‘Kara Liste’ ABD’yi nasıl aklıyor?

"Amerikan mucizesi"nin en büyük özelliği yanılsama.Hatta biraz abartacak olursak Amerika ideolojik hegomonyasına en çok bu yanılsamaya borçlu. Ellerinde kan, çamur ve yüzyılın simyası var. Ya gerçekten büyük bir yalan icat ediyorlar ya da gerçeği biçiminden koparıp -atomu parçalar gibi- başka bir kalıba sokuyorlar.

Bir yanıyla müthiş bir kara simya işi. Kara diyoruz çünkü simyacılar gibi insanlığın önünü açmaya çalışmıyor bu. Aksine dünyanın sonunu getirmenin yöntemlerini arıyor.

İşte James Spader’in oyunculuğuyla göz doldurduğu “Blacklist” bu türden bir “mücevheratçılık. “

Aksiyon yönünden zayıf olan dizi kurgusu, senaryosu ve daha önemlisi politik ve ideolojik bakışıyla öne çıkıyor. Dizi saplantılı bir baba-kız(?) ilişkisi üzerinden dünyadaki saflaşmayı ortaya koyuyor. Elbette açıktan gösterilmiyor bu saflaşma. Amerikan simyası ideolojik bakışı örtük biçimde veriyor.

SİLİNDİR ŞAPKANIN ALTINDA NE VAR?

Öyleyse biz de örtüyü kaldıralım,takkeyi çıkaralım, bakalım kel görünecek mi?

James Spader’in canlandırdığı Raymond Reddington karakteri bahsettiğimiz “Amerikan mucizesi”nin peygamberini temsil ediyor. Reddington bir gün Paris’te, bir gün Prag’ta hatta Irak’ta ve Ankara’da kendisini buluyor. Savaşlar çıkarıyor, karşı istihbarat hamleleri yapıyor, silah satıyor, arabuluculuk yapıyor.FBI ile işbirliği yapan bu Savaş Tanrısı, azılı suçluların bulunduğu kara listedeki herkesle savaşırken yalnızca Elizabeth’i değil bütün dünyayı sözüm ona koruyor.

İlk olarak Reddington’un fedaisi Dembe’ye dikkat çekmek istiyoruz. Dizide Afrikalı, inançlı ve vicdanlı bir karakter olan Dembe bütün içtenliğiyle Reddington’a bağlıdır. Hatta yer yer onu vazgeçirmeye çalışacak kadar da iyi niyetlidir.

Bu nedir, bu “Amerikan mucizesi”nde “Kristof Kolomb” iz düşümleridir. Dahası Robinson ile Cuma’nın hikâyesinden yani sömürgeciliğin aklanmasından başka bir şey değildir. Dizinin örtük biçimde verdiği ideolojik mesajlardan biri budur.

ORMAN ÜLKESİNİN BARBARLIK KANUNLARI

Herhalde Amerika’da “hak, hukuk, adalet” diyen olmadığından ya da New York’tan Washinton’a “Justice” yürüyüşü yapan olmadığından Reddington’un yaptıkları pek umursanmıyor. Başsavcıyı öldüren bir FBI ajanı bir anda aklanabiliyor mesela. Ya da dünyanın en büyük suç imparatoru Reddington politik gücü ve şantaj sayesinde idamdan kurtulabiliyor.Çifte standarda bakın!

Nedendir bilinmez, Türkiye Zeytindalı Harekatı yaptığında endişelenen “uluslararası toplum” FBI’nın ve onunla birlikte çalışan Reddington’un yaptıklarından endişe duymaz ve bir tepki de göstermez. Amerikan Federal Polisi Belgrad'a, Bulgaristan'a, Paris'e gidip adam kovalarken “uluslararası toplum” kan uykusundadır. Gerçek anlamda kan uykusudur bu çünkü Reddington’un ayağının bastığı yer kan gölüne döner.

Dizi de karşı tarafta yer alan fakat “zayıf” ya da “yenilmeye mahkum” devletler de vardır. Rus istihbaratı, Çin istihbaratı, El Muhaberat ve MİT…. Yani milli devletler… Bu hayli dikkat çekici.

REDDİNGTON SİLAHLI KUVVETLERİ YA DA GLADYO

Bir diğer dikkat çeken nokta “Gizli Görev Gücü”nün kendisidir. Görev gücündeki karakterler de özenle seçilmiş. ABD’nin “dürüst” yüzü Harold Cooper,(Irak’ta PKK’ ile kurduğu kirli ilişkiler sonradan ortaya çıkar) Mossad kökenli ve bir Ortadoğulu “Samar Navabi” ve bir diğer “çeyrek Yahudi” Aram Mojtabai, elbette Hollywood’tan çıkma “Tanrı Amerika’yı korusun” yüzlü Donald Ressler. Son olarak da dizinin diğer odak noktası olan Elizabeth Keen ya da Masha Rostova.

İşte dünyadaki bütün suçlularla savaşan üstün insanlar bunlardır. Onlar ki modern zamanların şövalyesidir. Onlar ki dünyadaki bütün tehditleri yok etmekte, hatta ABD içinde gizli bir örgütlenme olan “Cabal”la bile savaşmakta ve korumaktalardır.

Ne müthiş kahramanlık! İnsanın “Vaşington helal olsun sana bu yolda” diyesi geliyor(!)

Oysa gerçekte ABD Gladyosu'nun sivri ucu bu "Görev Gücü"dür.

“ŞEYTANLAŞTIRAMADIKLARIMIZDAN MISINIZ?”

Öte yandan ABD’nin hep yaptığı şeytanlaştırma propagandası burada da vardır.

Dizide Rusya şeytanlaştırılmış,Türkiye zayıf ve soğuk gösterilmiştir. Katarina dışında, Constantin Rostov buna bir örnektir. Rostov ABD seçimlerine müdahale eden, saplantılı bir iş adamı olarak gösterilmiştir. Başka bir bölümde de Özbekistan’daki enerji savaşları üzerinden de bir yıpratma söz konusu olmuştur.

Bu psikolojik savaştan Arap dünyası da nasibini almıştır. Terör saldırılarının kaynağı olarak gösterilen Müslüman coğrafyası insanlığa bir tehdit olarak gösterilmiştir.Bu çıkarımı dizinin Libya bağlantılı bir örgütün anlatıldığı bölümünden ve Mossad kökenli ajanın kardeşinin anlatıldığı bölümden yapıyoruz.

Dizinin hedeflerinden biri de Türkiye’dir. Yine bir başka bir bölümde Türkiye’nin doğusunda “Kytkistan" adıyla bir devletten ve gözaltına alınan bir gazeteciden söz edilmektedir. (Hatırlatalım: O tarihte Deniz Yücel gözaltına alınmıştı)

Yine 7.sezonda Türk ajanlarla Reddington’un çarpışması ve Kayseri’den kaçırılan tarihi eserlerin içinde CIA ajanlarının listesinin olduğu söylenmesi yine dizinin mesajlarından biri

Son söz: Blacklist dizisi başarılı kurgusu ve senaryosu, James Spader hariç vasat oyunculuğuyla dünyanın en büyük teröristi ABD’nin suçlarını aklamaya devam ediyor.

Fakat bizim “Kara Liste”mizin 1 numarası kesinlikle Vaşington’un kendisidir.