Kılına bile dokundurtmayız!

Türkiye’yi 7 Haziran seçimleri sonrasında teslim almayı planlayanların zevkten dört köşe olduğu günlerdi... Aklını yitirmiş Türk basını Selahattin Demirtaş’ı barış peygamberi ilan etmişti! PKK, Meclis’e sokulacak, Tayyip Erdoğan indirilecek, Türkiye güzel günler görecekti... Basındaki Cumhuriyetçi yazarlara bile bir haller olmuştu! PKK’nın siyasi kanadı olan bir partiye oy vermenin utanılacak bir şey olmadığını okurlarına anlatmak için yazı üstüne yazı yazıyorlardı...

VATAN DÜN DE BUGÜN DE AYNI NOKTADA!

Vatan Partisi, “PKK’nın sesi olanları Meclis’e taşımanın bu ülkeye yapılabilecek en büyük ihanet olduğunu” yalın bir dille ifade etti! Bu durumun “terörü körükleyeceğini, PKK’yı azdıracağını” söyledi! Açılım benzeri her türlü sürecinin kanlı çatışmaları tetikleyecek dinamikleri bünyesinde barındırdığını, bıkmadan usanmadan anlattı. AKP ve Erdoğan nefretini kullanan emperyalist devletlerin “ülkeyi demokratik yollarla bölmek için pusuda beklediğini” açıkladı... Türkiye’yi silahlı ve silahsız olarak bölmek isteyenlerin gemi azıya aldığını ve bunun mutlaka önlenmesi gerektiğini bildirdi...

VE VATAN PARTİSİ NÖBETTE...

Bugün emperyalist sistem ders alınmadığı için aynı senaryoyu yeniden sahnelemek için ortaya çıktı. Bu kez nehrin debisi o kadar şiddetli ki daha önce HDPKK için tereddüt eden geçiren yazarçizer takımını da içine katarak sürüklüyor. Topluma verilen mesaj şu: “Eğer AKP ve Erdoğan’dan kurtulmak istiyorsanız, PKK’ya sarılacaksınız!” Yan gelip yatan, ekmeden tarlayı biçmek isteyen kurnaz Saadet de bölücülük söylemlerine sıkı sıkıya yapıştı. Sanki batan geminin mallarından mal kapmak istiyor gibi! İki lafından birisi: “Kürdistan!” diğeri de, “Ana Dille Eğitim!”

Vatan Partisi zaten bu günler için kurulmuştu... Önce gerçekçi bir tehdit değerlendirmesi yaptı. Emperyalist ülkelerin terör (ABD-İsrail) koridoru kurma girişiminin Türkiye’yi bölecek dinamikleri harekete geçireceğini gördü... Sonra da bu girişimi engelleyecek tedbirleri öngören stratejik ve jeopolitik bir vizyonla Türk milletinin karşısına çıktı... Ne pahasına olursa olsun bu ölüm koridorunun durdurulması gerektiğini açık, yalın ve ikna edici şekilde Türk Milletine anlattı... Vatan Partisi bu kavgayı verirken, terör koridoru, emperyalist saldırı, hayati ulusal çıkarlar hiç kimsenin umurunda bile değildi!

Vatan Partisi, emperyalist merkezlerin yönlendirdiği, “Teslim olun barış olsun ya da ülke bölünsün ama barış olsun!” şeklinde özetlenebilecek “Savaşa Hayır!” lobisinin kirli yüzünü Türk Milletine gösterdi... Çünkü koşullar oluşunca savaştan kaçılamayacağını, kaçanların önce topraklarını, sonra da şeref, onur ve haysiyetlerini kaybedeceklerini çok iyi biliyordu!

YA VATAN CEPHESİ OLMASAYDI...

İşte iktidar ve muhalefetin üzerinde uzlaştığı nokta: “Dersim komisyonları kurarak Atatürk’ü doğrudan ya da dolaylı olarak yargılamak!” Bize diyorlar ki, “Sizin oyunuz kaç?” Biz de diyoruz ki, “Vatanı, Cumhuriyet’i, Atatürk’ü savunmak için bizim oya ihtiyacımız yoktur.” Böyle durumlarda oya değil, yüreğe ve vatanseverliğe ihtiyaç duyulur. Göğsümüzü siper eder, zindanları doldurur, ama Atatürk’ün kılına bile dokundurtmayız! Hatırlatayım, Balyoz, Ergenekon onlarca kirli süreç yaşandı. İçeri giren bir AKP’li ya da CHP’li oldu mu?

Ve de mevcut oyumuzla meydan okuyoruz: “Atatürk’ü yargılamak Dersimli Kemal’in, onun yardakçılarının ve ona özenen Binali Yıldırım’ın boyunu aşar.” Bu iş “Eşit Vatandaşlık” güzellemelerine, MAN adalarında balık tutmaya benzemez! İktidarın ve ana muhalefetin yerli ve milli hiçbir niteliği yoktur. İkisinin de patronu Avrupa-Atlantik sistemidir. Daha dün Mehmet Şimşek isimli AKP’li zat, Bilderberg ismi verilen küresel çetelerden talimat almak için Torino’ya gönderildi. Duyamadım, pardon, “Bilderbergli yerliler ve milliler mi” dediniz?

Vatan Partisi bu toprakların onuru, namusu ve vicdanıdır! Vatan olmasaydı, ülkemizin bütün kutsal değerleri sahipsiz kalırdı! Hiç kimse bilmese ya da anlamak istemese de yalın gerçek budur...