Kaşıkçı'yı bırak Yemen'deki soykırıma bak
2 Aydır Adnan Kaşıkçı’nın yeğeniyle yatıp kalkıyoruz.
Suudi Prensi Selman’ın İstanbul’da kestirdiği Cemal Kaşıkçı’nın sureti, son bir aydır Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bile daha çok görünüyor TV ve gazetelerde.
Aslında Kaşıkçı olayı tabii ki önemli ama, ondan da önemli bir konu var ki, onu hiç göstermiyorlar.
Son 3 yılda sadece 5 yaş altı 85 bin çocuğun açlıktan öldüğü Yemen orası.
Prens Muhammed Bin Selman’ın asıl faili olduğu kitlesel cinayet orada yaşanıyor.
Ama genç ve acımasız Selman’ın arkasında asıl bir fail var ki o da ABD.
ABD’nin mottosu şudur: Petrol neredeyse oraya gidin, petrol nereden geçiyorsa orayı tutun.
Yemen’deki iç savaş 2011’de Suudi kuklası Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih’in yolsuzluk suçlarından dolayı devirmesiyle başladı. Onun yerine gelen bir başka Suudi kuklası yardımcısı Mansur Hadi de görev süresi dolmasına rağmen koltuğu bırakmayınca Şii Husiler isyan etti.
2015’te ise Suudi Savunma Bakanı pozisyonundaki prens Selman, Yemen’e gaddarca bir saldırı başlattı.
Son 3 yıldır zaten fakir olan ülkenin tüm alt yapısı neredeyse bombardımanla yok oldu, büyük hasar aldı.
Selman efendi, ABD’nin Irak’taki eski işgaline verdiği “Çöl Fırtınası” isminden esinlenmiş olacak ki bu operasyona “Kararlı Fırtına” adını verdi.
Selman, Husi çocukları bombaladı, hastaneleri havaya uçurdu, okulları yok etti.
Yardım gönderilmesine engel oldu, çocuklar açlıktan ölmeye başladı.
Kaşıkçı’yı doğratmış ne gam.
Selman’ın elinde 85 bin minik yavrunun kanı var asıl.
BM Yemen’deki durumu 3. Derece acil durum olarak ilan etti.
BM geçen ay yaptığı açıklamada yaklaşık 14 milyon Yemenli'nin açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtmişti.
Ülkede 22 milyon kişi insani yardıma muhtaç. Suudi Arabistan’ın uyguladığı abluka nedeniyle ülkede son yüzyılın en büyük gıda krizi yaşanıyor.
Ülkenin en büyük liman kenti Hudeyda isyanci Şii Husilerin elinde.
Taraflar Hudeyda'da geçen hafta sonu karşılıklı saldırıları durduracağını açıklamıştı ancak bölgeden hâlâ çatışma ve bombardıman haberleri geliyor.
YEMEN’E TECAVÜZÜN PERDE ARKASI
Araştırmacı Yazar William Engdahl, New Eastern Outlook dergisindeki son makalesinde Yemen krizini irdeledi.
Aynı zamanda petrol ve enerji danışmanlığı da yapan Engdahl, Yemen’in iki sebepten çok stratejik bir ülke olduğunu belirtiyor.
Birincisi, petrol taşımacılığı yollarına hakim konumu. Hint Okyanus’undan Kızıldeniz’e geçişe hakim, 18 mil açıklığındaki Bab El Mendeb boğazı, Yemen ve Afrika Boynuzu’ndaki Cibuti’nin kontrolünde.
Akdeniz’e giden tüm gemiler buradan geçmek zorunda.
Tahmini günde 4,7 milyon varil buradan geçiyor ve bunların önemli bir kısmı Çin’e gidiyor.
Yani Yemen’i önemli yapan ilk şey, stratejik konumu.
Coğrafyası aynı zamanda kötü kaderi.
Ama herkesin fazla bilmediği bir şey daha var ki, Yemen’i daha da önemli kılıyor.
