Kınından çıkan lazer silahı

Lazer teknolojisi basit bir ifadeyle; foton ve ışık parçacıklarının uyarılmış radyasyonla yükseltilmesi ve bir noktada odaklanmasıdır. Bu teknoloji yakın tarihimizde ortaya çıksa da teorik temelleri çok eski dönemlere dayanmamaktadır. Çalışma mekanizmasının temelleri antik Yunan dönemine uzanır. Yunan kuvvetlerinin aynalar yardımıyla güneş ışığını Roma donanmasının yelkenlerine odaklaması ve yoğun enerjiyle yelkenlerin tutuşturulması, yöntemin ne denli eski olduğunu bizlere göstermektedir.

Antik dönemlerden insanlığa miras kalan ışığın yükseltilmesi metodu günümüzde daha karmaşık mekanizmalarla ve daha yüksek enerjili sistemlerle kendini göstermektedir. Bu sistemler ilk olarak 60’lı yılların başında yüksek enerjili ışık hüzmesi üreten ve bu hüzmeleri tek bir noktada odaklayan mekanizmalarla ortaya çıkmıştır. O dönemden günümüze farklı yöntemlerle birçok yüksek enerjili lazer ışını ve odaklama yöntemi geliştirilmiştir.

İnsanlık olarak geldiğimiz nokta o dönemlerde hayal olarak gördüğümüz “Uzay Yolu” filminin içeriğinde yer alan teknolojilerin birçoğunu üretiyor olmamızdır. Lazer silahları sadece bunlardan birisidir. Bu haftaki köşe yazımızda kapsamlı bir şekilde lazer silah sistemlerinin önemini, günümüz savaş koşullarında ve değişen savaş teknolojilerinde lazer sistemlerinin yerini ve Türkiye’nin geldiği noktayı ele alacağız.

SAVUNMA SANAYİNİN TEMEL BİLEŞENİ LAZER SİSTEMLERİ

Sanayinin birçok alanında kritik bir role sahip olan lazer sistemlerini enerji kazanç düzleminde sınıflandıracak olursak bunları “Gaz Lazer”, “Katı Hal Lazer”, “Kimyasal Lazer”, “Yarıiletken Lazer” ve “Fiber Lazer” olarak sıralayabiliriz. Bu sistemlerin yaşamımızın birçok alanında önemli katkıları olsa da yazımızın içeriğinde savunma sanayi ve akademi etkileşimli gelişen lazer sistemleri ele alınacaktır.

Lazer sistemlerinin en kritik kullanım alanı akademi ve savunma sanayi alanıdır. Birçok araştırma ve geliştirme süreçlerinin önemli bir parçası olan lazer sistemleri “Optik Okuma”, “Kuantum Durum Tespiti”, “Elektron ve Parçacık Uyarılması” ve “Nano Partikül Kazıma” vd. olarak akademi alanında karşımıza çıkmaktadır. Aydınlık 14 Ocak 2024 tarihli “Saniyeyi kaç kez bölebiliriz?” başlıklı yazımızda ayrıntılı olarak kaleme aldığımız Nobel ödüllü “Attosaniye” zaman dilimlerinin tespiti, bu alanda yapılan lazer sistemlerinde de çığır açmıştır. Bu zaman diliminde çalışan lazer sistemleri elektronun kuantsal durumu hakkında ayrıntılı bilgi edinmemizi sağlayacaktır. Bu bilimsel gelişmenin elbette ki askeri ve sivil çıktıları da oluşacaktır. Tüm dünyanın kafa yorduğu askeri ve sivil iletişim güvenliğinde ne denli önemli gelişmelerin oluşacağını bizlere şimdiden göstermektedir.

Lazer sistemlerinin katkı sağladığı bir diğer alan ise savunma sanayii silah sistemleridir. “Hedef Bulucu”, “Kablosuz Haberleşme”, “Mesafe Ölçer”, “Hedef İşaretleyici” ve “Lazer Silah” başlıklarında karşımıza çıkan sistemlerin askerî açıdan kritik öneme sahip olduğunu gözlemlemekteyiz. Bu başlıklar arasında öne çıkan sistem, günümüz ve geleceğin savaş koşullarını önemli ölçüde etkileyecek olan sistem “Lazer Silah” sistemidir. İran-İsrail arasında yaşanan silahlı gerilimde lazer silahlarının önemini bizler gördüğümüz gibi İsrail de görmüş olacak ki askeri planlamasına öncelikli olarak lazer silah sistemlerini dahil etmiştir.

