Kendini sokan akrep

Nazım Hikmet’in “Akrep Gibisin Kardeşim” şiiri var ya, ondan aldığım ilhamla, yazının adını “Kendini Sokan Akrep” koydum.

31 Mart 2014, pazartesi, saat yaz saati ayarlamasıyla 05.00.

CNN-Turk’ün verdiği sonuçlara göre Türkiye oy ortalaması şöyle: AKP %45.13, CHP %28.71, MHP %15.20. %5-6 kadar açılmamış sandık var.

Gene CNN-Turk’ün açıkladığı sonuçlara göre, Ankara’da durum şöyle: AKP %44.06, CHP %44.00

CHP, Yenimahalle ve Çankaya’da açılmamış sandıklar olduğunu, buradan gelecek oylarla Ankara seçimini kazanacaklarını iddia ediyor. Kazanabilir ama beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren AKP’nin 2014 Yerel Seçimleri’nde % 30’un altında oy almamış olması. Beni ilgilendiren bu ve bu nedenle yazımın adımı “Kendini Sokan Akrep” koydum.

***

Hani başta CHP olmak üzere muhalefetle dalga geçmek isteyen yazıcılar “Sandıklardan yansıyan milli irade bu, sizleri tatmin için dışarıdan seçmen mi ithal edelim?” derler ya, evet dışarıdan “bilinçli bir halk” ithal etmeli; Türkiye’nin içinde bulunduğu ortamda nasıl oy kullandığını gösterip utandırmak gerekir bu mazoşist halkı!

***

İnternetten halk kesimlerinin nüfusunu yazıp, ne demek istediğimi açıklayacağım:

İşçiler: 12 milyon; sendikalı işçi: 1 milyon dolaylarında. 11 milyon işçinin neredeyse yarısı taşeron işçi. Hiçbir güvenceleri yok. Sendikalı, sendikasız, taşeron, işçilerin tamamı yoksulluk sınırının altında para kazanıyor. Demek ki her şey tıkırında. Bundan sonra numaradan ağlaşmak yok!

Çiftçiler (2011): “Al da ananı git!” küfrü sadece Mersinli çiftçiye yapılmadı 3 milyon dolaylarında çiftçi kitlesine yapıldı. 5 liraya mazot aldığı için, ürünü ağaçta ve tarlada kaldığı için ağlayan kitle bu. Bundan sonra ağlaştığınız duyulursa, bir dirhem üzüleni eşek tepsin. Kendi düşen ağlamaz iki gözü birden çıkar.

İşsiz: 3 milyon. Bu sayı kemikleşmiş bir sayı. Azalmıyor çoğalıyor. İşsizlerin çoğu AKP iktidarı döneminde çalışma yaşına geldi ve bu dönemde iş bulamadı ya da işsiz kaldı. Demek böyle! Öyleyse, Allah versin ağam!

Memur (Eylül 2013): 2.8 milyon. Karı koca çalışsalar da geçinmeleri olanaksız. 10-15 yıllık memurlar yoksulluk sınırının altında yaşıyor. AKP iktidarı döneminde maddi durumlarında önemli bir değişiklik olmadı. Buna karşın iş güvenceleri yok. AKP yandaşı, Cemaat mensubu olmadan ilerlemeleri olanaksız. Demek ki Özal’ın “Benim memurum işini bilir!” dediklerinden bunlar. Gücenmek, alınmak yok!

Emekli (2012): 10 milyon. 1 derecenin 4’cü kademesinden emekli memurlar bile yoksulluk sınırının biraz üzerinde bulunuyorlar. Büyük bir çoğunluğu tam anlamıyla yoksul. AKP iktidarı döneminde maddi durumlarında herhangi bir iyileşme olmadı. Ama, demek ki bizim emekliler AKP havasına iyice girmişler. Yani “Komşuda pişer, bize de düşer durumu!”

