Kim inanır FETÖ kavgasına?
“Çiçeği burnunda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş daha çok tartışılmaya devam edecek. Evet, Erbaş FETÖ’nün en önemli platformlarından biri olan KADİP/Kültürlerarası Diyalog Platformunun yönetim kurulu üyesiydi. Evet, FETÖ’nün Abant Toplantıları’nın müdavimleri arasındaydı. Evet, Erbaş FETÖ’nün kapatılan Kimse Yok Mu Derneği’nin etkinliklerinde vitrine çıkıyor, onlar için gönül erleri diyordu.”
Odatv’de yukarıdaki satırları yazan Barış Terkoğlu, “Keşke sadece bu kadar olsaydı” demiş ve Diyanet İşleri Başkanlığına getirilen Ali Erbaş’ın 15 Temmuz darbesinin kilit ismi Adil Öksüz’e Sakarya Üniversitesi’nde “doktor”
ünvanı veren komisyonun içinde olduğunu da kanıtlamış...
Hani şu dekanları FETÖ’den firari olan, örgütün önemli bir karargahı haline getirilen Sakarya Üniversitesivar ya, işte darbenin kilit ismine orada verilmiş bu tartışalı ünvan!..
Odatv, Erbaş’ın cemaatle muhabbetini belgeleriyle bir güzel ortaya sermiş ama geride çok önemli sorular da duruyor...
Söyler misiniz; kamuda 200 binden fazla insanı FETÖ’cü diye tasfiye eden AKP iktidarı, Ali Erbaş gibi tartışmalı bir ismi nasıl olur da Diyanet İşleri Başkanlığı gibi onbinlerce personeli ve milyarlarca liralık bütçesi olan bir kurumun başına getirebilir?..
ŞOK EDEN ATAMA!..
Açık ve net sormak lazım; Cemaatin dernekleri ve Adil Öksüz gibi ileri gelenleriyle bu kadar sıkı fıkı olduğu yazılan bir zatın Diyanet’in başınagetirilmesi nasıl bir iştir?..
AKP medyası FETÖ’ye taarruz ederken bu nasıl şaşkınlık verici bir oyundur ve bu nasıl bir skandal ve haksızlıktır?..
Yani, sözde FETÖ operasyonlarının devam ettiği bir dönemde nasıl olur böyle tartışmalı bir atama?.. Tam anlamıyla demezler mi, “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diye?..
Asıl soru da şudur; Bank Asya’dan ev için kredi alanları bile “terörist” iddiasıyla tasfiye eden AKP iktidarı, Diyanet gibi çok kritik bir kuruma başkan olarak getirdiği zatın siciline, geçmişine ve cemaatle ilişkilerine bakmadı mı hiç?..
Bakmaması olanaksız olduğuna göre, FETÖ-AKP savaşı içinde, Diyanet hattında bir gedik mi açıldı, perde gerisinde bir anlaşma mı yapıldı, yoksa birileri sinsi bir oyun peşinde mi?..
Söyler misiniz; dini kullanarak müritleri zehirleyen, üstelik darbe kalkışmasıyla memleketi iç savaşa sürüklemeye çalışan dinci bir örgütle mücade ederken, dini bir teşkilatın başına cemaatle mesaisi olan bir zatı getirmek nasıl bir oyundur acaba?..
En önemli soru da şudur; Ali Erbaş gibi tartışmalı atamalar yapılırken, bu ülkede kim inanır artık FETÖ ile mücadeleye?..
IRAK'TA KİM KAYBEDER?..
IŞİD Suriye’de birçok bölgede püskürtülürken ve Ortadoğu’daki kanlı ateşbiraz olsun küllenmeye başladı diye düşünülürken, yeni bir kriz yanıbaşımızda tehlikeli bir darboğaza yolaçtı...
İşte dünyanın Suriye’ye bakışı değişmeye başlarken, Türkiye’nin diplomasisi Irak’taki Kürt kanadının bağımsızlık atağınedeniyle cephe değiştirdi...
