Karşımızda bir şeytan ve maşası var Hedefleri ve çıkarları bir Biz de bir olacağız

Bugün Filistin’e bakınca ne görüyorsunuz?

Kan, ölüm, gözyaşı mı?

Ben bakınca yerimden fırlıyorum, selamlarımı gönderiyorum.

Yıllardır haksızlığa karşı direnen kahraman bir halk!

Topraklarından edildiler.

Emperyalizm ve siyonizm bütün araçlarıyla üzerlerine geldi. Boyun eğmediler. Yediden yetmişe… Çok kayıplar verdiler, şehitler verdiler… Üzerlerine üzerlerine gittiler… yalnız kaldılar… gidince görmelisiniz, zaten her yer taş… yerlerden taşları söküp tanklara fırlattılar… yine de direndiler.

60’lardan bu yana birlikteyiz. Dokuz arkadaşımızı şehit verdik.

Şehit düştü dokuz yiğit
Dağdan bir çığ kopmuş gibi
Uzak toprakta kanları
Gelincikler açmış gibi
Anadolu’dan armağan
Özgür Filistin’e kurban
(“Dokuz Şehit İçin” şiiri, Doğu Perinçek.)

12 Mart darbe günleriydi. Bora Gözen’i Aşağı Ayrancı’da bir arkadaşımızın evinden uğurladık. Güle oynaya kendi bebeğini, eşini bıraktı, gözünü kırpmadan Filistin halkıyla dayanışmaya koştu.

Geri dönemedi.

Filistinli şehitlere emanet. Omuz omuza yatıyorlar.

Anacığının yıllarca elini tuttum, teselli için.

“Hiç olmazsa mezarını göreydim…” demişti.

Hasretle Kiraz’a sarılırdı. Şehitlerimizden Ali Kiraz’ın adını taşır kızımız.

Bir de Mehmet’e. Oğlumuzun bir adı da Bora’dır. Öyle çağıramadık onu.

Ama bilir misiniz, bizim Parti’mizde ne çok Bora vardır, Cafer, Ali, Kerim, Gürol, Ahmet, Yücel, Şükrü… kızlarda da Gözen…

1998'de 10. yıl kutlamaları için Filistin PEN Merkezi'nin ve Filistin Basın Ajansı'nın (WAFA) çağrılısı olarak yazılı ve görsel Türk basınından bir grup gazeteci ve yazar Filistin'deydik.

Yaser Arafat’la belki de yaşamdayken son görüşmelerinden birini yaptık:

“Tek ümidimiz gelecekteki Filistin Devleti'ne sahip çıkın. Başkent olarak Kudüs-ü Şerif'e sahip çıkın.” demişti.

Hâlâ kulağımızdadır.

O zaman da gazetecilerimiz haberleri yaparken “Filistin lideri” diye söz ediyorlardı. Ne çok uğraştım, dedim ki, biz devlet olarak tanıyoruz Filistin’i, Sayın Arafat’ın adı Türk Devleti kayıtlarında “Filistin Devlet Başkanı”dır!

Batı basını öyle yazabilir ama biz en azından kendi diplomasimizin kurallarını uygulamaz zorundayız.

Cumhuriyet gazetesinden bir arkadaşımızı ikna edebildim. “Tamam ben yazarım ama yazıişlerinden değiştirirler.” dedi. Gerçekten de sonradan okudum, değiştirmişler; “lideri” yapmışlar.

Grup döndükten sonra ben kaldım. Aydınlık’ta birlikte çalıştığım çok değerli bir dostumuz vardı. Onunla birlikte Filistin köylerine gittim, bütün kentlerini, sokaklarını… dolaştım. Kucaklaştım.

Selam götürdüm.

Kaç kez Suriye’ye de gittim. Üniversitelerinden köylerine… Devlet yöneticileriyle, sanatçılarıyla, kadın siyasetçileriyle, iş insanlarıyla görüştük…

Suriye’den de, Golan Tepelerinden dokuz yoldaşımı bir kez de oradan selamladım.

Çifte söz verdik.

Hem kendi milletimize hem emperyalizme, siyonizme ve bütün teferruat araçlarına karşı mücadele eden canını veren milletlere…

Bugün Filistin, Lübnan, Suriye bizim ön cephemiz.

Bugün artık Atlantik güçlerine direnen bütün milletler Filistin için yürüyor.

Şule Perinçek, 1998 yılında Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat ile Filistin'de...

FİLİSTİN’LE DAYANIŞMA GÜNÜ

29 Kasım Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü.

Ankara’da Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde, Dışişleri Bakanlığı ve Filistin’in Ankara Büyükelçiliğinin yanı sıra Arap Ligi’nin Ankara Temsilciliği ve Birleşmiş Milletler ortaklığında düzenlenen törene Vatan Partisi’nden büyük bir heyetle katıldık.

Her yanımızı ABD-NATO ateşi sarmış.

Hem Doğu Akdeniz’den hem Karadeniz’den, Ukrayna üzerinden üzerimize geliyorlar.

