Kısmetse olur

Siyaset bilimciler siyasal partileri çeşitli ölçütlere göre tasnif ederler. Duverger’ye göre kadro-kitle partileri vardır. Neumann’a göre partiler bireysel temsil ve sosyal bütünleşme partileri olarak ayrılır. Bunlar dışında da tipoloji çalışmaları olmuştur. Malum, teori pratikten çıkar. Bazen bir ülkedeki partilerin pratiği yeni bir teorik çerçeve üretmeyi gerektirebilir.

CHP’yi inceleyenler mevcut tipolojilerden hareketle ideolojik olarak sosyal demokrat; yönetici seçkinlerin yapısı bakımından kadro ya da üyeler arası ilişkiler bakımından sosyal bütünleşme tiplerine yerleştirebilirler. Ancak tipolojiler farklı ölçütlere göre yapıldıkları için aynı partiyi başka bir şekilde tarif etmek de mümkündür.

CHP’nin geçmiş ve şimdiki genel başkanlarından tabandaki üyelerine kadar bütünüyle kuşatan siyasal bir ölçütün varlığı dikkat çekiyor: Kurtulma ölçütü. Zaman zaman örgütsel tonlaması siyasal niteliğinin önüne geçen bir ölçüt bu. Buna göre CHP “bir şeylerden kurtulması” gereken bir partidir ve CHP kurtulmadan Türkiye kurtulmayacaktır. Tersinden söylersek Türkiye’nin kurtulması, CHP’nin kurtulmasına; CHP’nin kurtulması ise CHP’yi kurtaracak olanların yönetime gelmesine bağlıdır. Bu ölçüt Partinin siyasal başarı kazanması için her ne ise ondan farklı bir şey olması gerektiği konusundaki yaygın uzlaşma (konsensüs) haline tekabül eder. CHP’nin kurtulması gereken şeyin ne olduğu ve ondan nasıl kurtulacağı konusunda uzlaşma yoktur. Örneğin CHP’nin “yeniden Atatürk’ün Partisi haline gelmesiyle”, “tam anlamıyla sosyal demokrat bir partiye dönüşmesiyle” veya başka şekilde kurtulabileceğini düşünenler vardır. Ortak olan nokta tabandan tavana herkesin kurtuluş gereğine inanmasıdır.

CHP, Demokrat Parti karşısında uğradığı 1954 seçim hezimetinden bu yana kurtulmaya ve kurtarılmaya çalışılıyor. Rakipleri karşısındaki yenilgisinin nedeni CHP’nin o anda olduğu her ne ise o halin kendisi olarak tarif ediliyor. Buna göre, seçmen CHP’nin varoluş biçimini onaylamamaktadır ve değişmediği takdirde asla onaylamayacaktır. Seçmenle CHP arasındaki bu ontolojik zıtlaşma, seçmen değiştirilemeyeceğine göre, ancak CHP’nin başkalaşması ve kurtulması yoluyla çözülmek zorundadır.

On yıllardır süren bu arayış CHP camiasında folklorik hale gelerek iki mitos yaratmış gibi görünüyor. Bunların birincisi değişim, ikincisi kurtuluş mitlerinin genel kabul görmesidir. Buna göre değişim olursa parti kurtulur, parti kurtulunca iktidar olur ve böylece Türkiye kurtulur. Ancak görüldüğü kadarıyla 1950’lerden bu yana Parti sürekli değişiyor ama bir türlü kurtulamıyor. Bu durumda CHP siyaset bilimine yeni bir tipolojik ölçüt hediye etmiş oluyor: Kurtulamayan parti!

Hepimiz işi gücü bırakmış, CHP’nin kurtulmasını bekliyoruz. Tam olarak neyden kurtulacağını CHP’liler gibi biz de bilmiyoruz. Ameliyathane kapısında “yaşayacak mı doktor?” diye soran hasta yakınları gibiyiz. Kendimizi çaresizlik içinde Allah’tan ümidi kesmeme duygusunun güvenli hissiyatına bırakıyoruz.

CHP’de ideoloji, teori, program, örgüt, kadro demeye kalkanların lafazanlıklarına herkesin karnı tok. Kurtuluş bir mitos olunca, çözüm ne nasip kısmet işi oluyor. Mesela CHP yeniden Atatürk’ün Partisi olur mu?

Kısmet!