Kavalacı 'Ulusalcılar'

Bugünden bakınca FETÖ’cülerin, bazı eski Ergenokon-Balyoz mağdurlarını gördüklerinde pişman olduklarını düşünmemek elde değil. Eminim “Biz bu adamları neden içeri attık, hâlbuki bizim gibi Atlantikçilermiş” diye hayıflanıyorlardır. İçlerinden bazıları HDP/PKK’ya oy istemişti. Birisi CHP’nin HDP’ye bakanlık vermesini bile önermişti. Bir CFR’ci emekli amiralin peşine takılıp vatsap grubunda okumadıkları bildiriye imza atan “kurmay zekâlıları” da unutmamak gerekir.

Bütün bunları düşününce şimdilerde Osman Kavala’nın “mağduriyetini” dile getirme yarışına girmeleri de şaşırtıcı olmadı. Kavala’nın kim olduğunu uzun uzun anlatmaya gerek var mı? Biz yorulduk, dileyen kısa bir internet araştırmasıyla Aydınlık arşivinde belgeleriyle bulabilir.

Süreci E. Org. Çetin Doğan başlattı. Kavala’nın “esaret altında” olmasından “büyük üzüntü” duyduğunu belirtmiş. Bu arada Soros’un Türkiye’deki resmi şubesi olan Kavala’nın “Türkiye’nin aydınlık insanı” olduğunu belirtmeyi de ihmal etmemiş. Dikkat ederseniz burada “haksızlığa, hukuksuzluğa kim uğrarsa uğrasın karşı çıkmak” gibi bir durum yok (hukuksuzluk var mı o da ayrı bir konu). Burada, Türkiye düşmanı kim varsa fonlayan Kavala’dan “aydınlık insan” olarak bahsederek açık seçik safını belirleme var.

Şimdi FETÖ pişman mıdır değil midir Çetin Doğan’ı içeri attığına? Çünkü istediğiniz kadar aksini iddia edin, Kavala’nın yanındaysanız, FETÖ’nün de yanında olursunuz. Birisi ABD’nin sağ koluysa, öbürü de sol kolu. Niyetiniz ne olursa olsun, siyasi saflaşma nesneldir.

E. Tümg. Ahmet Yavuz, Kumpas Der Başkanı Ahmet Tatar ve Av. Hüseyin Ersöz de bu tavrı paylaştılar. Çetin Doğan mertçe Kavala’nın “Aydınlık insan” olduğunu belirtirken bu isimler “Biz hukuksuzluğa karşı çıkıyoruz” diyerek kendilerini maskelediler. Ortayolculuk işte böyle yapılır: Kavala’yı savunur gibi görünmeden Kavala’yı savunmak! Böylece Kavala da memnun olur, “oraya” mesajı bir güzel ulaştırırsın, ulusalcı tepkisine de maruz kalmazsın. Güzel iş.

Bir de, adlarını anmaya gerek yok, sözde bu ekibe veryansın eden başka bir grup var. Bir kısmı bizim bünyemizde yetişmiş, belki de yetişememiş demeliyiz, bu grup “Tek mağdur Kavala mı? Niye hep Kavala’dan bahsediliyor, 28 Şubat davası mağdurlarından bahsedilsin önce” biçiminde özetlenecek bir tutum alıyor. Böylece konu, bütün siyasi özünden kopup bir “sıralama” meselesine indirgeniyor.

Bu arkadaşlara göre Kavala’nın konumu çok da önemli olmasa gerek ki 28 Şubat davasından mahkûm olarak yatan komutanların çıkması karşılığında Kavala konusunu bir kenara bırakmaya razılar. Bunun sonu da yok eski dostlarım, onu da bilin. Yarın “Bir mağdur Demirtaş mı? Tem mağdur Ramazan Akyürek mi” demeye başlarsınız. Dayanağınız AİHM olursa, sizin yol başka menzile varmaz.

Peki, neden böyle oluyor? Çünkü adları burada anılan ya da anılmayan bir grup Ergenekon – Balyoz sanığı, o dönemlerde de tertibin ülkeyi değil de kendilerini hedef aldığını zannediyorlardı. “Suçum ne” diye kitap yazıyorlardı. Olayın ABD ve FETÖ’nün TSK’yı çökertme operasyonu olduğunun farkında bile değillerdi. Ya da farkındalardı ama kendilerini “ben onlardan değilim” diyerek aklamaya çalışıyorlardı. ABD onları “tehdit” görmüş, ciddiye almış, ama onlar bunu anlamaktan dahi uzaklardı. Vatan Partililer ve birkaç vatansever dışında hepsi kendi masumiyetlerini anlatmaya çalışmıştı. O zaman “ülkenin varlığı” zaviyesinden bakmayıp, meseleyi “hak, hukuk, bireysel kurtuluş” noktasından ele alanlar, bugün de Soros ve Kavala’nın Türkiye düşmanı rolünü “hak, hukuk” kisvesiyle görmezden gelebiliyorlar. Kısacası, kimse “Bu ‘ulusalcı’ isimler nasıl olur da Kavala’ya sahip çıkar” diye şaşırmasın. Bugünün izlerini, tertip günlerinde bulmak mümkün.