Kim kiminle dalga geçiyor?

Fenerbahçe-Osmanlı Spor karşısında bir amatör takım kadar etkisizdi. Bütün taraftarlarla beraber ben de çok üzüldüm. Böyle büyük bir takım ve büyük transferler yapan bir kulüp nasıl olur da bu kadar zevksiz bir maç oynar. Tamam, futbol skor oyunudur. Ama maç izlerken de taraftar keyif almak ister Biz bu maçta futbol adına hiç keyif almadık.Bir takım, her hafta iyi oynayamaz. Ama Fenerbahçe, ligin başladığı tarihten itibaren bir türlü istikrar sağlayamıyorsa bunun elbette bir nedeni vardır. Evrensel boyutta yabancı transferler yapan Fenerbahçe takımının sıradan bir takımdan farkı yoktu. Maç sonrası Fenerbahçe teknik direktörü Pereira’nın basın toplantısında bir gazetecinin sorusuna verdiği cevap çok anlamlıydı. Bir basın mensubunun sorduğu soru karşısında “Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?” diyerek toplantıyı sonlandırdı. Hayır biz yabancı teknik direktörlerle dalga geçmiyoruz. Ne var ki onlar bizimle dalga geçiyor ve bu da yıllardan beri devam ediyor. Ama bir türlü farkına varamıyoruz. Avrupa’nın en büyük futbolcularını alıyoruz, onlardan bir türlü faydalanamıyoruz. Siyasette, ekonomide sosyal meselelerde adeta bir sömürü ülkesine döndük. Türkiye’yi gelen sömürüyor, giden sömürüyor. İşin en ilginç yönü de Türkiye’yi sömürenler çok mutlu. Sömürülen Türkiye de sömürülenler daha da mutlu. Bu nedenle de biz bir türlü kalkınmış değil de kalkınmakta olan ülke durumundan ileri gidemiyoruz. Yıllardan beri aşağı yukarı dünyanın ünlü takımlarından onlarca teknik direktör getirdik. Söyleyebilir misiniz gelmiş geçmiş teknik direktör ve oyunculardan ne kadar randıman aldık ve de alıyoruz. Bir Alex, Hodjong ve Hagi’den başka hangisi dikiş tutturmuş. Yabancı futbolculara şimdiye kadar ödenen paralarla, sadece kulüplerin kasaları boşalmıştır.Peki bizim yetiştirdiklerimiz ne oluyor. Neden onlardan faydalanamıyoruz. Fatih Terim, Aykut Kocaman , Ersun Yenal, Mesut Bakkal, İsmail Kartal, Ertuğrul Sağlam, Hamza Hamzaoğlu, Şenol Güneş Rıza Çalımbay ve diğerleri, yurdumuza gelen yabancı teknik direktörlerden hangisi bu saydığımız isimlerden daha iyi. Yabancılar hakkında şartlanmışız bir kere. Yabancı olsun da nasıl olursa olsun. Hiç bunu düşünen yok. Yurt dışından büyük takımlarda futbol oynamış yıldız futbolcuları getiriyor ve de onlardan, verdiğimiz döviz kadar randıman almayı bekliyoruz. Bir türlü olmuyor. Bakış açılarımız farklı. Bizim ülkemizde Karun gibi lale devri yaşıyorlar, her türlü olanaklar sunuluyor ve de ikinci baharlarını yaşıyorlar. Üstelik de bu dökülmüş halleriyle bizim insanlarımızı beğenmiyorlar.Ben Fenerbahçeliyim. İçinden hiç çıkmadım. Bu nedenle de Fenerbahçe’yi çok iyi tanırım. Futbolcu yetiştirebilmek için bir alt yapısı var ki Avrupa dahil böyle bir alt yapı kaç kulüpte vardır? Sevgi açısından da iktidardır Fenerbahçe. Bu altyapıya girmek isteyen çocukların aileleri, çareler ararlar Fenerbahçe alt yapısına vermek için çocuklarını ve çaba sarf ederler. Ama neden oradan Avrupa çapında bir futbolcu yetişmez? Hem de yıllardan beri. Yapılan masraf da bir hayli fazladır. Ama olmuyor, olmuyor. Hiç kimse anasından iyi futbolcu olarak doğmaz. Sonraları yetenekleri geliştirilir. Messi, Ronalda, Alex de öyledir. Peki onlar büyük futbolcu oluyor da bizim alt yapılarımızdan böyle dünya çapında futbolcular yetişmiyor. Fizik yapılarında büyük farklar yok. Özrümüz nedir? Maç sonrasında içeriksiz tartışmalar laf salataları yapacağımıza bunların nedenini niçinini düşünelim. Biraz bu konulara ilgilenirsek faydası olur kanaatindeyim.
Kupa sendromu!Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu geçtiğimiz hafta Gaziantep maçından sonra maçı iyi idare etmedikleri için hakemleri gece yarısına kadar odalarından dışarı çıkarmadı. Bu insanları alıkoymakla hürriyetlerini elinden aldı. Hukukçu değilim. Böyle bir davranışın ceza yasasında elbette bir karşılığı vardır. Ama bunun ötesinde bu olay insanlık dışıdır. Peki, bu devletin savcıları yok mu? Elbette var ama bazen hukuk güçlüler için geçerli olabiliyor.Ne var ki böyle bir durumun arkasında basından okuduğumuz kadarıyla Cumhurbaşkanı’nın bile olduğu söyleniyor. Doğruluk derecesi nedir bilemiyorum. Ben Trabzonlu değilim ama Trabzonluları ve dolayısıyla futbolcularını severim. Yetenekli ve becerikli insanlardır Karadeniz’in insanları.Futbol açısından Trabzonspor tam anlamıyla Karadeniz ekoludur. Faroz İdman Ocağı’ndan yetişip çok başarılı olmuş kimseler var. Bunlardan hemen aklıma gelen iki kişiden bahsetmek istiyorum.Hasan Polat var ki Trabzon’da yetişmiş, Gençlerbirliği, Beşiktaş ve Harp Okulu takımları ile Milli Takım’da forma giymiş, Trabzon milletvekilliği görevinde bulunmuştur. Gençlerbirliği Kulübü Başkanlığını da yapmıştı. Gerek futbolcu, gerek kulüp başkanı, gerekse de Futbol Federasyonu Başkanı olarak görevlerini başarı ile yerine getirmiştir.Şimdi yaşadığımız kuşak Şenol Güneş’i çok iyi bilir... Trabzonspor’da oynamış milli takım antrenörlüğü yapmış ve dünya üçüncüsü olmuş, başarılı bir antrenörümüzdür. İşte böyle şanlı bir tarihe sahip olan Trabzonspor’un Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun davranışlarını anlamak mümkün değil. Neymiş efendim, Fenerbahçe’nin 2011’deki şampiyonluğunu, UEFA’dan çıkan kararla Avrupa kupalarından men edildiği için şampiyonluk kupasını, Trabzonspor’un alması gerekiyormuş! Kanımca kendisi tam anlamıyla sanki zaman zaman nükseden bir kupa sarasına yakalanmış. Tedavisi var mı? Bilemiyorum. Bence buna ders verecek olanlar, Trabzon halkının kendisidir... Bu tip söylemler Trabzonspor’un kişiliğine her zaman gölge düşürür.