1988 yılına ait gizlilik düzeyi çok yüksek tutulan bir CIA raporu, Yemen’de devasa petrol rezervlerinin bulunduğunu yazıyor.
“South Yemen’s Oil Resources: The Chimera of Wealth” (Güney Yemen’in Petrol Kaynakları: Zenginliğin Ejderhası) başlıklı rapor, Yemen ile Suudi Arabistan sınırındaki Elif isimli bölgede büyük potansiyel petrol rezervine işaret ediyor.
İşin daha da ilginç yanı, CIA soğuk savaş döneminde bu rezervin, iç savaş halindeki Güney ve Kuzey Yemen arasında bir yerde olduğunu yayıyordu.
Asıl zengin bölgenin Suudi – Yemen sınırı olduğu özenli saklanmış.
O bölgede Teksaslı Hunt Petrol Şirketi 1982’den beri bulunuyor.
İşin hassas noktası da şu ki; Elif petrol sahaları Husilerin bölgesinde yer alıyor.
2002’de ABD Jeolojik Gözlem Kurumu’nun halka açık raporunda yine Yemen’deki rezervlerden söz ediliyordu, ama miktar fazla gösterilmiyordu.
Amerikalı uzmanlar uzay görüntülerini ve tektonik yapısını inceledikten sonra Kızıldeniz ile İran Körfezi çevresinde bulunan Somali ve Yemen’in petrol zengini olduğu sonucuna vardı.
2004 yılında Bush ve Cheney çetesinin Irak işgali sırasında, ABD Yemen’deki Suudi Kuklası Salih’i desteklediler.
2015’ten itibaren İran’a yakın Husiler ipleri ele alınca, ABD yönetimi panik içinde Selman’ı ve Suudi Arabistan’ı sahaya sürdü.
“Petrol neredeyse oraya gideriz” ifadesi 1998’de Dick Cheney, Halliburton yöneticisi iken Teksas’taki toplantıya katılan petrolcülere söylenmişti.
Cheney aynen şunları söylemişti: “Petrol neredeyse oraya gideriz. Siyaset filan çok mühim değil”.
Ve gittiler de.
Kan ve gözyaşı pahasına.
2005’te Marib El Cavf bölgesindeki Yemen petrolü Exxon Mobil ile Hunt Petrol Şirketi ortaklığında işletilmeye başlandı.
2014’te Husiler başkent Sanaa’ya hakim olunca bu sahaları millileştirdi.
Ve bu sahadaki petrolü Çin ve Rusya’ya satma kararı aldı.
İşte tam da bu sırada, ABD’nin ittirmesiyle Selman Yemen’e vahşi bir saldırı başlattı.
Bush, Obama, Trump farketmiyor.
Petrol neredeyse oraya gidiyorlar.
Dertleri petrolün sahibi olmak da değil tam olarak, petrolün dolarla alınıp satılmasını garantilemek.
Ancak son zamanlarda işler aksi gidiyor ABD için.
Selman, Rusya ve Çin ile flörte başladı 2017’de.
Ve hemen ardından Kaşıkçı cinayeti ve Selman’a Yemen’den çekilme çağrıları başladı ABD’den.
İran ambargosuna Avrupa ve Japonya başkaldırdı zaten.
Çin de topa fazlasıyla girmiş durumda.
Bab el Mendep boğazının öte yakası olan Cibuti’de bir askeri deniz üssü açtı.
Hem de ABD’nin Afrika’daki en büyük askeri üssü olan Cibuti’deki Camp Lemmonier’in dibinde.
Kaynaklar:
F. William Engdahl “Yemen Genocide About Oil Control” New Eastern Outlook
Save The Children Uluslararası Yardım Örgütü Raporu: Yemen'de 3 yıldır süren savaşta yetersiz beslenme nedeniyle hayatını kaybeden 5 yaş altı çocukların sayısının yaklaşık 85 bin