Kapımızaki büyük dalga: İranlı turistler

Biz sezgileri pek güçlü olmayan bir milletiz galiba. Hayat bizi bir yerlere savuruyor, bazen iyi yerlere bazen de ummadığımız yerlere…
Artık kaderimize ne çıkarsa… Oysa biraz öngörü, biraz sezgi süreçleri hızlandırabilir, güçlendirebilir.

ANTALYA: ANADOLU’NUN RİVİERA’SI

Türkiye’nin “Riviera”sı Antalya 1970’li yıllara kadar turizmden, özellikle dış turizmden nasibini almayan bir yöreydi. Toroslar kıyı ile ülkenin içi arasındaki ulaşımı güçleştiriyor, olmayan limanlar, olmayan deniz taşımacılığı Akdeniz kıyılarına ve bu arada Antalya’ya insanların gelişini zorlaştırıyordu.

1970’li yıllarda büyük bir turizm atağına kalkan Türkiye Dünya Bankası'ndan sağladığı kredilerle güney kıyılarının önce alt-yapısını tamamladı ardından tesisleşme ve taşımacılık geliştirildi; böylece kıyılar iç/dış turizme açıldı. Hedef kitle varlıklı Amerikan-Alman turistlerdi ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Amerikalılar Ortadoğu’nun hem özel koşulları hem de uzak oluşu nedeniyle Antalya’ya gelmediler. Antalya Avrupalı turistlere kaldı.
1990’lı yıllarda umulmadık bir gelişme yaşandı. Antalya’yı keşfeden Ruslar akın akın gelmeye başladı. ( Bu arada Putin’in de devlet başkanı olmadan Antalya’ya geldiğini, Adrasan Koyu’na kadar “Mavi Yolculuk” yaptığını gazetelerden öğrendik.)

Günümüzde sadece Antalya 10 milyondan fazla turist ağırlıyor.

Türk Riviera’sı otelleri ile tesisleri ile, ulaşım olanakları ile Akdeniz’in turizmde iddialı ülkeleri (Fransa, İtalya, İspanya, Yunanistan) ile rekabet ediyor, kim zaman onların önüne geçiyor.
Yılda 35 milyon yabancı turisti ağırlayan ülkemizde turizmin ekonominin temel sektörlerinden biri haline geldiği açık.

İRANLILAR GELİYOR

Şimdilerde turizm sektöründe bir başka patlama yaşanıyor. İranlı turistler Nevruz’da, bayramda seyranda, neredeyse her fırsatta, ülkemize kelimenin tam anlamıyla akın ediyor. TÜRSAB verilerine göre son birkaç yıl içinde Türkiye’ye gelen İran’lı turistlerin sayısı 2.500.000 / yılı aştı. Bu rakamla İranlı turistler sayıca Rus ve Alman turistlerin ardından geliyor.
THY İstanbul-Tahran arasında günde onlarca sefer düzenliyor. İranlı şirketlerin İstanbul seferlerini buna eklemek gerekiyor.
Son olarak Van’dan gelen haberler akının sürdüğünü gösteriyor:

Van Valisi Bilmez, Van’da "Altı bin yataklı otellerin tamamı dolduğu için kamu kurumlarının sosyal tesisleri de gelen misafirlere tahsis edildi. Bu da yetmedi, okul pansiyonlarının bir kısmını da onlar için açıldığını” açıkladı. (Gazeteler, 5 Haziran 2019) Bayram münasebetiyle olmalı…

Konuştuğumuz turizm sektörünün tecrübeli isimleri İranlı turistlerin en çok para harcayan kesim olduğunu belirtiyorlar. Bu gelişmeyi görmemek için kör olmak gerekiyor.

YETMEZ AMA EVET

Türkiye bir süredir kapısına dayanan bu dalgayı iyi kavrıyor mu? Önlemlerini aldı mı?
İran’lı turistler Nevruz vb görece uzun süreli tatillerde Van, Erzurum Trabzon gibi görece yakın illeri tercih ederken, yaz tatillerinde Antalya, İstanbul, İzmir, Bordum gibi yerleri tercih ediyorlar. Kapsamlı kültürel ilişkiler yaşanıyor. Türkiye’den İran’a yönelik turizm hareketliliği de görmezden gelinemeyecek gibi değil. TÜRSAB verilerine göre her yıl 250 bin Türk turist İran’ı ziyaret ediyor.
Kültür turizmi ne yazık ki, iki taraf açısından da, henüz keşfedilmedi. Oysa iki taraf açısından da o kadar büyük potansiyel taşıyor ki…

İPEKYOLU PROJESİNİN SUNDUĞU EK İMKANLAR

Çin’den başlayıp Atlantik kıyılarına kadar uzanan dev İpekyolu projesinin sadece liman, demiryolu vb. olmadığı açık. Daha da önemli olanı, Yol boyunca bir arada, yan yana yaşayan halkların ilişkileri. Turizmin bu açıdan yeni olanaklar sunduğu biliniyor. Nitekim “İpekyolu Üniversiteleri Networkü”nün (SUN) Nisan 2020’de “İpekyolu Güzergahında Turizm” konulu büyük bir seminere hazırlandığı haberleri geliyor. İran üzerinden Orta-Asya’nın tarihsel, kültürel merkezleri, İpekyolu girişimi bağlamında turizme açılıyor. Türkiye’de hepimiz ve özellikle ilgililer, kapımıza dayanan İranlı turistler gerçeği ile yüzleşmeliyiz. Ardından Orta-Asya’nın tarihsel mekanlarına ulaşmanın yollarını çeşitlendirmeli, genişletmeliyiz….
Vakit geçirmeden…