Kapalı kent: Erzurum

Erzurum’un birçok açıdan gelişmemişliğini kapalı kent olmasına verebiliriz. Bunu hem doğasal/coğrafi koşullarına hem de “geri bıraktırılma” politikalarına bağlayabiliriz.

Demografik yapısına baktığımızda kentte 1970’lerde başlayan hızlı göç, dışa açılma/gelişme, yenilikleri benimseme yolundaki Erzurum’u bir ânda durdurmuştur. Üniversite daha muhafazakârlaşmış, milliyetçi/İslamcı politikalar egemen kılınmış, cemaatler/tarikatlar desteklenmiş, ülkenin en “geri”/”muhafazakâr” kenti olarak tescillenmeye çalışılmıştır adeta.

Gerçekten Erzurum böyle bir kent midir?

SON DURAK: ÇAĞDAŞLIK

Sosyo-ekonomik bir gerçekliktir; açık kentler daha çok kıyılara, denize yakın, ekonomisi gelişkin kentlerdir. Dikkat edersek bu kentler çokkültürlü/çokkimliklidir. Hatta “melez - kent”ler de diyebiliriz. Antakya, Adana, Mersin, İzmir, İstanbul örnekleri verilebilir ilk elden.

Peki, kapalı kentlerin konumu/durumu hep böyle yazgısallıkla mı açıklanacak?

Elbette ki hayır!

Kentleri “açık” kılanın ulaşım yolları, ticaret güzergâhları olduğunu düşünmek gerek.

Geçmişte Erzurum ticaret yolu kavşağında bir kentti. Zamanla bundan arındırıldı, hatta ayrı bırakıldı.

Demiryolu karayolundan önce kenti Batı’ya bağladı denebilir.

1940 - 1960 arası kentin ruhunda beliren değişim 1970’lerde yenilik/çağdaşlıktan yana nihaî bir yere varır.

Olaylı yıllar ve 1980 askerî darbesi kenti cemaat/tarikat ilişkisine, milliyetçi söylem dalgasına teslim eder. Ticaret ve siyaset bu eksende biçimlenmeye başlar. Özellikle kentin mimari/kent dokusu (mahalleler/sokaklar) tamamen bozulup o yerel kültür ayakları yok edilmeye başlandığında kentin kendine özgülüğü ortadan kalkar.

Öyle ki; Selçuklu’dan kalma tarihî yapılar tekleştirilerek çevrelerindeki yapılar; mahalle ve sokaklar adeta birer “çöplük” temizlercesine ortadan kaldırılır.

Kenti sözüm ona açarken her şeye kapar, belleğini bilincini yok ederler. Dikkat edersek eğer, kentin hafıza mekânları da bir bir ortadan kaldırılır.

Sanasaryan Mektebi’nin tarihi binasını “Sancak Evi” olarak niteleyen bir duruma getirilir kent.

Hafızasızlık...

Evet, kente dikilen yeni bir “anıt”tır bu.

Siyasetçiler, iktidar sahipleri cemaat ve tarikatlarla elbirliğiyle gerçekleştirdiler bunu.

Bugün Erzurum Kongresi Binası olarak yeniden düzenlenip açılan Sanasaryan Mektebi’nin adı sanı anılmadığı gibi; sanki yeni devletin kuruluşunun, Cumhuriyet’in ilk adımının atıldığı yer/kent Erzurum değilmiş gibi davranılmasını nasıl yorumlamalı?

Kongre süresince 79 gün Erzurum’da kalan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının adı sanı hiçbir yerde anılmadığı gibi; adı verilen üniversitenin bir cemaat yuvasına dönüştürülme durumu bugün nasıl izah edilecektir?

Evet, Erzurum’u “kapalı kent” kılma zihniyeti, Anadolu’yu geri bırakma, çağdaşlığa açmama çabasıdır.

Bugün “at izi it izine karıştı” demekle, kenti ve kentin yerel yönetimini şunca yıldır cemaate teslim etme zihniyetini nasıl açıklayacaksınız peki?

Buyurun, Halep oradaysa arşın burada! Madem ki yüzleşmek, inlerine girmek, temiz toplum yaratmak istiyorsunuz; adalet terazisini tutun elinizde, Erzurum’dan başlayın işe. Bu güzelim kenti cemaatlere, tarikatlara neden/niçin teslim ettiğinizi günahlarınızı bu terazinin kefelerine koyarak görün önce.