Sınırdaki kaos iyice büyürken, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin referandum kararıyla ilgili sözleri de dikkat çekici... Demiş ki Canikli;
“Bütün güvenlik güçlerimiz, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz görevinin başındadır.Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Eğer bir karar alınması, adım atılması gerekiyorsa o da kararlılıkla yerine getirilecektir.”
Bakanın bu önemli açıklamasından önce Irak sınırındaki askeri hareketlilik de zaten dikkat çok çekiciydi... Üstelik ABD, İran ve Türkiye’nin ısrarlı uyarılarına rağmen Mesut Barzani’nin referandumda diretmesinin nelere yolaçacağı da sır değil...
Hiç kuşkunuz olmasın; zaten Irak merkezi hükümetiyle iyice ters
düşen Kuzey Irak yönetimi, ABD’nin bile desteğini yitirmişken, önümüzdeki dönemde tamamen yalnız kalacak, iyice dışlanacak ve içinden çıkılmaz sorunlarla karşılaşacak...
İşte bu yalnızlık, Irak petrollerinin paralarıyla olağanüstü yatırımlara da sahne olan Kürt bölgesini dış dünyadan izole edecek ki, hiç kuşkunuz olmasın, zaten derin siyasi darboğazda ayağa kalkmaya çalışan Peşmerge yönetimi ile bölge insanı tamamen yalnızlığa itilecek...
Velhasıl; marketleri, manavları ve tüm mağazalarındaki ürünlerin neredeyse yüzde 80’ninin Türk malı olduğu bir coğrafyada, huzurun bağımsızlık çabalarıyla gelmeyeceği bal gibi ortada...
Yani, sınırın yanıbaşındaki “referandum” kaosu büyük bir kargaşa çıkmadan bitirilemezse, bölge yeniden kaos merkezine döner ki, bundan en çok Barzani politikası ve bölgedeki insanlar zarar görür...
İşte dün telefonda sıkıntılarını anlatan bir Kuzey Irak’lının “Biz bu şekilde mutluyuz aslında, referandum tartışmalarıyla dünyadan tamamen kopmakistemiyoruz” şeklindeki sitemi de herşeyi anlatıyor olmalı...
ŞİLE'DE EĞİTİM DURDU...
Cumhurbaşkanı Erdoğan TEOG tartışmasını başlatınca, eğitim cephesinde işler iyice karıştı... Herkes kaygılı ve gidişatın belirsizliği velileri çok ürkütüyor...
Peki, okullar açılmışken TEOG’dan başka sorun yok mu acaba?.. Örneğin Şile ve çevresinde taşımalı eğitimden yararlanan binlerce öğrencinin pazartesi gününden bu yana okula gitmekte sıkıntı yaşadığını biliyor musunuz?..
Yani, binlerce öğrenci, “servis ihalesi yapılamadı”gibi rezalet bir gerekçe yüzünden evlerinden kilometrelerce uzaklıktaki okullara gidemezken devlet nerede acaba?..
Merak ediyoruz, İstanbul’un yanıbaşındaki okulların “servis” sorunlarını bile çözemeyen bir devlet, TEOG gibi yıllardır çocuklara ve ailelere adeta zulüm yapan bir sıkıntının altından nasıl kalkacak, sistemin alternatifini acaba nasıl yaratacak?..
Peki, okullar aylardır tatildeyken servis sorununu çözmeyi akıl edemeyen beceriksiz bürokratlarla yetkililer halen nasıl görevdeler acaba?.. Milli Eğitim bakanının Şile ve çevresindeki bu rezaletten haberi var mı ki?..
Anlı şanlı haber kanallarından biri, Şile ve çevresindeki köylerde taşımalı eğitimin nasıl aksadığını, okullara kendi başlarına gitmeye çalışan çocukların ve ailelerinin yollarda nasıl sefalet çektiğini görüntülemek ister mi acaba?.. Belki başlarını kuma gömenler uyanıverir!..