Kadınlarımız hep finalde

Pazar günü hentbol tarihimizin en büyük başarılarından birini yaşadık. Konyaaltı Belediyesi Kadın Hentbol Takımı, EHF Avrupa Kupası'nda finale kaldı. İlk maçı 7 farkla kazanan kadınlarımızın yarı final mücadelesini ne yazık ki Slovak kanalından takip edebildik. Konyaaltı Belediyesi'nin bu tarihi başarısından Türkiye Hentbol Federasyonu (THF) da bihaberdi. Pazar günü, THF'nin internet sayfasına baktığımızda Konyaaltı'nın Polatlı deplasmanında olacağı yazılıydı. Neyse ki, karşılaşmadan sonra THF sitesinden bu başarıyı duyurdu.

Başarı, TRT Spor'un internet sitesinde de haber yapıldı. TRT'den başka, uzun süre, spor medyamızda bu başarıyı duyuran site olmadı. Final 29 Nisan ve 6 Mayıs'ta, 2017'de İspanya şampiyonu olan Atletico Guardes ile oynanacak. Kadınlarımızın başarısını ülkemizin spor kanalı TRT Spor Yıldız'da takip edeceğiz.

Konyaaltı'nın pazar günkü karşılaşmasında en skorer iki oyuncumuz Elif Sıla Aydın ve Yasemin Şahin idi. Maçın son saniyesinde penaltı kurtaran Sevilay İmamoğlu da başarıyı getiren isimlerdendi. 16 yıldır; Yasemin ve Sevilay, neredeyse her yıl Avrupa'da ülkemizi en başarılı temsil eden kulüplerimizde forma giyiyorlar. Elediğimiz Slovak temsilcisinde 5 Ukraynalı, ikişer Karadağlı ve Brezilyalı, birer Romanyalı, Makedon ve Hırvat vardı. Finalde karşılaşacağımız İspanyol temsilcisinin kadrosunda ise 3 Portekizli, 2 Arjantinli, birer Paraguaylı ve Brezilyalı var. Birleşmiş Milletler gibi kadrolara karşı Türk oyuncuların domine ettiği zaferlerle daha fazla gurur duyuyoruz. Konyaaltı'nın Rus, Karadağlı, Makedon ve Kamerunlu yabancıları da bizden olmuşlar. Molalarda Türkçe konuşulması bunu kanıtlıyordu.

Kadın temsilcilerimizin başarısı sadece hentbolda değil. Basketbolda Euroleague'de 8 takımlı 2 grup vardı. 2 grubu da Türk kulüpleri lider bitirdi. Fenerbahçe ve Çukurova, çeyrek finalde de zorlanmadı ve dörtlü finale yükseldi. Avrupa'da kadın basketbolunun en büyük kupasında 2 Türk temsilcisinin finalde karşılaşması şaşırtıcı olmayacak. Kadın basketbolunun diğer kupası FIBA EuroCup'ta da Galatasaray finale yükseldi. Avrupa'da kadın voleybolunun en büyük kupasında da yarı finale kalan 4 kulüpten 3'ü ülkemizi temsil ediyor. Vakıfbank, Eczacıbaşı ve Fenerbahçe'den 2'sini Torino'daki finalde izleyebiliriz. Erkekler finaline, Polonyalı rakibini elerse Halkbank da kalacak. Kafamızı futboldan kaldırdığımızda zaferlerimizi görüyoruz.

TALAT PAŞA STATTA OLMALI

Futbolda Avrupa Şampiyonası Elemeleri başladı. Cumartesi günü grubumuza 3. torbadan gelen Ermenistan'ı 4. torbadan gelen takım olarak deplasmanda yendik. Kimse memnun olmadı. Ermenistan takımında iki Kolombiya, birer Arjantin, Almanya, İsveç, Yunanistan, Ukrayna, Rusya ve Türkmenistan doğumlu oyuncu vardı. Öncesinde Rus, Yunan ve Ukrayna Milli Takımlarında forma giymiş oyuncular vardı. Takım, Ermenistan Milli Takımı'ndan çok diasporanın milli takımı gibiydi. Karşılaşmadan önce bir Nijeryalıyı da vatandaşları yapıp oynattılar. Basında bu galibiyeti küçümseyen yorumlar okuyorum. Ermenistan grupta diğer rakiplerimizden puan alacaktır.

Bugün son Dünya Kupası 3.sü ve önceki Dünya Kupası finalisti Hırvatistan ile oynayacağız. Tarihimizde 10 kez karşılaştığımız Hırvatistan'ı normal sürede 1 kez yenebildik. Bir de, 2008 Avrupa Şampiyonası'nda penaltılarla kazandığımız mucize karşılaşma var. "Hırvatistan'ı da yenemezsek Kuntz gitsin" yorumları yapılıyor. Umarım, Hırvatistan'ı yeneriz. Ama, olası bir yenilgiyi büyük başarısızlık olarak gösterenler ya futbol bilmiyor ya da matematik.

