Kanal İstanbul Projesi ülkemiz için tehlike!

Bir kanal açıyorsunuz. Bu kanal İstanbul Boğazı’na alternatif olacak. Ege, Marmara, Karadeniz’i ve komşu devletleri etkileyecek uluslararası boyutu olan bir projenin bir kişinin veya bir siyasi partinin isteği doğrultusunda yapılması ve “ben ne dersem o olur” anlayışı ülkemiz açısından çok tehlikeli bir durum.
Bu nedenle bu projeyi birçok boyutu ile analiz etmek istiyoruz.

PROJE VE BİLİM DÜNYASI
Projenin bilim dünyasında kılı kırk yararak tartışılması, bu konuda bilim adamların haftalarca çalışarak “Kanal İstanbul Projesi Bilimsel Değerlendirme Raporu” düzenlemeleri gerekiyor. Bu yapılmadan siyasi bir hedef ve uluslararası kuruluşlara düzenlettirilecek fizibilite ile bu projenin yapılması son derece sakıncalıdır.

PROJE VE TARIM-ÇEVRE
Proje alanı 97 bin 600 hektar. Bir hektar 10 dönüme eşit olduğundan 10 bin dönüme yakın bir alan demektir. Proje alanının yüzde 52.16’sı tarım arazisi. Bu alan tarım dışına çıkacak ve yapı alanına dönüşecek.
İstanbul Boğazı’nın Karadeniz’e gelen sularla Akdeniz’den gelen sular arasında iklimsel denge sağladığı ve sistemde bir değişiklik getireceği için ekolojik dengelerin bozulacağını bilim adamları öngörüyor.
Sazlıdere Barajı ortadan kalkıyor. Bunun anlamı İstanbul halkının en önemli su kaynaklarından birinin kaybedilmesi.
Bu projeye tarım ve su kaynaklarını yok eden bir proje diyebiliriz.

PROJE VE RANT EKONOMİSİ
Bu proje alanı ve çevresi yeni bir yapılaşma ve yeni bir rant alanı yaratacaktır. 10 bin dönüme yakın bir alanın inşaat alanı olacağını tahmin edebiliriz. Bunun yüzde 40’ı imar-inşaat alanı olsa dört bin dönüm inşaat alanı demektir. Dört bini 150 m2 alana bölsek 25 bin civarında konut yapılabilir demektir. Bu hesaplar çok değişir, imar oranları değiştirilir, toplu konut alanları ile dev bir kent yaratılır.
Bu proje aynı zamanda arsa spekülasyonunu kamçılamış durumda. Bu alanda ve alan çevresinde arazi alımları başladı bile. Parası olan bu çevreden arazi almaya, büyük alanlar kapatmaya başladı, başlayacak.

PROJE VE MALİYET-FİNANSMAN
Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlayacak kanal 45 km. uzunluğunda,150 metre genişliğinde ve 25 metre derinliğinde olacak.
Maliyetinin yaklaşık 10 milyar dolar olacağı öngörülüyor. Bu tutara kalmayacağını daha yüksek bir maliyete çıkacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hafriyat işi büyük bir maliyet tutar. Öngörülmeyen maliyetler proje aşamasında ortaya sürpriz biçimde çıkacaktır.
Finansmanı kesinlikle dış borçla olacak ve teminat hazine garantili olacak. Yap-işlet-devret modeli ile yapılırsa ve bunu ABD-İngiltere-Rus ortaklığına bırakılırsa hiç şaşırmamak gerekir.
Geçiş ücretleri ne olacaktır? 193 kilometrelik Süveyş Kanalı’ndan geçiş ücreti 240 bin dolardır. 78 kilometrelik Panama Kanalı’ndan geçiş ise 250 bin dolardır. Kanal İstanbul’dan geçişin de bu rakamlara göre 50 bin dolardan az olmaması gerektiğini hesaplayabiliriz. Bu rakam cazip bir rakam olacak mıdır? Bu belirsizdir.
Maliyet ve finansman hesabı yaparken sadece kanalın çıplak maliyetine bakmamak gerekir. Bu alanda yeni bir ekonomi yaratılıyor. Bu ekonominin büyük bir maliyeti olacak ve bu maliyet halka yansıyacak. Ekonomik fayda ise rant ekonomisine gidecek. Bir de yaklaşık 8 -10 milyonluk yeni kente mülteciler yerleşirse veya yerleştirilirse toplumsa maliyeti o zaman görün.

PROJE-LOZAN VE MONTRÖ
Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk Boğazlarından (Çanakkale ve İstanbul) geçiş rejimini ve boğazlar bölgesinin güvenliği işlerini düzenleyen sözleşmedir. 1923’te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesi’nin yerine geçmiştir.
Bu sözleşmeye göre esas itibarıyla gemilerin Boğazlardan “geçiş ve ulaşım serbestisi” ilkesi ortaya konulmuş, ancak, savaş gemilerinin barışta ve savaşta geçiş rejimi, Karadeniz’de kıyısı bulunan ve bulunmayan devletlere göre değişiklik göstermek üzere düzenlenerek tonaj, zaman ve geçiş kısıtlaması gibi çeşitli sınırlamalara tâbi tutulmuştur.
Kanal İstanbul’dan hangi gemiler geçecektir? Örneğin tehlikeli yük taşıyan ağır tonajlı gemilerin buradan geçişi zorunlu kılınabilecek mi? Yoksa teşvik mi edilecek? Çünkü İstanbul Boğazı’ndan geçişi yasaklamak ya da zorlaştırmak hem Montreux Sözleşmesi’ne hem de genel uluslararası ilkelere aykırıdır.
Dolayısıyla Kanal İstanbul, uluslararası bir mutabakat olmadan yapılamaz. Özellikle komşu ülkelerle belli noktalarda mutabakata varmak gerekir. Bu da bizde bazı gizli anlaşmaların yapıldığı kaygısı yaratıyor.

EZCÜMLE
2023 geliyor. Bazı şeyler güncellenmeli diyen Cumhurbaşkanımız Kanal İstanbul projesini açıklıyor. Proje bilim dünyasında tartışılmıyor. Oldubitti durumuna getiriliyor. Böylece kaygılar ve kuşkular çoğalıyor.
Son cümlemiz şu: Of Ülkem Of! Of Milletim Of!