Karanlığa doğmak: Afrika, Afrikalılar ve modern dünyanın kuruluşu

“Artık cehaletin arkasına saklanamayız. Yaklaşık bir asır önce Web Du Bois bu konuda bilmemiz gerekenleri söyledi” diyor French. 

“Siyahi emek modern dünyanın ticaretini yarattı. Bu ticaret önce kölelerin bedenlerinin ticaretiyle başladı”…

Howard W. French’in 1471’den İkinci Dünya Savaşına kadar olan kölecilik tarihini anlattığı kitabın ismini bu yazının başlığı olarak seçip geçen hafta başladığım “Modern dünya nasıl kuruldu” yazısına devam etmeyi istedim. French’e göre Afrikalılar 1471’den sonra karanlığa doğdu. Avrupalılar tarafından köle olarak toplanıldılar, bu toplanma işleminde ayrıca bizzat diğer Afrikalılar barut ve başka mallar karşılığı da kullanıldılar, kardeşi kardeşe de düşürdüler.

Toplanan Afrikalılar önce çok kötü koşullardaki hapishanelerde, balık istifi tutuldular. Sonra yine balık istif, çok kötü koşullarda gemilerle Yeni Dünyaya taşındılar. Bu kötü koşulların nedeni zayıf bünyeliler ilk etapta ölsün, elensin, güçlü bünyeliler Yeni Dünyaya ulaşıp satılabilsindi. Ulaşıp satılabilenleri daha da kötü koşullar bekliyordu. Kırbaç ve çeşitli diğer işkencelerle boğaz tokluğuna çalıştırılmak, birkaç yıl içinde de kötü beslenme, ağır çalışma koşullarından dolayı son kullanma tarihleri bittiğinde yine ölmek...

SON KULLANMA TARİHİNE KADAR AVRUPA’YA KAZANDIRDIKLARI

Ancak bu birkaç yıl içinde Avrupa’ya kazandırdıkları paha biçilmezdi. Avrupa’nın bu köleleri satmaktan, çalıştırmaya kazancı çok yüksekti. Satarken ticaret yaparak kazanıyor, çalıştırdıklarında pamuk, tütün, şeker pancarı gibi üretilen ham maddeleri tekrar Avrupa’ya taşıyıp, orada kendi halkına iş gücü sağlayarak üretim yapıp, ürettiklerini satarak yine çok fazla kazanıyorlardı. Kısacası modern dünya Afrikalının sırtından kuruluyordu, endüstri devrimi diye gurur duydukları devrimin ham maddesi Afrikalının kanı, canı ile ortaya çıkıyordu, o ham madde olmasa endüstri devrimi olur muydu?

Yani Modern Dünyanın, Avrupa’nın ve ABD’nin varsıllığının alt yapısı Afrikalının teri ve canıydı. Böylece varsıllaşan Batı dünyası kendi halkına ücretsiz eğitim, sağlık hizmeti götürebiliyor, çalışma saatlerini Afrikalı güneş altında 15 saat çalışırken kendi halkı için 12 den 10 saate, 10 saatten 8 saate, sonra 6-7 saate indirebiliyordu. Bunları yaparken vicdanı hiç sızlamıyor, bu yaptıklarını örtbas edecek “Anlatı”lar üretiyor, tarihi kendine göre şekillendiriyordu. 

FOTO ALTI: Charleston, ABD,

Uluslararası Afrikalı Amerikalılar Müzesi

‘ANLATI’LAR ARDINA GİZLENMİŞ IRKÇILIĞA GÖZ YUMMAK

Ancak nereye kadar? Batı’nın bu “Anlatı”larının ardına gizlenmiş bir ırkçılık vardı. Avrupa’nın beyaz halkı örtük ve açık ırkçılığa göz yumuyor, kabul ediyor, doğal buluyor, sistemi sürdürüyordu. Belki geçen yüzyılın Ku Klux Klan’ı artık pek kalmamıştı ama el altından hastanelerde, poliste, itfaiyede yani kurumsal her yerde ırkçılık hüküm sürüyordu. Rengi koyu olanlar hastanede ihmal ediliyor, hizmet alamıyor, poliste dövülüyor, hatta Floyd ve Nael gibi nedensiz öldürülüyordu.

Bununla da kalmıyordu, örneğin polis okulda rengi koyu on beş yaşında bir kız öğrenciyi bir bahane bulup üst arama niyetiyle çırılçıplak soyabiliyordu. Yani, zorbalık her boyutta hala devam ediyor, fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, aşağılama ile her alanda hala sürüyor. Beyazların birçoğu bu yapılanlardan rahatsız olmuyor, vicdanları sızlamıyor, dur demiyor. Bir beyaz tanıdığım “Güç kimdeyse bunu yapması doğaldır” gibi açıklamalarla bu tutumların karşısında bile durmuyordu…

Ancak nereye kadar? Ayaklanmalar, akademik araştırmalar, yukarıdaki gibi kitaplar başladı ve artarak devam edecek. Nasıl Fransız, Rus devrimleri ile ezilen halk sonunda isyan ettiyse, Batı tarafından yüzyıllarca aşağılanmış, itilmiş, ezilmiş, sömürülmüş Afrika halkı da isyan edecek. Afrika safari turları demek değil. Afrika George Floyd’dan Nael’e, ABD’den Fransa’ya yüzyıllardır karanlığa doğanların aydınlığı aradığı bir dünya...