Karaman Denizi’nde 'Uçak Gemisi Sinema Filmi'

7 Ekim’de Filistin-İsrail Savaşı’nın başlamasıyla, emperyalist Batı’nın Doğu Akdeniz’e bir miktar deniz kuvveti kaydırması, Türk kamuoyunun da dikkatinin eski adıyla Bahr-i Sefid, daha da eski adıyla Karaman Denizi’ne, yani Doğu Akdeniz’e kaymasına neden oldu. Tüm yarı-kapalı denizler gibi Akdeniz’in, uçak gemisi darbe grupları için hiç de tekin sular olmadığından geçen haftaki yazımda bahsetmiştim.

Konuyu biraz daha deşecek olursak ABD Donanması’nın yarı-kapalı denizlerde savaşmaya uygun platformları oldukça sınırlıdır. Daha net anlatmak gerekirse ABD, yarı-kapalı denizlerdeki kaotik çıkarları için kendi donanmasından ziyade müttefiklerinin ve ortaklarının donanmalarına bel bağlamış durumdadır. Yani ABD Donanması, emniyetli ve geniş alanlara sahip okyanuslara uygun şekilde yapılandırılıp hazırlanırken; tehlikeli arka sokaklarla ilgilenmeyi melez savaşçılarına (mesela İsrail veya Yunan Donanmalarına) bırakmıştır. Peki, son gerilimde emperyalist ABD, neden Ferrarilerinden (uçak gemilerinden) ikisini otobanlardan (okyanuslardan) çıkarıp arka sokaklarda (Doğu Akdeniz’de) gezdirmeye başladı? Çünkü ABD, Doğu Akdeniz sularında yeni bir “Nemesis Sendromu” üretmeye gereksinim duymuştur. “Nemesis Sendromu”nun literatürdeki adı, “Gambot Diplomasisi”dir ve Çin sularındaki “Afyon Savaşları”na dayanan bir geçmişi vardır.

YAŞLANAN 'GAMBOT DİPLOMASİSİ'

Çin’de afyon, 1729’dan itibaren tüketimi yasaklanmış bir ürün idi. 1781’den itibaren ise, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, Hindistan’da çok geniş arazilerde afyon yetiştiriciliğine başladı. Aynı tarihten itibaren İngiliz tüccarlar da Hindistan’da üretilen on binlerce ton afyonun çoğunu yasa dışı yollardan Güney Çin limanlarına taşımaya başladılar. Başlangıçta çay ve pirinç dış satımında büyük bir artışa yol açtığı için Çin Hükûmeti’nce görmezden gelinen bu durum, ülkedeki uyuşturucu bağımlılığının patlama yapması ve kamu düzeninin epeyce bozulması nedenleriyle 1799’dan itibaren önleyici tedbirleri kademeli olarak uygulamaya sokmuştur. İngiliz tüccarların, Çin limanlarına yasa dışı afyon taşıma inatları kırılamayınca 1838’de yakalanan uyuşturucu kaçakçısı tüccarlar idam edilmişler, hatta 1839’da Çin limanlarında ele geçirilen binlerce ton afyon suya dökülerek imha edilmişti. 1839’da imha edilen afyonun tazmin edilmesini ve uyuşturucu kaçakçıları için verilen idam hükümlerinin kaldırılmasını isteyen küstah İngiliz tüccarları ve ticaret gemileri ile Çin askerî birlikleri arasında çıkan çatışmalar, İngiltere’nin savaş kararı vermesi üzerine 1840 yılında fiilen Çin-İngiltere Savaşı’na dönüşmüştü.

İngiltere’nin hukuken haksız olduğu bir savaşa girmeye bu kadar istekli olmasının altında yatan nedenlerden biri de, yeni inşa etmiş olduğu 600 tonluk, yandan çarklı, buharlı “gambot”larını ve bu hafif gemilerin üzerinde bulunan drisa edilebilir toplarını deneyimlemek idi. Çin limanlarını ablukaya almak için görevlendirilen çok sayıda kalyon ve fırkateynden başka; isimleri “Nemesis”, “Phlegethon”, “Pluto”, “Proserpine”, “Ariadne” ve “Medusa” olan bu genç “gambot”lar, İngiltere’deki ana üslerinden 15.000 deniz mili uzaktaki Çin limanlarının önlerine gönderildiler. 2 metre gibi düşük su çekimleri nedeniyle nehir sularında bile harekât yeteneği bulunan buharlı “gambot”lardan Albay William Hutcheon Hall’ın komutasındaki “HMS Nemesis”, ablukayı yarmaya çalışan ne kadar Çin gemisi varsa tek başına imha ettiği için İngiliz Donanması’nın diğer gemilerine savaşacak doğru düzgün bir alan bırakmamıştı. Limanlarının ablukası nedeniyle yüz binlerce Çinlinin açlıktan ölmesi üzerine, 1842’de imzaladığı Nanking Antlaşması ile İngiltere’ye yüklüce bir tazminat ödemeye ve afyon ticaret yasağını kaldırmaya istemeye istemeye razı olan Çin’de “HMS Nemesis” gemisi, halk arasında uzun süre başka bir isimle anıldı: “Şeytan Gemi”…

Şeytan’la özdeştirilen “Nemesis” ismi, “başa çıkılamaz” algısı ile Asya’da psikolojik baskıya yol açmış; bu durum ise, Batı emperyalizminin amaçlarına uzun yıllar hizmet etmişti. Emperyalizmin sıklıkla başvurduğu bu tür küçük çaplı güç gösterileri, “HMS Nemesis”in bir gambot olması nedeniyle “Gambot Diplomasisi” olarak tarih kaynaklarına yerleşmişti.

DOĞU AKDENİZ’İ FİLM SETİNE ÇEVİREN ABD VE GKRY

Tarih kaynaklarında 600 tonluk “gambot”larla, yani minik, ama yetenekli savaş gemileriyle, çok zayıf deniz kuvvetlerine karşı yapılan “cesaret kırıcı” güç gösterileri için kullanılan “Gambot Diplomasisi” terimini, artık “Uçak Gemisi Sinema Filmi” olarak değiştirmenin zamanı gelmiş gibi görünüyor. Bence ABD, Türkiye’nin ön bahçesi olan “Karaman Denizi”ne her biri 100.000 tonluk 2 uçak gemisi ve onları korumaya çalışan her biri 9.000 tonluk 10-15 muhrip göndereceğine, İngiltere’nin 1840’ta yaptığı gibi 600 tonluk 6 “gambot” gönderseydi daha gerçekçi olabilirdi. Yarı-kapalı denizler, uçak gemileri için epeyce tehlikeli olduğundan ABD’ye tavsiyem, “uçak gemisi” temalı Hollywood filmlerini, “Karaman Denizi” yerine okyanuslarda çekmeye devam etmesidir.

Gelelim 1840’ların “Nemesis Şeytanı”ndan özenip 2015’ten beri “Kasım” aylarında çekimleri yapılan “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) Nemesisi” dizi filmine... Açıkçası, çok kötü bir prodüksiyon. Benim merak ettiğim şey: “Türkiye’nin, Şehit Teğmen Caner Gönyeli Tatbikatlarını Kasım ayları yerine, neden Haziran veya Ekim aylarında yaptığı; ve GKRY’nin Türk kıta sahanlığına tecavüze yeltendiği alanlar yerine, neden KKTC sularında yaptığıdır.” Emin olun, yapılması gerekenler yapıldığında, “GKRY’nin Nemesisi” adlı dizi film, erken bir finalle “Karaman Denizi”ne veda edecektir.