Kızıl Viyana 

Avusturya’da partiler kurdu, kuşu, lambayı, ampulü, orak, çekiç veya yıldız gibi sembolleri parti amblemi olarak kullanmaz. Onların sembolleri renktir. Bu renkler, yeşil, kırmızı, koyu kırmızı, mavi, turkuvaz, turuncu ve siyah gibi renklerdir. Siyah renk muhafazakâr Hristiyan demokrat Avusturya Halk Partisi’nin rengi olarak bilinirdi. Bilinirdi diyorum, zira Avusturya’nın genç eski başbakanlarından ve adı bir skandala karışıp istifa etmek zorunda kalan Sebstian Kurz’un parti idaresini alana kadar siyah renk parti rengiydi. Kurz, parti kongresinde genel başkan seçilip de başbakan koltuğuna da oturunca eski kadroyu ve eski kadronun rengini değiştirdi. Yeni renk turkuvaz oldu.

Yabancı düşmanlığı ve ırkçı siyaseti ile tanınanlar ise parti sembolü olarak koyu mavi rengi kendilerine sembol renk olarak almışlar. Avusturya sosyalistleri tarafından kurulan, 90’lı yıllara kadar adında sosyalist kelimesi bulunan sosyal demokrat partinin rengi ise kırmızıdır. Avusturya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPÖ) adı 90’lı yılların ortasına kadar Avusturya Sosyalist Partisi’ydi. Özellikle Doğu Blok’un çöküşünden sonra esen rüzgara dayanamayıp, isimlerindeki “sosyalist” kelimesini çıkardılar. Burada biraz durmak ve o döneme ait gelişmeleri kısa da olsa aktarmak istiyorum. Partinin isminin sosyalistlikten sosyal demokratlığa dönüştüğü yıllarda, Avusturya’da orak çekiç tartışması da gündeme damgasını vurmuştu. Zira Avusturya’nın ulusal bayrağında bildiğimiz orak çekiçten farklı biçimde de olsa orak çekiç bulunmaktadır. Orak ve çekicin dışında  Avusturya bayrağında bir de kartal vardır; bu kartalın bir “elinde” köylüleri temsilen orak, diğer “elinde” ise işçileri temsil eden çekiç bulunmaktadır. Kentlileri temsilen ise kartalın kafasında bir taç bulunmaktadır.  “Orak ve çekiç komünizmi temsil eder, bayrağımızda yeri yoktur” diyerek sağcı çevre bir tartışma başlatmıştı. Hedef bayraktaki o orak ve çekici attırmaktı.  Ancak pek başarılı olamamışlardı. Bayraktaki orak, çekiç ve kartal varlıklarını korumaktalar. Komünistler ise parti sembolü olarak koyu kırmızı rengi kendilerine sembol edinmişler. Son dönemin yeni partileri olan Yeşiller; yeşil rengi, liberaller ise kendilerine pembe rengi parti sembolü olarak seçmişlerdir. 

Avusturya’nın dokuz eyaletinden biri olan başken Viyana onlarca yıl sosyalist/sosyal demokrat parti olan SPÖ tarafından yönetildiği için,  kente “Kızıl Viyana” denildi.  Gerçi kent parlamentosundaki çoğunluğu kaybeden SPÖ eyaleti önce Yeşiller ile kurduğu koalisyon hükümetiyle yönetti ve kızıl renge yeşil karışmış oldu. Şimdi ise liberallerle kenti yöneten SPÖ’nün kırmızısına pembe de kaçmış oldu.  Kentin bu kızıllığı yönetimin sadece siyasi yelpazedeki yerlerinden değil, dünya sosyalist önderlerinin Viyana’da bulunan büstlerinden ve isimlerinden de almış olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır.

