Jean Marie Le Pen öldü

Fransa’da ırkçı ve yabancı düşmanı siyasetleriyle bilinen, son 50 yılın sıra dışı siyasi figürlerinden Jean Marie Le Pen, 7 Ocak 2025 tarihinde, 96 yaşında yaşamını yitirdi. Jean Marie Le Pen, Ulusal Birlik Partisi Lideri Marine Le Pen’in babası.

Baba Le Pen, Fransa’da ırkçı ve yabancı düşmanı söylemin temsilcisiydi. Soğuk Savaş yıllarının sonlarında ve küreselleşmenin atağa geçtiği yıllarda ortaya çıkan siyasi bir liderdi. Milliyetçi değil ırkçıydı. Irkçı söylemlerinden dolayı 28 mahkûmiyet aldı.

2011 yılında parti liderliğini babasından devralan Marine Le Pen, partiyi babasının ırkçı siyaset ve kadrolarından temizlemeye çalıştı. Başarılı da oldu ama Fransız halkının belleğine kazınan ırkçı “Le Pen” soyadı peşini hiç bırakmadı.

MARİNE LE PEN BABASINI PARTİDEN ATTI

Marine Le Pen ve kadrosu, dünyadaki ve Fransa’daki gelişmeleri doğru tahlil etti. Küreselleşme ve neo-liberal politikaların yoksullaştırdığı kitleler partisine yöneliyordu. Marine Le Pen, partisini “ırkçı, faşist, aşırı sağcı” etiketinden kurtarmak için kolları sıvadı. İşe babasının ırkçı kadrolarını tasfiye ederek başladı. Babasının 2015’te, 1997’de yaptığı “Gaz odaları İkinci Dünya Savaşı’nın küçük bir ayrıntısıdır.” açıklamasını tekrar gündeme getirince babasını provokatörlükle suçlayarak kendi kurduğu partisinden attı.

Yabancılara karşı politikaları yumuşattı ve ulusal egemenlik ekseninde politikaları öne çıkaran bir çizgi izledi. İçeride neoliberal politikalara karşı, dışarıda ABD ve NATO karşıtı politikalar geliştirdi. Brüksel diktatörlüğünün dayatmalarını reddederek Rusya dostu bir çizgiye geldi. Ulusal Birlik Partisi bugün Fransa’nın birinci partisi durumuna yükseldi.

GÖNÜLLÜ SÖMÜRGE SUBAYI VE İŞKENCECİ

Jean Marie Le Pen, 1950’li yıllarda Fransız sömürgeleri Hindiçin ve Cezayir’de subaydı. 1956’da Pierre Poujade’ın başkanlığını yaptığı aşırı sağ ve ırkçı Fransız Kardeşliği ve Birlik Partisi’nden Paris Milletvekili seçildi. Milletvekilliği sürerken Fransız sömürgeciliğine karşı başlayan Cezayir Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda tekrar Cezayir’e subay olarak gitti. Cezayirli direnişçilere yaptığı işkencelerle suçlandı. Bu, ölümünden sonra en çok gündeme getirilen konuların başında geliyor.

SİYASETTE LE PEN’İ MİTTERRAND BÜYÜTTÜ

1972 yılında Milli Cephe (Front National-FN) partisini kurdu. 1978’de katıldığı genel seçimlerde yüzde 1,6 oy aldı. 1983 belediye seçimlerinde Dreux Adayı olarak yüzde 16,7 oy alınca dikkatleri üzerine çekti. 1982 bölge seçimlerinde partisi yüzde 7 oy kaybeden sosyal memokrat Cumhurbaşkanı François Mitterrand, sağın önünü kesmek ve iktidarını korumak için bir strateji geliştirir. Le Pen’in önünü açacaktır.

“French corruption”un yazarları Gerard Davet ile Fabrice L’homme, Mitterrand’ın danışmanlarından François de Grossouvre’un 1983’de Falanjistlere silah satışı için bulunduğu Lübnan’da, Fransa Büyükelçiliğinde, “Herkes kazanacak, (silah satımından alınan) komisyon Le Pen’e verilecek.” dediğini iddia ediyor. De Grossouvre, sosyalistlerin sağa karşı Le Pen’i lanse edeceklerini anlatıyor. Komisyonun 5 milyon frank olduğu söyleniyor.

GLADYO’NUN HAS ADAMI

Mitterrand’ın danışmanı ve Jean Marie Le Pen’in partisiyle ilişkiyi sağlayan François de Grossouvre, Fransız Gladyosu Rüzgâr Gülü’nün en istikrarlı ve uzun soluklu elemanı. ABD’nin onayıyla önce Fransız İstihbaratı’na alınıyor ve daha sonra gizli örgütün geliştirilmesi görevi veriliyor. Mitterrand’ın özel operasyonlar için danışmanlığını yapıyor.

90’lı yıllarda İtalya’da yürütülen Gladyo operasyonlarıyla ortaya çıkan ABD derin devletinin Avrupa’daki Gladyo örgütlenmesi, Fransa’da Mitterrand tarafından sır gibi saklanıyor. 1994 yılında Rüzgâr Gülü’nün bu adamı ve Mitterrand’ın danışmanı François de Grossouvre, Elysee Sarayı’nda intihar ederek hayatına son veriyor.

Le Pen’nin devlet radyo ve televizyonlarına çıkması sağlanıyor. Böylece Le Pen, yabancı düşmanı ve ırkçı politikalarıyla kamuoyunun gündemine oturuyor. Sosyal Demokrat Mitterrand bir taşla iki kuş vurmuş oluyor: Kendilerini yabancı dostu olarak sunan sosyal demokratlar Le Pen’in ırkçılığına karşı kampanya başlatıyorlar. İşsizliğin 2,5 milyonu geçtiği Fransa’da bunun sorumlusu olarak yabancılar gösteriliyor ve Le Pen güç kazanıyordu. 1984 Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde yüzde 10 oy alıyor ve Le Pen AP milletvekili oluyordu.

Sonuç olarak merkez sağın oyları bölündü. Merkez sağın lideri Jacques Chirac, Le Pen’nın ırkçı politikalarına karşı olduklarını ve hiçbir zaman işbirliği yapmayacaklarını açıklayınca Mitterrand amacına ulaştı ve planının ikinci kısmını gündeme aldı: Le Pen’in Meclis’e daha fazla milletvekili sokmasını sağlayacak nispi temsil seçim sistemi yasasını çıkartarak, 1986 genel seçimlerinde 36 milletvekili ile Meclis’e girmesini sağladı.

LE PEN’İN MİRASINI ATLANTİKÇİ LİDERLER DEVRALDI

Baba Le Pen’in ırkçı politikalarının mirasını Sarkozy, Hollande ve Macron gibi Atlantikçi liderler devraldı. En ırkçı göçmen yasalarını bunlar çıkardı. Ülkenin egemenliğini Atlantik ötesine ve Brüksel diktatörlüğüne devrettiler ve ulusal değerlerini ayaklar altına aldılar. Kızı Marine Le Pen ise bugün, küreselleşmenin neferleri neoliberallere karşı bu değerleri savunmaktadır.