İSRAİL’İN DELİK KUBBE’SİNE LAZER YAMASI!

İsrail’in hava savunma sisteminin, İran’ın yoğun balistik füze ve hipersonik süzülme aracı saldırılarına karşı yetersiz kalması kendisinin de inkâr edemediği bir durumdur. Hava savunma sistemlerinde düşman füzelerinin imhası için kullanılan roket ya da füzelerin maliyet açısından sınırlayıcı etkilere sahip olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte imha amaçlı fırlatılan roket ya da füzeler terminal fazda yüksek hıza ulaşmış bir hipersonik füze karşısında yetersiz kaldığı İran-İsrail çatışma durumunda gözlemlenmiştir. Bu sorunlara pratik çözümler sunan yüksek enerjili lazer silahlar, füze imhası için maliyet ve hız açısından sınırlayıcı etkilere sahip olmaması önemini ortaya çıkarmıştır. Lazer silahlarla eş zamanlı bir şekilde çoklu dron ve İHA sistemleri kısa sürede kolaylıkla imha edilebilmektedir; ancak enerji yoğunluğu hipersonik süzülme araçları için yeterli düzeyde olmasa da geliştirilebilecek seviyede olduğu tespit edilmiştir. Gelişen kristal yapılar ve lazer sistemleri sayesinde yüksek enerjili lazer demetleri oluşturulabilmektedir. İsrail Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre yakın zamanda Rafael Advanced Defense Systems ile yaptığı anlaşma doğrultusunda 500 milyon dolar harcama yaparak hava savunma sistemine kara tabanlı lazer sistemlerinin entegre edileceğini ve 1 yıl içerisinde operasyonel seviyeye ulaştırılacağını duyurmuştur. Bu durum tespitlerimizi doğrulamakla birlikte Türkiye ve tüm Asya ülkeleri için dikkatle ele alınması gereken bir olgudur.

‘NAZAR’ DEĞMESİN

Yazımızın içeriğinde belirttiğimiz gibi lazer sistemlerinin üçüncü ve dördüncü nesil füzelere karşı müdahale için önemli bir konuma gelmiştir. Türkiye’de bu gelişen sistemlerde önemli adımlar atmıştır. Bunlardan birisi Meteksan’ın geliştirdiği “NAZAR” lazer sistemidir. Savunma hattına yaklaşan füzeye kitlenerek füze başlığında “Kedi Gözü Parlaması” oluşturuyor, bu parlamayı takip eden özel kamera sistemleri füzenin arayıcı başlığına güçlü lazer ışını göndererek körleştirmeye neden oluyor ve bu şekilde füzenin hedefine ulaşması engelleniyor. Göğsümüzü kabartan milli lazer silah sistemi Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na geçtiğimiz yıl teslim edilmiştir. İşaretleyici ve körleştirici göreve sahip lazer sistemlerinin bir diğer görev alanı ise yüksek enerjiyle imha amaçlı kullanılan lazer silah sistemleridir ve Türkiye bu alanda da önemli gelişmeler elde etmiştir. ASELSAN’ın geliştirdiği “GÖKBERK” mobil lazer silah sistemi geçen yıl vitrine çıkmıştır. GÖKBERK, İHA’ların radar ve optoelektronik algılayıcıları ile arama, tespit ve takibini sağlayarak 5 kW gücündeki lazer demetleriyle hedefi imha edebilmektedir. Türkiye’nin farklı güç seviyelerinde çalışabilen yüksek enerjili lazer silah sistemleri üzerine çalışmaları devam etmektedir ve bu alanda da önemli kaynakların oluşturulması ve araştırmacılarımızın ve kurumlarımızın hizmetine sunulması gerekmektedir.

Bununla birlikte Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bünyesinde kurulması şiddetle tavsiye edilen bilim ve teknoloji araştırma merkezi, lazer sistemleri gibi kritik bilimsel ve teknolojik faaliyetlerin yürütülmesinde önemli rol oynayacağı düşünülmektedir.