Karanlıkta gören adam-(TAMAMI)

“İmam-Hatip İyi Bir Ölçüdür” adlı yazım Hürriyet Gazetesi’nde 18.03.2012 günü yayımlandı. Bu yazıdan önce “İrticanın Tezgahı” (11.03.12) “Laikleşme Süreci Dindarlaşma Süreci” (04.03.12) başlıklı iki yazı yayımlamıştım. Ay sonunda, gazetedeki işime son verildiğini bildiren mektubu aldım. Acaba sonumu hissedip, o sona kadar, can havliyle araya bir-iki yazı daha sıkıştırmak mı istemiştim?

Nedeni ne olursa olsun, AKP’nin yarattığı karanlığı görüp gösteren, o karanlıkta gerçekleri gören yazılarımdan biriydi. Biridir!

AKP marifetiyle önümüzdeki dönemde, ulus olarak yaşamak zorunda kalacağımız mahşer günlerini bir kez daha tanımlamaya başlamadan önce sözünü ettiğim yazıyı bir kez daha yayınlıyorum:

“İmam hatip iyi bir ölçüdür”

[“Okumakta olduğunuz yazı birkaç yıl önce yazıldı. Hatırlayamadığım bir nedenden ötürü yayınlanması ertelendi. Şimdi artık tam zamanı. Çünkü, çocuk kandırır gibi, İHO’ların (İmam-Hatip Okulu) genel liselerden temelde hiçbir farkı olmadığını söylüyorlar.

Sonra,”Ülkemizde iki farklı okul tipinin (genel lise ve İHO) bulunmasının ne zararı var?” diye soruyorlar. Cevabını yazının sonunda vereceğim. Şimdi o yazıya gelelim: ]

Hormonlama evresi

[“Anayasanın değiştirilmez maddelerinin değiştirilmesi, Medeni Kanun’un yerine Şeriat dogmalarının getirilmesini isteyen, namaz vakitlerinde okullarda toplu namaz kılınmasını zorunlu hale getirme hayalleri kuran bir zihniyet, hükümet ve devlet tarafından hormonlanmadıkça, tehlikeli olamayabilir ama tedirgin edicidir. Bu kafaya göre, Anayasa ve yasaları uygulayan yargı “yargıçlar diktası” sayılmakta, İslâmcı cemaat ve militanların öfkesine hedef olmaktadır. Bu türden muhterem zevatla tartışmanın bir yararı yoktur.”]

(Artık bunun gereği kalmadı. Yargı tamamen iktidarın emrine girdi ve hormonlama işleminin son evresi başladı.)

Cumhuriyet uzaklaştırıldı

[“İslamcıların, şeriatçıların, fethullahçıların, tarikatçıların, cemaatçilerin tamamının Anayasa Mahkemesi’ne, Danıştay’a, Yargıtay’a düşman muamelesi yapıp “Bu bir yargı darbesidir” diye feryat etmelerini anlamak mümkündür. Çünkü adamların ulus egemenliğiyle, ulusal egemenlikle, kuvvetler ayrılığıyla, Yargı Erki’nin, yasama ve yürütmeyi denetleme yetki ve sorumluluğundan haberleri yoktur. Haberleri olsa bile bir gün kaldırmayı hayal ettikleri için ne oldukları umurlarında bile değildir. Bu türden milliyetsiz ve milletsiz, Cumhuriyetsiz ve demokrasisiz fanatiklerle herhangi bir işimiz olamaz!”]

(Bu yazının yazılmasından bu yana köprünün altından çok su aktı. Devlet işgal edildi, Cumhuriyet iktidardan uzaklaştırıldı. Amaç artık, sadece iktidarda kalmak değil, Cumhuriyet rejimini değiştirmek.)

AB’de İHO’lar yok

[“1. Avrupa Birliği ülkelerinde İHO benzeri okullar yoktur. İsteyenler lise öğrenimi gördükten sonra ilahiyat (teoloji) fakültelerine giderler. Mezunların kimi, yöntemine göre Kilise’ye girer, kimileri de sivil hizmetlerde din adamı olarak çalıştırılır. (Bu konuda benim “Yedi Canlı Cumhuriyet” ve “Demokrasisiz Demokrasi” adlı kitaplarım okunabilir. Ayrıca Hürriyet’in 7, 8, 9, 11 Aralık 2007 sayılarında yayımlanan “Bir Kez Daha Tevhid-i Tedrisat” başlıklı yazı dizimi tavsiye ederim.)

2. Dünyanın bütün uygar ülkelerinde ortaöğretim iki kanaldan akar: Genel liseler ve meslek liseleri (kolejleri). İmam-hatipler, bunların dışında çok özel bir alandır. Vali, kaymakam, yarıgıç, savcı, öğretmen, polis yetiştirmek için değil, sadece din adamı yetiştirmek amacıyla özel olarak kurulmuştur.”] Artık gündeme gelebiliriz:

Anayasalar ipotek koyar

1. Kimileri Anayasa’nın gelecek kuşakları ipotek altına alamayacağı iddiasında. Oysa bütün anayasalar ipotek koyar. Anayasanın birinci maddesinde “Türkiye devleti bir Cumhuriyettir” diye yazar. Bu bir ipotektir. Kaldırılamaz. Cumhuriyetin, bu maddede belirtilen nitelikleri de ipotektir. Değiştirilemez. Anayasanın 174. maddesinin koruması altında olan Devrim Yasaları, Cumhuriyetin ipotek koyan kurucu temel yasalarıdır. Bu devrim yasalarından biri “Tevhid-i Tedrisat Kanunu”dur (TTK). İHO, AKP’nin savunduğu haliyle, bu yasaya aykırıdır. Adı geçen yasanın gerekçesinde “Bir millet bireyleri ancak bir eğitim görebilir. İki türlü eğitim bir ülkede iki türlü insan yetiştirir. Bu ise, duygu ve düşünce birliği ile dayanışma amaçlarını tamamen yok eder” der. Bu da ülkeyi kaosa sokar.

2. Fransa’daki kilise okullarının İHO’lara benzer yanı yoktur. “Kilise okulu” adı mülkiyetle ilgilidir, özel okullardır. Bu okullarda da Hıristiyan teolojisi öğretilmez. Bu okullarda Müslüman çocukları da okurlar!

3. Devletin “dindar ve kindar” kuşaklar yetiştirmek türünden görevi yoktur. Fransa’da okullarda din öğretilmez. Din dersi (catéchisme) kilisede yapılır. Türkiye’de neden camide yapılmasın? TTK’ya uygun İHO’lar neden dünyanın en iyi okulları haline getirilmesin? Bir din adamının dindar ve dinci kuşaklar yetiştirmek istemesi doğaldır. Ancak, bunu bir laik Cumhuriyetin başbakanının istemesi kural dışıdır. Barbarlıktır!

Karanlıkta gören adam

Yannis Ritsos, Albaylar cuntasınmın karanlık günlerinde yazmıştı bu şiiri.

“Karanlıkta gülümsedi bir adam/ Belki çünkü karanlığı görmüştü/ Belki çünkü karanlıkta görmüştü.”

Önce karanlığı göreceksin, sonra karanlıkta görmeyi öğreneceksin! “Sonra gerisi kolay!” diye yazmamı bekliyorsunuz ama yazmayacağım. Bu bir başlangıçtır!