Kapitalizm tüyü futbolla dikerken…
Salgın nedeniyle neredeyse yaşamın durduğu Nisan ayındaki iş cinayetlerinde en az 220 emekçi yaşamını yitirmiş. Yani yaşam herkes için durmamış; işçi çalışmış ve çalışırken cinayete kurban gitmiş. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre, ölümlerin yüzde 47’si Kovid-19 nedenli. Virüs kaynaklı ölümlerin sayısı en az 103.
Anlaşıldığı gibi, kapitalizm için ucuz işgücü ve aptal tüketici olmak dışında, insan canının bir değeri yok. Emekçinin başı beladan kurtulmuyor. O nedenledir ki, salgın-malgın demeden bir an önce futbolu başlatmanın telaşında yetkililer. Zaman akıyor ve sömüremiyor, kazanamıyor, kendilerince zarar ediyorlar. Gerçek dertleri para! Onca riske karşın apar topar AVM’leri açmalarının nedeni de o değil mi? Bu realite dile getirilince “incindiklerini” açıkladı Futbol Federasyonu (TFF) yönetimi. Pek de hassaslar…
TFF Başkanı Nihat Özdemir’in şirketi Limak, Dünya Bankası’nın ‘Devletlerden en çok altyapı ihalesi alan şirketler’ sıralamasında -2018 Temmuz itibariyle- Dünya birincisi! AKP’nin gözbebeklerinden. Sabah-ATV’nin satışında, oluşturulan havuza 100 milyon dolar attığını bizzat açıklamıştı. Şimdi bu kolay incinen, insanların sağlığını ön planda tuttuğunu söyleyen, hassas yapılı Özdemir’in şirketi Kuveyt’te havaalanı yapıyor. Şantiyedeki, Türkiye’den giden 300 işçi, işi bırakıp eylem başlatıyorlar. Gerekçe, virüse karşı önlem alınmaması ve vaka sayısındaki artış. Olay basında fotoğraflarıyla yer aldı. İşveren ve işçi sendikası (İyi-Sen) zıt açıklamalar yaptı. Çalışmak için oralara kadar giden işçi, iş koşulları iyiyse, sağlıklıysa niye eylem yapsın, işini riske etsin ki?..
Nihat Özdemir’in, 12 Haziran’da futbol liglerini başlatma kararını açıklarken, “şimdilik” gibi geri dönüşe açık kapı bırakan ifadeler kullanması, Sağlık Bakanı’nın “Beni bu işe karıştırmayın” demeye getirmesi, tedirginliklerinin, yaptıkları işe inançlarının olmadığının göstergesi. Henüz tepki ölçme aşamasındalar. Basketbol, voleybol, hentbol liglerini neden sonlandırdı federasyonları acaba? İlk neden, oralarda nemalanan yandaşların futboldaki yoğunluk ve önemde olmamaları. Diğer nedense, o branşların saha içi ve dışındaki aktörlerini, salgına rağmen oynamaya ikna etmenin futbol kadar kolay olmaması.
TFF, 3 Nisan’daki açıklamasında, “Önceliğimiz daima sporcularımız, futbola hizmet eden tüm bireylerimiz ve taraftarlarımızın sağlığıdır. Bu nedenle tüm çabamız, Bilim Kurulumuzun tavsiyeleri doğrultusunda insan hayatı önceliğinden taviz vermeden, liglerimizde 2019-2020 sezonunun sağlıklı bir şekilde tamamlanmasını sağlamak içindir.” diyor. Salgın ortamında, sağlığı koruyarak futbol oynatmak, jonglör becerisi gerektirir. Ancak tercih kullanabilirsiniz: Ligi yani parayı veya sağlığı öne alır, diğerini riske edersiniz. TFF, parayı seçip, sağlığı riske ediyor. Özeti bu. Sürpriz yok, sermaye sınıfının üyeleri olan yetkililer, emekçilerin karşısında konumlanıyorlar. Olması gerektiği gibi.
Düşünün; Ankaragücü, Beşiktaş, Fenerbahçe, her gün bir kulüpten Kovid pozitif haberi geliyor. Bu büyük bir potansiyel tehlike! Ama kapitalizmin umurunda mı? Yayıncısı, bahisçisi, bankası, kart satanı aç kurtlar gibi bekliyor. Haziran’da başlamayı Nisan’ın başında kafalarına koymuşlar zaten: “Bu durumda takımlarımızın hazırlık süreci de göz önünde bulundurulduğunda liglerimiz en erken Haziran ayı başında oynanabilecektir.” Bu açıklama TFF tarafından 3 Nisan’da yapılıyor.
Daha vahimi; sendikasız sektörün can simitleri olması gereken futbolcu ve antrenör dernekleri, “futbolcular bu süreçte sorumluluk almalı” ve “federasyon neylerse güzel eyler” diyor! Yukarıda sürpriz yok demiştik ama burada sürpriz var: Emekçilerin örgütlerini yönetenler de, emekçilerin haklarının, çıkarlarının karşısında pozisyon alıyorlar.