Ermenilerin İstiklal Marşı çalınırken ıslıklamaları da çok eleştirildi. Elbette bu çirkinlik kabul edilemez. UEFA Disiplin Yönetmeliği'nin 16.2.g maddesine göre cezalandırılması da gerekir. Ama, ülkemizdeki her milli maçta, rakip kim olursa olsun, rakibin milli marşını ıslıklayanlara ses çıkarmayanların bu çirkinliği eleştirmeye hakkı olmaz. Bu gece göreceğiz, Bursa seyircisinin Hırvatistan Milli Marşı'na ne kadar tahammülü olacak? İplikçizde Köşkü'nde önüne serilen Yunan Bayrağı'nı kaldırtan Atatürk'ten uluslara saygıyı öğrenemeyenlerin bize karşı yapılan saygısızlıkları eleştirmeye hakkı olmaz.

Erivan'daki statta tek çirkinlik İstiklal Marşımızın ıslıklanması değildi. UEFA üyesi olmayan sözde ülke Dağlık Karabağ'ın kocaman bayrağının statta dalgalanması ve kameraların özellikle bu bayrağı göstermesine UEFA ne diyecek? 2006'da Apoel karşılaşmasında; Trabzonspor, stattaki KKTC bayrakları nedeniyle ceza almıştı. Dağlık Karabağ Bayrağı ceza almazsa, her milli maçımıza KKTC bayrağı ile gitmeliyiz. Ağrı Dağı'nın üzerine Ermeni Bayrağının dikilmiş olduğu ve altına sonsuz işaretinin konulduğu görsel siyasi bir mesaj içeren saldırgan ve kışkırtıcı bir hareket değil midir? UEFA Disiplin Yönetmeliği'nin 16.2.e maddesine göre cezalandırılması gereken bu pankarta UEFA ceza vermeyecek mi? Ermenistan'ın alacağı ceza, Türkiye'deki rövanş maçının hangi koşullarda geçeceğini belirleyecektir.

Ermenistan'daki karşılaşmaya Milli Takımımız depremdeki kayıplarımızı anmak için siyah bant ile çıktı. Bir anma sahadaki tek takım ile yapılmaz. Ermenistan'ın siyah bant ile çıkmamasını yadırgadım. Tribünlerdeki Ermeni taraftarlar siyah tişörtler giymişlerdi. Bir ara bunun depremzedeler için giyilmiş olacağını düşündüm. Tişörtleri yakından inceleyince "İlk Ermeni Cephesi" yazılı bir taraftar grubunun giydiği bir tişört olduğunu gördüm. Ne yazık ki bazılarında "Türkiye’nin Ermenistan olacağı" yazılıydı. Ermeni taraftarlar "Nemesis" yazılı bir pankart da açtılar. Nemesis, Ermenilerin 1920-1922 arasında aralarında Talat Paşa ve Cemal Paşa'nın da bulunduğu onlarca Türk, Azeri ve Türklerle iş birliği yaptığı düşünülen Ermenilerin katledildiği Taşnak Partisi'nin yönettiği suikast organizasyonuna verilen isimdi. UEFA, bu kışkırtıcılığı cezalandırmazsa; rövanş maçında başta Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa olmak üzere 1973'ten sonra ASALA ve ESAK tarafından öldürülen diplomatlarımızın resimleri stada asılmalıdır. Ermenistan'ın terörist bir devlet olduğu tüm dünyaya gösterilmelidir.

JAPON USULÜ 'HOME RUN'

Haftanın keyif veren iki karşılaşması oldu. Birinin skoru hiç önemli değildi, diğerini keyifli yapansa skoruydu. Depremzedeler yararına yapılan Fenerbahçe-Zenit maçının önemi bir yardım maçından çok daha fazlaydı. Rusya'ya yapılan spor ambargosu Türkiye sayesinde kırılıyordu. Maçın önemi ne kadar fazlaysa skorunun önemi de o kadar azdı. Haftanın diğer keyifli maçı beyzbolun dünya şampiyonası olan "World Baseball Classic"in final maçıydı. Japonya'ya Tokyo'da eleme maçları oynatıp uzun bir yolculuktan sonra Miami'de yarı final ve final oynattılar. Üstelik Japonya, yarı final maçını final maçından sadece bir gün önce oynadı, diğer finalist ABD dinlenirken. Miami'deki final karşılaşmasının kazananı Japonya oldu. ABD kendi sporunda üstelik kendi ülkesinde bile Dünya Şampiyonu olamıyordu. Bundan sonra MLB'nin final maçları yerine Japon Ligi'nin final maçlarına mı "Dünya serileri" desek?