Kadın geleceğe ışık tutar

Yarın (8 Mart) çok önemli bir gün! Dünyaya anlam ve derinlik katan kadınlar için onur ve gurur günü! Öncelikle bütün kadınlarımızın Dünya Kadınlar Günü’nü yürekten kutluyorum... Onlar olmadan Türkiye bir milim bile ileri gidemez! Yerinde de sayamaz; geriye gider! Kadınları dışlayan, aşağılayan her düzen çökmeye mahkûmdur. Çökerken de ağır faturalar öder... Maalesef, kadın cinayetlerinin arttığı, kadınlarımızın yaygın olarak baskı ve şiddete maruz kaldığı bir dönemde, biraz da buruk olarak bu günü kutluyoruz. Unutmayalım, irtica ve gericilik ilk önce kadına saldırır; “kadını doğrudan ve dolaylı yöntemlerle aşağılayarak” kendisini ifade eder.

İLK ÖĞRETMEN

Herhangi bir toplumu ileri doğru sıçratmak için kilit sözcük kadındır. Bu kapsamda atılacak ilk adım, kadınları eğitmek, toplumun eşit ve dinamik bir parçası haline dönüştürmek olmalıdır. Aynı zamanda onlara gereken sevgi ve saygıyı sözde değil, özde göstermeliyiz. Bina ancak bu sütun üzerinde yükselebilir... Aksi halde sistem en küçük sarsıntıda çöker! Dünyaya gelen bir çocuğun ilk öğretmeni annesidir. Annesinden doğal eğitim almayan veya yanlış istikamete yönlendirilen bir çocuk, bu eksikliğini hayatı boyunca kapatamaz... Hiçbir şey bu eğitimin yerini alamaz! Daha sonraki yaşlarında ne kadar iyi bir eğitim ve öğretim alırsa alsın, bebekliğinden itibaren bünyesine işleyen eksiklikler hemen göze çarpar. Bir keresinde tatil köyünde eşine herkesin içinde kaba davranan ve çocuklarını döven ünlü bir şahıs ile karşılaşmıştım! Kadınların toplumsal yaşamdaki vazgeçilmez yerini, milli şair ve büyük düşünür Ziya Gökalp ustalıkla mısralarına taşır:
Bir kız işte yarım erkek, izdivâçta dörtte bir
Bulundukça ne âile ne memleket yükselir.

KADIN VE JEOKÜLTÜR

Dünyada kadınlar için ilk eğitim kurumu, “Azize Ursula Birliği” üyeleri tarafından 1574 yılında Fransa’nın Avignon kentinde kuruldu. Osmanlı Devleti maalesef bu konuda gereken hamleleri yapamadı; gerici çevrelerin baskısına boyun eğdi. Ancak Türkler bu alanda Cumhuriyet’le birlikte büyük bir atağa kalkarak, kararlı adımlar attı. Ölümsüz Önderimiz Atatürk, kadın hakları konusunda Avrupa’yı imrendiren ve kıskandıran devrim niteliğindeki uygulamaları ile bu alana da damgasını vurmuştur. Bu gezegenden gelmiş geçmiş en büyük kadın hakları savunucusu olan Ulu Önderimizi vefa ve şükran duygularımızla anıyoruz. İnanıyorum ki asil kadınlarımız da onun çizdiği çağdaş ve aydınlık yoldan asla sapmayacaktır...
Kadınların hem üretim dünyasına girmesi hem de bilinçli nesillerin yetiştirilmesine öncülük etmesi, jeopolitik kazanımlara giden yolda çok önemli bir jeokültürel üstünlüktür. Bir ülke için kadınlar bal yapan arılar gibidir. Arı yoksa bal da yoktur! Kadının damgası olmazsa gelecek karanlıktır. Kadına yapılan her yatırım aynı zamanda geleceğe yapılan yatırımdır. Refah ve mutluluğa giden yolun anahtarı kadının avuçlarının içindedir.

KADIN ASLA DURMAZ!

Eğitimsiz ve bilgisiz bir kişinin doğal içgüdüleri ile yaptığı zalimlik, bu kötülüğü bilinçli olarak yapanlara göre daha insaflı olur. Baskı ve zorlama ile örtünmek zorunda bırakılan, sömürü yuvaları olan tekstil atölyelerinde bir lokma ekmeğe muhtaç bırakılan kadınlarımızı suçlayamayız! Onların dramını anlamalıyız! Ama bu bozuk ve vahşi düzeni, onların dini duyguları sömürerek kendileri için bir menfaat kapısı yapanların da karşısına dikilmeliyiz!
Siyasi örgütlenmeler de dâhil kadını içine katamayan her türlü hareket başarısızlığa mahkûmdur. Çünkü erkekler yapısal olarak dengeler içinde kalarak kontrollü hareket etmeye meyleder. Güç karşısında dirençleri kadınlara göre daha zayıftır. Kadınlar ise güçlü duyguları ve önsezileri ile “sessiz kalmanın cinayete ortak olma” anlamına geldiğini kavrarlar. Çocukları ve torunlarının yarını için kavgaya girmekten asla çekinmezler. Haksızlık karşısında seslerini yükseltirler. İnandıkları bir davadan bir milim bile şaşmaz, geri adım atmazlar. Kim ne derse desin, Cumhuriyet’imiz ve ülkemizin geleceğinin en büyük güvencesi ve garantisi kadınlarımızdır... İyi ki varlar!