Dünya, 2. dalga beklentisinden söz ederken, TFF aldığı kararla belki gelecek sezonu da ateşe atıyor. Oynayacak ve oynatacak insan bulunamayabilir bu gidişle. Bu kararın TFF’yi aştığı ortada. Federasyon yukarıdan deklare edilen kararı duyuruyor. Top başı kararının, paranın ötesinde bir gerekçesi daha var: Toplumun dikkatini futbola yöneltmek… İşsizlik, durgunluk, enflasyon gibi yakıcı sorunlarla başa çıkabilecek imkânları olmayan iktidar, hiç olmazsa bu konular gündemden uzaklaşsın, insanların dikkati dağılsın istiyor. Yani faşist diktatör Salazar’a ülkesini yönetme kolaylığı sağlayan ünlü 3F’sinden biri olan ‘futbol’ göreve çağrılıyor.
Futbol tatil edilsin de, bu emekçiler ne yapacak, ne yiyip içecek? Herkes 3 İstanbulluda oynayanlar kadar kazanmıyor. Alt liglerde ancak geçinebilen sporcular var. Somuttan gidelim… 2. ve 3. liglerde, 89 takım var. Geçen sezonun rakamlarıyla, her takım ortalama 29 futbolcuyla sözleşme yapmış. Toplam yaklaşık 2 bin 500 futbolcu. Yaklaşık bin 500 kişi de teknik kadro, sağlık ekibi ve diğer hizmetlerde görevli olanlar. Yani 2. ve 3. liglerde yaklaşık 4 bin kişiye yaşamsal destek gerekli.
Gelelim kaynağa… Futbol Federasyonunun, 2018-19 döneminde, 38 milyon 723 bin 130 lira gelir fazlası vardı. Yani bütçesinde artan parası. Keza pek bilinmeyen bir TFF Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakfı vardır. Bu vakfın nakdi fon büyüklüğü geçen yıl 127 milyon liraydı. Vakıf senedi veya sair prosedürü müsait midir bilmem ama adı üstünde, sosyal yardım ve dayanışma bugün değilse ne zaman karşılık bulur? Olmadı, geçici olarak kullanılabilır bu kaynak. Yani, kulüpler destek olmasa bile, federasyon, yaratılacak sair kaynaklarla futbol emekçilerini soluklandırabilir.
Hepsi bir yana, hassas bir insan olan Federasyon Başkanı Özdemir ve eski başkan Demirören gibi ‘futbol aşığı’ insanlar, bu ülkeden kazandıklarının bir gıdımını, oluşturulacak fona aktarabilirler. Hatta coşkularını artırabilmek için o fona “havuz” adı koyulabilir. Değil 4 bin, 14 bin kişiyi yıllarca destekleyebilirler.
Başka açıdan yaklaşırsak; Dünya Sağlık Örgütü, UEFA’ya “2021 yazına kadar futbolu askıya alın” tavsiyesinde bulunmuş da olsa; bizimkiler her şeye rağmen, futbolu başlatma yolunu seçebilirler. Ona da projeksiyon yapalım.
TFF Sağlık Kurulu emek verip en ince detayların bile yer aldığı “Futbola Dönüş Öneri Protokolü” hazırlamış… Lakin Başkan diyor ki: “Protokolde antrenmanların başladığı ilk 2 haftada futbolcuların 10'ar dakika arayla sahaya çıkması önerilmesine rağmen, antrenmanlara başlayan bazı takımların futbolcularının birbirlerine sarılarak verdiği pozlar dikkatlerden kaçmamıştır.” E, ortalama futbolcu tam da budur! Şimdi bu futbolcunun, herkesin ayrı su şişesi olmalı ilkesine uyması beklenebilir mi?
FIFA Sağlık Kurulu Başkanının, tükürüğün tehlikesine dikkat çekerek, sahada tükürenlere sarı kart gösterilebileceğini söylemesine ilk itiraz yaşı 60’a gelmiş TV yorumcusu eski futbolcudan geldi. “İmkansız bir olay. Saçma bir konu olmuş.” dedi ‘Şeytan’.
İşin garibi, bizim protokolde, tükürüğe hiç değinilmemiş olması. Oysa, topun her ele değdiğinde dezenfekte edilmesinin gerekliği vurgulanmış. Peki, zemindeki tükürüğe, sümüğe bulanan topun kafayla, ağızla burunla temas etmesi nasıl engellenecek? Yere düşenlerin alacağı risk ne olacak?
Bu arada hatırlatalım; Sosyal Güvenlik Kurumu, 7 Mayıs tarihli genelgesiyle, Kovid-19 vakalarını iş kazası statüsünden çıkardı. Şaşırdık mı, hayır. AKP politikası bunu gerektirir! Futbol emekçileri bu bilgiyi de göz ardı etmesin.
İşte bu ahval ve şeraitte oynanacak futbol. Salgına salacaklar insanları. Tehlikeyle burun buruna olanlardansa itiraz yükselmiyor. Lafı sendikanın önemine bağlayacaktım fakat vazgeçtim. Bunlarda o işle uğraşacak bilinç de cesaret de yok. Sendikadan geçtik, kendi ölüm tehlikelerine ses çıkaramıyorlar. Metin Kurt’a bir selâm daha çakalım en iyisi…