DOSTUMUZU DÜŞMANIMIZI İYİ BELLEME GÜNÜ

ABD Başkanı Joe Biden’ın 26 Kasım'da yeni bir ateşkes girişimi açıkladı. Türkiye’den de söz etti…

“ABD, önümüzdeki günlerde, Gazze’de ateşkesin sağlanması, rehinelerin serbest bırakılması ve Hamas’ın iktidarda olmadığı şekilde savaşın sonlanması için Türkiye, Mısır, Katar, İsrail ve diğer ülkelerle birlikte bir girişim daha yapacak."

Bir açıklama da Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan da geldi. Amerikan basınına konuşan Sullivan, ABD’nin yeni girişim için Türkiye, Mısır ve Katar ile 27 Kasım'dan itibaren doğrudan temasa geçeceklerini belirtti.

NATO Başkanının ziyaretine de bu arada değinmeden geçmemek gerekir.

BUGÜN ARTIK BIÇAK BAŞKA YERE DAYANDI

Ve gelelim dün akşamki törene.

Duyarlık yüksek.

Ama bizce sorun artık açlık ve bebek ölümleri değil. Bıçak başka yerde kemiğe dayandı. Bu yöre halkı canını, onu bırakın analar-babalar için cananlarını vermek daha başka acıdır, her şeyini veriyor… bağrına taş basıyor, feda olsun diyor.

Neden?

Bağımsızlık istiyor!

Devletini istiyor.

Toprak bütünlüğüme, birliğime dokunma diyor.

Geleceğine, ekonomisine, varlıklarına ve yokluklarına kendi karar vermek istiyor.

Elinde kalem kâğıt, pergel, cetvel Atlantik güçlerinin sınırlarını çizmesine karşı.

KAHRAMAN VATANSEVER KADINLAR

Hele de kadınlar! Kahraman vatansever kadınlar!

Öyle duyarlılar ki.

Öyle de cesurlar.

Kaybedecekleri çok şey var. Bu onların gücüne güç katıyor.

Birleşmiş Milletler Türkiye Koordinatörü Babatunde Ahonsi, BM Genel Sekreteri Antonio Guaterres’in Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma günü için açıklamasını okudu. Konuşmada, “Hiçbir şey Hamas’ın 7 Ekim katliamını haklı çıkarmaz, Filistin halkına yapılanları da haklı çıkarmaz. Bir yılda Gazze harabeye dönmüş durumda. Bu korkunç ve mazur görülemez” diye ifadeleri yer alınca salondan tepkiler yükseldi.

Türkiye’de yaşayan Filistinli, Lübnanlı ve diğer Arap ülkelerinden vatandaşlar ve öğrenciler ayağa fırladı, protesto ettiler. Bazı Türk konuklar salonu terk etti.

Genç bir yüksek lisans öğrencisi genç kadın, en ön sıradaki BM temsilcisinin yanına kadar geldi. Heyecanla ve yüksek sesle neden burada oturmaya hakkı olmadığını ifade etti. Hemen bütün salonda gerilim arttı.

BENİM MEZHEBİM-SENİN MEZHEBİN
BENİM CENAZEM-SENİN CENAZEN

Bugün Gazze’de, Filistin’de, Lübnan’da… sıcak savaşın sürdüğü her yerde birlikte mücadele etme iradesi süreç içinde güçlendi. Türkiye’deki siyaset de böyle gelişti.

Farklı örgütler, mezhepler vb. gibi ayrımlar kendi kendini mecburen yok etti. Karşımızda bir “şeytan” var. Ve onun maşası. Onların hedefleri ve çıkarları bir. Biz de bir olursak güçlü oluruz ve yeneriz. Madem cetvel-pergel istemiyoruz. Üstelik birimizin ülkesinin sınırını değiştirmeye kalkıştıklarında hepimizin vatan bütünlüğü tehlikeye girecektir. O zaman aynı safta yer alacağız. Benim örgütüm-senin örgütün, benim cenazem-senin cenazen olmaz!

Hâlâ araya girmek isteyen “şeytan”a izin vermeyeceğiz! Birbirimize düşüremezler! Siyasî ya da ekonomik tehditlerinden korkmayacağız!

İŞTE DEVLETİN SESİ

En son konuşmacı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’dı. Konuşmasının sonunda, BM Koordinatörüne sık sık alkışlarla ve destek sesleriyle kesilen, salondakilerin duygularını ve tepkilerini dile getiren bir yanıt verdi:

“İsrail- Filistin meselesi 7 Ekim’de başlamadı. On yıllar önce başlayan bir meseledir. Bu haklı mücadeleyi terörle eş değer tutmak kabul edilemez!”

Arkasından gelen geceden yükselen seslerin ve duyguların özeti oldu:

“Hamas, Filistin halkının Kuvayı Millîyesidir!”

Hep birlikte ayağa kalktık. BM Genel Sekreteri’nin fikirlerinin toplu resime girmesine, sahneye çıkmasına engel olduk.

Artık böyle.

Beğenmeye uğurlar ola!