Karşı devrimden öğrenmek -(TAMAMI)

Ulusun egemenliğine ABD adına el koyan 12 Eylül, Ulusal Egemenlik Bayramı’nı resmen iptal etmiş, diğer milli bayramları da, günün moda deyimiyle, içi boşaltılmış “ritüel”lere dönüştürmüştür. Şimdi sıra, 12 Eylül’ün zirvesine taşıdığı bu “içi boş ritüel” algısının izlerinden yararlanarak, milli bayramların ve onlara eşlik eden resmi törenlerin adım adım iptaline gelmiştir. “Yoklama adımları”nın atılmakta olduğu bu alanda esas darbenin, Atatürk Cumhuriyeti’nin resmi tasfiye belgesi olarak tasarlanan Bölünme Anayasası’nın çıkarılmasından sonra indirilmesi planlanmaktadır.

Karşı devrimin saptadığı gizilgüç

Son on yıldır, milli bayramlar, geniş kitlelerin katılımıyla bir mücadele günü olarak kutlanmaktadır. İstiklal Marşı ve Onuncu Yıl Marşı’nın, ilk gün heyecanıyla ve her sözcüğünün duyumsanarak söylendiği bir dönemden geçtik. Karşı devrim, attığı her adımda bu gizilgücü hesaba katmak zorunda kalmıştır. Çünkü karşı devrim açısından sorun, sadece devlet aygıtını ele geçirmekten ibaret değildir. Devlet aygıtını kullanarak, toplumu karşı devrimin gereksinimleri doğrultusunda dönüşüme uğratmak ve bu gizilgücü kendisi için bir tehlike olmaktan çıkarmak, bu programın en önemli parçasıdır. Karşı devrim, önüne başarılması imkânsız bir program koymuştur: Atatürk Devrimi’ni bütün izleriyle toplumsal yaşamdan silmek.

Eski nesillere başka, yeni nesillere başka

Bugün milli eğitime, üniversitelere, bilime ve bilim kuruluşlarına karşı başlatılan topyekûn saldırının ardındaki hedef budur. Eski nesillere baskı, yeni nesillere “Türkiye ve bilim”den arındırılmış bir eğitim. Bugün işçisine, memuruna, askerine, yargı mensubuna, öğretim üyesine, öğretmenine, sağlık personeline, eczacısına, mühendisine, gazetecisine, aklınıza hangi meslek grubu geliyorsa ona yapılan baskının düğümlendiği nokta, “mesleğini icra ederek yaşamını sürdürmenin” iktidara boyun eğmeye bağlanmasıdır. Artık üniversite diplomasının ya da hayat içinde edinilmiş iş deneyiminin tek başına bir işe yaramadığı, işini yaparak geçimini sağlamayı doğrudan denetim altına alan düzeneklerin oluşturulup yaygınlaştırıldığı bir dönemden geçiyoruz.

Milli eğitim, üniversite ve bilim kuruluşlarında, idari kademelerin denetim altına alınmasına yönelik “mıntıka temizliği” aşamasından, artık içeriğin köklü bir dönüşüme uğratılması aşamasına geçilmiştir. Bu alanların bilim dışının egemenliğine açılmasıyla genç nesli Türkiye’den ve bilimden uzaklara savuracak merkezkaç kuvvetlerine özgürlük tanınan bir ortamın yaratılması el ele yürümektedir.

Muhtaç olduğumuz kudret, karşı devrimin saptamasıyla sabittir

Bu karşı devrim programının adımları, sistem içinden gelecek muhalefeti etkisiz bırakacak önlemlerle donatılmıştır. Karşı devrimin dayattığı sistem içinde kalarak one engel olunabileceği yanılsamasını güçlendiren her adım, devrimin gizilgücünün eritilmesine hizmet ederek, karşı devrimin değirmenine su taşımaktadır. Karşı devrimin karşısında çaresiz kalacağı tek seçenek,

ülkemizin yeniden Atatürk Devrimi rotasına girerek, bu gizilgücü seferber etmesidir. Muhtaç olduğumuz kudretin Türkiye’de mevcut olduğu, karşı devrimin saptamasıyla sabittir.