Kalkışmaya giden yolun başı!..

Birkaç gündür ortalıkta yine bir “zafer” havası var... Hükümet de, AKP’li belediyeler de, yandaşlar da seferber olmuş...
Büyük bir “destan”ın yıldönümü diye her yerde paneller, konferanslar ve gösteriler yapılırken, kurbanlar için de anma etkinlikleri devam ediyor...
Ve ne yazık ki Türk Silahlı Kuvvetleri’ni topyekun rencide eden vahim afişler bile memleketin her köşesine asılabildi ki, bunlar da devletin çöktüğünün çok düşündürücü birer tablosu!..
Bir “destan”ın yıldönümü diye hükümet yetkilileri de günlerdir her fırsatta esip gürlüyorlar... Sanki “destan” diye nitelenen o katliam gününe kadar geçen bürokratik örgütlenme sürecine siyasal iktidar zemin hazırlamamış da, başkaları yapmış!..
Konu madem “destan” ve 15 Temmuz kalkışmasının üzerinden madem bir yıl geçti, o halde aklıselim olarak “destan”a giden yol nasıl açıldı, taşları kimler tarafından nasıl döşendi, çizgileri hangi hedeflerle nasıl çizildi ve sınırları ne tür beklentilerle, nasıl belirlendi anımsamak gerekiyor...
Fetullahçılar, AKP öncesinde asker korkusundan ve cumhuriyetçi çevrelerin dinamizmi nedeniyle faaliyetlerini “sessiz sedasız” sürdürebiliyordu...
Fetulah Gülen’in “devletin derinliklerine sessizce sızacaksınız, bu uğurda her yol mubahtır” diye naralar attığını gösteren videoların televizyonlarda yayınlamasının ardından, devlet özellikle 28 Şubat sürecinde teyakkuza geçince, cemaat de açık faaliyetlerini daha da “yeraltı”na çekerek mevzi aldı...
Yani militan müritler atağa geçmenin, o sinsi ve işbirlikçilik zamanını bekledi...

MUSLUĞU TUTAN DARBECİLER!..

Cemaatin bürokraside atağa geçme faaliyetleri AKP’nin 2012’de iktidara gelmesiyle birlikte yoğunlaşınca, Fetullahçılar siyaset eliyle devletin damarlarına kadar girerek, her noktada büyük karargahlar da kurdular...
Cemaat militanlarının önü öylesine pervasızca açılmıştı ki, FETÖ bir süre sonra devlete sızmak bir yana, devleti tamamen ele geçirebilecek merkezleri bile kontrol altına aldı...
Memur, öğrenci ve askeri okul giriş sınavları, velhasıl devlete kapıyı açacak her sınav için musluğun başına FETÖ geçti ve neredeyse iktidar mensupları bile bürokrasiye adam yerleştirmek için cemaatten torpil dilenecek konuma geldi...
Son 3 yılı saymazsanız, FETÖ AKP’nin iktidarda olduğu 12 yılda devletten her istediğini sonuna kadar aldı ve bir süre sonra vardığı nokta yetersiz gelince, cemaat “tek hakim güç” planını devreye soktu...
Zaten Erdoğan da devlet olanaklarının FETÖ’ye şatafatlı biçimde açılmasını, “ne istediler de vermedik” diyerek adeta itiraf etmişti ki, yasadışı örgütlerle-devlet bağlantısı içinde her zaman yaşanan çekişmenin su yüzüne çıkması önlenemedi...
Tıpkı Afgan-Rus savaşında, dincileri destekleyen ABD’nin yarattığı El Kaide’nin, 2001’de İkiz Kuleler saldırısıyla Amerika’yı vurması gibi...
Ve tıpkı PKK’ya karşı devlet tarafından palazlandırılan Hizbullah’ın, bir süre sonra rejime kafa tutarak Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okan ve 5 polisi şehit etmesi gibi...
Devletin içine sızmış illegal güçleri, siyasal ve bürokratik açıdan kullanma gafletinin nelere mal olduğunu en son AKP-cemaat ittifakının “darbe”ye kadar ulaşmasıyla gördük...

TANKIN GEÇTİĞİ BÜROKRASİ!..

İşte bugünlerde “destan” diye anlatılan 15 Temmuz’la ilgili anmalar yapılırken; herkesin aklına, AKP’nin tüm kadrolarının, bir dönem karşısında el pençe divan durduğu Fetullah Gülen’i neredeyse dini “destan” kahramanına dönüştüren yollar da geliyor!..
O halde, 15 Temmuz’da yurttaşların katledilmesi için kullanılan tanklar, silahların mevzilendiği yerler ve bombaların istiflendiği kuytular darbeye gitmeden önce devletin hangi bürokratik yollarından geçmiş anımsayalım!..
Bu kanlı gaflet yollarının haritasını, FETÖ ile bir yıllık mücadele bilançosunu önceki gün açıklayan Adalet Bakanlığı da deşifre etmiş oldu;
Tam 169 bin 13 şüpheli hakkında FETÖ’den işlem yapılmış...
Kimmiş peki darbeye giden yolların taşlarını da döşeyen bu zatlar?..
169 general, 7 bin 98 albay ve alt rütbeler, 8 bin 815 emniyet mensubu, 24 vali, 73 vali yardımcısı, 116 kaymakam ve 31 bin 784 diğer görevliler olmak üzere toplam 50 bin 510 şüpheli tutuklanmış...
Adalet dağıtması gereken kurumlardaki tablo daha da vahim...
Adli ve idari yargıda görevli 2 bin 280 hakim ve savcı ile 105 Yargıtay, 41 Danıştay, 2 Anayasa Mahkemesi ve 3 HSYK üyesi olmak üzere toplam 2 bin 431 kişi cezaevine konulmuş...
5 bin 24 polis, 3 bin 46 asker, 9 vali, 27 vali yardımcısı, 73 kaymakam ve 39 bin 41 başka mesleklerden olmak üzere 48 bin 439 kişi hakkında ise adli kontrol kararı verilmiş...
33 bin 371 kişi polis ve jandarmadan, 10 bin 33 kişi de savcılıktan olmak üzere 43 bin 404 kişi serbest kalmış...
Bitti mi, ne yazık bitmedi... 392 polis, 152 asker, 3 vali yardımcısı, 9 kaymakam, 7 bin 266 diğer mesleklerden olmak üzere 8 bin 87 kişi FETÖ militanlığından aranıyormuş...
Bürokrasiden biraz anlayanlar, devleti neredeyse tamamen ele geçiren bu militanların çok büyük bölümünün AKP hükümetleri döneminde makam-mevki ve rütbe alarak palazlandıklarını biliyor...
Velhasıl 15 Temmuz anmaları yapılırken, FETÖ’yü devletin tüm katmanlarında bir “paralel devlet” e dönüştürerek, bürokraside adeta “destan”laştıranları da unutturmamak lazım!..
İşte o zaman, 250’den fazla insanın katledilmesinin arka planındaki politik- bürokratik- medyatik suç ortakları da tarihinin her döneminde akıllarda kalıverir!..