Esnaf (2012): 2 milyon. Hani şu siftah etmediklerini, ebediyen kepenk indireceklerini, eve ekmek götüremediklerini söyleyenler var ya işte onlar! Demek Gezi eylemlerinden tedirgin oldukları için güle oynaya AKP’ye oy verdiler!

Üniversite öğrencisi: Sayısı 5 milyonu bulan aslan delikanlılar. Teneke üniversitelerde okuyanları merak etmeye değmez artık. Erzurum’da olduğu gibi mekâna uymuşlardır. Okulu bitirince çoğu işsiz kalacak. Peki Ankara, İstanbul ve İzmir’in devlet üniversitesinde durum ne?

***

Yukarıda sayılan toplumsal sınıflar, aileleriyle birlikte Türkiye nüfusunun ve seçmenin en azından % 95’ini temsil ediyor.

Bunların hiçbiri içinde yaşadığı maddi koşullar içinde rahat ve mutlu olduğunu söyleyemez.

Bunların bir bölümü stadyumlarda iktidar partisi aleyhine tezahurat yapmakta.

Ama bu gayri memnun insan kitlesinin % 45’i gidip kendi mutsuzluklarına, memnuniyetsizliklerine sebep olan bir partiye oy veriyor. Mazoşist mi bu insanlar?

Sert bir ayrımcılığa muhatap olan Alevilerin yüzde kaçı AKP’ye oy verdi? “Dini siyasete alet etmek” koktuğu için bu deyimden hiç hoşlanmıyorum ama başka çare de yok.

Bölge halkının içinde bulunduğu koşullar ve şikayetleri göz önünde bulundurulursa, AKP’nin Gaziantep’te % 20’den, Hatay’da % 10’dan fazla oy almaması gerekirdi.

Toplumbilimcilere ve siyasetbilimcilere bir tavsiyem var: Muhalefete bu kitle ile iletişim kurma yolları bulmalarını tavsiye edeceklerine, bu kitlenin ruhsal ve zihinsel yapısını inceleseler çok daha iyi olur. Yapabilecek yetenekleri varsa.

***

Bu ülkede hukuk ve adaletin adı var kendi yok, vatandaşın hiçbir güvencesi yok ama seçmenin % 45’i hukuksuzluğun ve adaletsizliğin nedeni olan partiye oy veriyor. Neden, hor görülmekten, ezilmekten mi hoşlanıyor bu insanlar?

Haydi bu insanların hukuk ve adaletin eksikliklerinden şikayetleri yok diyelim. Ama 17 ve 25 aralık 2014 günlerinde ortaya çıkan ve iddia edildiği söylenen yolsuzluk, rüşvet ve hırsızlık manzaraları karşısında hiçbir olumsuz tepki göstermemelerine ne demeli? Yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet, bu insanlara göre, suç ve ahlaksızlık değil mi? Değilse, demek ki, kendileri de her türlü yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvete karşı dirençli durumda değiller.

***

AKP iktidarının dış politikada iflası çöp değil mertek durumunda. Sınır komşusu ülkelerden kardeş Azerbeycan ile arası şekerrenk, Rusya ile limonî: Geri kalanı ile neredeyse düşman. Suriye’ye karşı her an saldırıya geçebilir. Yeni bir dünya savaşı çıkabilir. Savaş meydanında ölecek kendi çocukları. O zaman “Kendim ettim kendim buldum!” deyişini duyarlarsa, üzülmesinler!

***

Dünkü yazım “Cumhuriyetçiler, Dinsiz Dinciler ve Kürtçüler arasında üçe bölünmüş bir Türkiye için nasıl umudum olsun?” diye soruyordum.

Haklı çıktım! AKP’ye oy veren %45’lik seçmen nüfus Türkiye’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olmasının önündeki en büyük engel. Utanılacak bir durum. Aralarından biri çıkıp da bana AKP’ye neden oy verdiğini açıklarsa çok memnun olurum. Ama Tek Parti Dönemi’ne, CHP’ye çatmadan, ahır yapılan cami tatavlası yapmadan!