Karadeniz’de ABD’nin gördüğü fırsat

Bir yandan Karadeniz tahıl girişiminin canlandırılması çabaları sürerken, diğer yandan Atlantik’in Rusya’ya karşı savaşında Karadeniz cephesinde atakları dikkat çekiyor. NATO’dan ve ortaklarından toplamda 50 ülkenin yürüttüğü bu savaşta, Karadeniz her zamankinden daha fazla ağırlıklı gündem olmaya başladı. Temmuz ayındaki Vilnius Zirvesi’nde oluşturulan Ukrayna-NATO Konseyi 26 Temmuz’da Brüksel’deki NATO karargâhında yaptığı toplantıda konuyu ele aldı.

Aslında NATO ve ABD’nin Karadeniz’de varlığını artırma planlarının, tahıl krizinden bağımsız olarak öteden beri gündemde olduğu biliniyor. ABD’nin Türkiye’ye bu yöndeki basıncı 2000’li yılların başından itibaren yoğunlaştı. Özellikle 2014 yılında Kırım’ın Rusya’ya katılmasından sonra Karadeniz NATO resmi gündemlerinde çok daha ağırlıklı olarak yer almaya başladı. Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinden sonra ise Karadeniz’de daha fazla NATO varlığı konusu, ABD’de ve NATO başkentlerinde, en önemli başlık haline geldi.

BATI İLE SORUNLARI ÇÖZME HAVUCU

RAND’den, CSIS’e, Jamestown’dan ve Brookings’e kadar ABD’nin çok sayıda politika oluşturma merkezinde, Karadeniz gündemli çalışmalarda son yıllarda ciddi bir artış gözleniyor. Bunlara son bir örnek, Atlantik Konseyi adlı kuruluşun çalışması oldu. Atlantik Konseyi Türkiye masasında çalışan, Ukrayna Başbakanı’nın eski dış politika danışmanlarından Yevgeniya Gaber, “Türkiye’nin hem güvenlik alanında hem de ekonomik alandaki mevcut çıkarlarının Batı ile yeniden güçlü bir uyum gerektirdiği”ni iddia ediyor. Özgeçmişinden NATO rahle-i tedrisinden geçtiği anlaşılan Gaber şöyle diyor:
“Ankara, Karadeniz’deki Rus ablukalarını kaldırma çabalarını artırmayı ve Ukrayna limanlarına ulaşmak isteyen ticari gemilere askeri konvoylar sağlamayı seçerek bölgesel bir güç olma potansiyelini kullanabilir.”

Bunun Batı’dan “övgü toplayacağı”nı ileri süren Gaber’in yazdıklarının tefsiri şöyle:
“Ekonomide ve dış politikadaki çıkmazlardan kurtulmak için Ankara, Batı ile uyumu sağlamak zorunda. Bunun için Rusya’ya karşı askeri olarak devreye girmeli ve NATO/ABD’yi Karadeniz’e sokmalı. Bu, NATO ülkeleri tarafından desteklenmeli. Ankara’ya Rusya karşısında yalnız bırakılmayacağının güvencesi verilmeli.”


Atlantik Konseyi uzmanı, bizim resmi yetkililerin dillerinden düşürmedikleri, “NATO’ya en fazla katkıyı yapanlardan biriyiz ama NATO bizi takdir etmiyor” söylemine de gönderme yapıyor. Gaber’e göre, Ankara bunları yaparsa “Batı’nın Türkiye’nin güvenlik kaygılarını hiçbir zaman tam olarak dikkate almadığına ilişkin” sorun da böylece çözülüverecekmiş.

(Atlantik Konseyi, 3 Ağustos 2023)
Atlantik Konseyi (The Atlantic Council) 1961’de Washington merkezli olarak kuruldu. Atlantik Konseyi’nde yönetici ve uzman olarak çalışan görevliler, ya daha önce Pentagon, CIA/istihbarat örgütleri ve Dışişleri Bakanlığında kilit konumlarda çalışanlar ya da Konsey’de çalıştıktan sonra bu görevlere getirilmiş kişilerden oluşuyor. ABD’nin stratejilerinin belirlendiği en kilit kurumlardan biri olan Konsey, büyük ölçüde bir devlet kuruluşu niteliği taşıyor.

EN ÖNEMLİ MESELE TÜRKİYE’Yİ AVRASYA’DAN KOPARMAK

Türkiye’yi de yakından tanıyan, İzmir’deki NATO Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın ilk komutanı olan Korgeneral Ben Hodges de, döne döne Karadeniz’e ve Türkiye’nin konumuna dikkat çekenlerden. Hodges, Washington merkezli Avrupa Politika Analiz Merkezi (CEPA: The Center for European Policy Analysis) adlı kuruluşun internet sitesinde yayınlanan “Karadeniz mi yoksa Kara Delik mi?” başlıklı bir yazısında Karadeniz’in Atlantik için önemini ele alıyor ve şöyle diyor:
“Washington ve Brüksel’deki politika yapıcılar, birçok bölge ve sorunun kavşağında yer alan önemli bir bölgesel güç ve Karadeniz, Levant ve Kuzey Afrika’yı birbirine bağlayan stratejik bir koçbaşı olan Türkiye’yi kucaklamanın bir yolunu bulmalıdır. (…) En önemli uzun vadeli diplomatik hedef, Türkiye ile Batı arasındaki ve özellikle Türkiye ile ABD arasındaki ilişkileri istikrara kavuşturmak ve güçlendirmektir. Bunun yapılmaması, İttifak’ın coğrafi olarak stratejik açıdan en önemli parçalarından birinde NATO bütünlüğünde daha fazla çatlak oluşması riskini doğurur - bu çatlaklar halihazırda Kremlin tarafından istismar edilmektedir. (Ben Hodges, CEPA, 21 Ocak 2021)


Bu görüşler ışığında açıkça ortaya çıkan şudur: Karadeniz meselesi, Atlantik cephesinin Rusya’yı yenmesinin ötesinde bir anlam taşıyor. Washington açısından asıl hedef Türkiye’yi, çıkarlarının ortak olduğu ve giderek daha fazla işbirliğine yöneldiği Avrasya’daki müttefikleriyle karşı karşıya getirerek, ABD ve NATO’ya mahkum ve mecbur hale getirmektir.