İz bırakmayan yara tedavisi

Stanford araştırmacıları, geleneksel olarak görme kaybını önlemek için kullanılan bir ilaç olan verteporfinin farelerde yara oluşumunu önleyebildiğini keşfetti.

Araştırma, plastik ve rekonstrüktif cerrahi profesörü Michael Longaker ve Stanford'un inovasyon merkezi cerrahi bölümü başkan yardımcısı Geoffrey Gurtner tarafından yürütüldü. Çalışmanın bulguları Science dergisinde Nisan ayı sonunda ‘Fibroblastlarda Engrailed-1 aktivasyonunun önlenmesi, yara izi bırakmadan yara rejenerasyonu sağlar’ başlığıyla yayımlandı.

Yara izleri, ciltte ve eklemlerde ciddi bozulmalara neden olabileceğinden sadece kozmetik bir sorun değildir. Yara dokusu aynı zamanda uzuvları yerinde kilitleyebilir; bu, özellikle tıbbi tedaviye erişimi olmayan düşük kaynaklara sahip ortamlarda yaşayan hastalarda yaygındır. Amerika Birleşik Devletleri'nde, yıllık ölümlerin yüzde 45'inin ciltte ve hayati organlarda hasar kalmasına bağlanabileceği tahmin edilmektedir.

JEL OLARAK KULLANILDI

Longaker ve Gurtner, farelerde yara izi oluşumuna yol açan bir yolağı araştırmak için yola çıktılar ve verteporfin adı verilen önceden var olan bir ilacın bunu engelleyebildiğini keşfettiler. İlaç şu anda görme kaybına neden olan bir durum olan makula dejenerasyonunu tedavi etmek için damar içi enjeksiyon olarak kullanılmaktadır. Araştırmacılar, ilacı bir jele ekleyerek ve cilt yaralarının üzerine yerleştirerek, farelerde cilt kesileriyle yara izlerinin oluşmasını engelleyebileceğini buldular.

Araştırmacılar ilacı insanlara daha çok benzeyen deri yapısına sahip domuzlarda test ediyorlar. Bir sonraki adım olan insan yanığı mağdurları üzerinde klinik bir deneme yürütmek için Ulusal Sağlık Enstitüsü’nden kaynak aldılar.

Her iki araştırmacının da yara izine olan ilgisi yıllar önce başladı. Longaker, cerrahi stajyerliği yaptığından beri konuyla ilgileniyor. O sırada, fetüslerde cerrahiye öncülük eden California Üniversitesi, San Francisco cerrahı Michael Harrison'ın yanında çalışıyordu. Harrison ilginç bir şey bulmuştu: İnsanlardan farklı olarak, fetüslerde üçüncü trimesterden önce fetus ameliyat edilirse yara izi oluşmuyordu.

ANNE KARNINDAYKEN İZLER SİLİNİYOR

Longaker, DNA'mızı değiştirmeden, rahimde geçirdiğimiz süre boyunca iz bırakmadan ilerlerken daha sonra yara izi bırakmaya geçtiğimizi ve bunun nasıl olduğunu kendisine sordu. Bu soru, Longaker’in kariyerini değiştirdi.

Gurtner'ın ilhamı ise, Boston Shriners Çocuk Hastanesi'ndeki yanıklar ünitesindeki rotasyonu sırasında gelmişti. Hastalarının çoğunda tüm vücut yanıkları vardı. Hastalar, ciltlerini düzeltmek için rutin olarak 60 ila 70 ameliyat geçiriyorlardı. Ameliyatlardan sonra bile, birçoğunda ciddi yara izleri kalıyordu.

Gurtner, yaralanmaların sadece deri derinliğinde olduğu halde bu çocukların hayatlarını sonsuza dek değiştirdıklerini vurguladı. Yaralar nedeniyle genellikle hastalar büyüdükçe iş bulmakta zorlanıyor, yara dokusu eklemler çevresinde oluşursa, kol veya bacaklarını hareket ettirmelerini, ya da ağız ve göz hareketlerini kısıtlıyordu. Gazyağı yanığı olan çocukları tedavi etmek için yurtdışında zaman harcayan Gurtner, buldukları yeni yöntemin özellikle yanık merkezlerine erişimi olmayan düşük gelirli ortamlarda yaşayan çocuklara yardımcı olabileceğini umuyor.

Özgün içerik: https://science.sciencemag.org/content/372/6540/eaba2374/tab-figures-data