Kayıpsız çözüm

Dikkat çeken iki olgu var. İlki Türk Ordusu’nun Suriye’nin İdlib bölgesine başlattığı harekâtla ilgili. Kamuoyuna yansımasının üstünden 23 gün geçti. Mehmetçik sakin bir ortamda görev yapıyor. Harekâttan önce bazı kesimlerce dillendirilen çatışma beklentileri yersiz çıktı. Risk olmadığı anlamına gelmiyor. Ama bugüne kadarki tablo böyle.

İkinci olgu, Irak Ordusu ve müttefiklerinin Barzani’nin yasa dışı referandumuna karşı başlattığı harekâtta gözlendi. Bağdat askeri güçleri, ABD’nin desteğiyle el konan kentleri birer birer geri aldı. En kritik yer Kerkük, bir gün içinde Bağdat’ın kontrolüne geçti. Devamı da öyle. Irak Ordusu, peşmergeyi ve yardıma gelen PKK’yı çok kısa sürede geri attı. Her iki taraftan kayıplar bu çapta bir çatışmada beklenenin çok altında. Irak’ın bütünlüğü içindeki yerini alan bölgede halk bayram yapıyor. Son bilgiler, peşmergenin 2003 yılında çizilen sınırlara geri çekilmeyi kabul ettiği yönünde.

Suriye’nin kuzeyi ve Irak’ın kuzeyi. Aynı günlerde iki büyük eylem. Birinde kayıp yok, diğerinde de çok az.

İşte Batı Asya ülkeleri yan yana gelince böyle oluyor. Türkiye, İran, Suriye ve Irak birlikte olunca çözüm de en iktisatlı biçimde gerçekleşiyor. Bu birinci sonuç.

Oysa “Siz Ortadoğu’yu bilmezsiniz”, “Oraya girdin mi bir daha çıkamazsın”, “Tabutların ardı arkası kesilmez…”

Hesaplarını ABD-İsrail eksenine göre yapanlar böyle diyorlardı. Yüz yıllık emperyalist projelerin sonuna geldiğimizi göremediler. ABD’nin bütün inisiyatifi kaybettiğini, kuvvet dengesinin ABD-İsrail’in aleyhine döndüğünü anlamadılar.

Bu da ikinci sonuç oluyor. ABD ne kadar yoksa çözüm o kadar basit ve yakındır.

Böyle sürer mi? Soruluyor, mevzilerini kaybeden ABD’nin karşı hamlesi ne olacak?

Akla ilk gelen, eski Büyükelçi John Bass’ın giderayak savurduğu tehdit: “IŞİD 9,5 aydır Türkiye’de eylem yapmıyor.” İyi de bay büyükelçi, siz bu lafı edince ayağımızı burksak ABD’den bileceğiz.

Ötesi, artık bir gladyonuz yok bay Bass. 6-7 Eylül’den başlayarak, 12 Mart ve 12 Eylül öncesinde yaptığınız o büyük kışkırtmaları, Kahramanmaraş-Madımak katliamlarınızı, 90’larda Atatürkçü aydınlarımızı, Eşref Bitlislerimizi öldürmelerinizi, en önemlisi darbelerinizi, 15 Temmuzları gün gibi hatırlıyoruz. Bütün bunları tezgahladığınız mekanizmayı bir gecede gömüverdik. Oysa ne uğraşmıştınız. 1952’den beri üç kuşak örgütlediniz. Her seferinde daha da büyüttünüz ve etkili hale getirdiniz. Hepsini telaşla bir gecede öne sürünce, hop gitti gladyo.

Yeni fotoğraf şöyle: Muğla’da eylem hazırlığındayken ele geçirilen PKK’lılar. Giresun’da aç bilaç köy kahvesine gelip yakalanan katil, Eren Bülbül’ün katili… Daha nice teslim ve yakalama görüntüleri. Güvenlik güçlerimiz nefes aldırmıyor teröristlerinize.

Sınır ötesi?.. Piyonlar hem de hepsi birden eziliyor. PKK dört bir yandan sıkıştı. Kaçacağı yer yok. IŞİD alay alay teslim oluyor. Barzani istifa etti edecek.

Geriye kendi askerinden başka güç kalmadı gibi. Ne yapacak ABD?

Yapsın da görelim. Avrupa’yı kaybetmiş, yanında İsrail’den başka kimsecikler kalmamış. Biriyle başa çıkamadı, üç ülkenin Türkiye’nin, Suriye’nin, Irak’ın istiklal savaşını nasıl önleyecek bakalım…

Barış işte böyle geliyor. Vatan için cesaretle savaşınca barış oluyor. Hem de en az kayıpla.