiye tarafından, garantilerin ve tek taraflı müdahale haklarının kaldırılmasına ilişkin yazılı ya da sözlü bir öneri olup olmadığı şeklindeki bir soruya Eide şu şekilde yanıt verdi: “… Bu paketin bir unsuru da Garanti Anlaşmalarının ve müdahale haklarının, çözümün ilk gününden itibaren kaldırılmasıydı” Eide bu sözlerinin akabinde kendisine yöneltilen; “O halde Sn. Çavuşoğlu yemekte neden bu unsurların kaldırılmasından hiçbir zaman söz etmedi?” şeklindeki soruya ise şu yanıtı verdi: “Bu gerçek değildir. Tam anlamıyla tam olarak bunu söylemedi. Bu kısımda yemeğin gizlilik niteliğine giriyoruz, ancak bu geçerli değildir. Gizlilik ilkesi sebebiyle daha fazlasını söyleyemem.”

GARANTİLER Mİ, ASKERLERİN ÇEKİLMESİ Mİ?

Çavuşoğlu’nun 6 Temmuz gecesi söylediği bazı şeylere ilişkin iddiaların “yanlış olduğunu” da vurgulayan Eide, “Garantilerin sona ermesinin mümkün olduğuna yönelik sabit inancımız vardı ve devam ediyor. Kesin olarak söyleyemeyeceğimiz tek şey, askerlerin kalma süresinin sonunun ne zaman olacağıydı” şeklinde konuştu. Eide sözlerini şöyle sürdürdü: “Askerlerin sayısının azaltılacağı ve azaltıldığı zaman sayılarının eski düzeydekinden daha aşağıda olacağı netti. Garantilere ilişkin önemli bir ilerleme sağladık, ancak askerler konusunda askıda bulunan konular vardı. Size şunu söyleyebilirim: Sayıları çok az olacaktı, ancak zaman konusunda henüz uzlaşıya varılmamıştı.”
“Türkiye’nin garantiler konusundaki tezinin, “garantilerin uzun yıllar içerisinde, aşamalı olarak kaldırılması gerektiği şeklinde olduğunu…”
Eide, askerlerin çekilmesi konusunda ise, birçok ikili temas gerçekleştirdiklerini, garantör ülkelerle görüşmeler yaptıklarını, garantiler ve güvenlik konularında birçok belirli fikir ürettiklerini ifade ederek, “Garanti Anlaşmasının ve müdahale hakkının hemen son bulması gerektiği görüşünü erkenden benimsediğini” söyledi.
Kıbrıs’taki askerlerin bir kısmının kökeninin 1960 İttifak Anlaşması olduğunu, 1974’te müdahale hakkı çerçevesinde gelen askerlerin çözümden sonra kalmasının ise haklı olamayacağını iddia eden Eide, Türkiye’nin bu konudaki argümanının, bu askerlerin orada anayasal düzeni korumak için bulundukları şeklinde olduğunu, anlaşma olması, gerçek bir anayasal düzen sağlanması durumunda, bu argümanın da geçerliliğini yitireceğini öne sürdü.
Baş Müzakereci Özdil Nami de eteğindeki taşları döküyor: “Hedef dünya lisanını kullanarak Rum tarafını çözüme zorlamak! Rum’a sırtını dönen, dünyayı karşısına alan bir politika izlenmeyecek! Dostluk elini uzatan bir politika lazım! (TAK, 31 Temmuz 2017)

SONUÇ

Tabii ki bunlar Eide’nin iddiaları! Teyide muhtaç! Okuyunca kanım dondu. Günün birinde tutanaklardan haberimiz olur mu? Özdil Nami ortada! Bundan fazla ne olabilirdi? Demek ki barış (!) gönüllülerinin (BM, Batı, ABD, AB, İngiltere, Almanya, Fransa ve Yunan-Rum ikilisi) anlaşma niyeti yok! Teslim belgesi imzalamamızı istiyorlar… Tanrı’nın Türk olduğuna inanmaya başladım!