Viyana, Birinci Dünya Savaşı sonrasında çok ciddi yoksullukta yaşar. Bu yoksulluk, özellikle ikamet alanında da kendisini hissettirir. Kentte ciddi ev bulamama sıkıntısı vardır. Bu ev sıkıntısı 90’lı yıllara kadar kendisini ciddi oranda hissettirir. Doksanlı yılların ortalarına kadar bir oda bir aradan oluşan 300 bin daire vardır. Bu dairelerde dar gelirliler kalmaktadır, suyu ve tuvaleti binada bulunan diğer kiracılarla birlikte kullanılan dairelerdir. Banyo ve duşu olmamakla beraber, kiracılar mutfak olarak da kullanılan dairenin girişinde bir köşeye duş yapmışlardır. Evin içine de sonradan su bağlatmışlardır. Daire içinde suyu ve duşu olmayanlar mahalle merkezlerinde bulunan “hamamlarda” temizlik ihtiyacını karşılamışlardır. Bu durumdan dolayı Viyana Belediyesi ve inşaat firmaları son otuz kırk yıldır hummalı bir şekilde yeni binalar yapmaktadırlar.

Şüphesiz geçmişte de örnek konut yapmalar olmuştur. Özellikle 1920’li yılların sonlarına doğru şehir silkelenmeye ve yaşam düzeyini yükseltmeye çalışır. Tuna nehri boyunca bir kilometrelik uzunluğunda ve 150 bin metrekarelik bir alana sosyal demokrat belediye tarafından büyük bir site inşa etmek istenir. Avusturya’nın en önemli mimarlarından Otto Wagner’in öğrencisi Karl Ehn bu iş için görevlendirilir. Karl Ehn hem inşaatçı, hem de mimardır.  1927 ile 1930 yılları arasında 1382 dairden oluşan ve 5500 kişinin ikamet edeceği siteyi inşa eder. 150 bin metrekarelik alana inşa edilen bu site bir askeri garnizon biçimindedir. Büyük bir kapıyla geniş bir yeşil alana girilir. Site içerisine yeşil alanın dışında çocuk yuvası, yüzme havuzu, hamamlar, dükkanlar, oyun alanları, çamaşırhaneler ve bir de kütüphane bulunur. Bu site, onca yoksulluk arasında sosyal demokratların rüştünü ispat ettiği bir site olarak kabul edilir ve siteye Viyana belediyesi tarafından Karl Marx Hof (Karl Marx Avlusu) adı verilir.  
Sitede ikamet eden işçiler, Avusturya Faşizmine karşı vermiş oldukları 1934 yılında tarihte adı “Şubat Direnişi” ile Karl Marx Hof adını duyururlar. Avusturya Faşizmi, Avusturya’da yönetimi ellerine geçirdikten sonra, Karl Marx Hof’a saldırırlar. Bu saldırıya Karl Marx Hof sitesinde ikamet eden işçiler ciddi direniş gösterirler faşistler ile çatışırlar. Site kentin kuzeyinde bulunan Kahlenberg ve Leopoldsberg adlı tepelerden topa tutulur. Faşistler siteyi abluka altına alır, direniş kırılmaya başlar.  Karl Marx Hof direnişçileri bir süre sonra teslim olur ve direnişleri kırılır. Site faşistler tarafından teslim alındıktan sonra Karl Marx Hof’un ismini Heiligenstaedter Hof olarak değiştirirler. Karl Marx Hof Sitesinin ismi 1945 yılına kadar Heiligenstaedter Hof  olarak kalır.  Avusturya’da faşizmin 1945 yılında yenilgisiyle site tekrar eski adı olan Karl Marx Hof adına kavuşur. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Karl Marx Hof Sitesi ciddi hasar görür. Günümüzde binlerce insanın ikamet ettiği Karl Marx Hof 1980 yılında ciddi bir bakımdan geçirilir.  Tuna Nehri’nin akış yönünde kente kuzeyden girenleri sol tarafta Karl Marx Hof selamlar.  Diğer bir iki sitenin ve Karl Marx Hof’ta ikamet edenlerin seçimlerde hangi partiye oy verdikleri sürekli hep merak konusu olur. Son yıllarda Avusturya Sosyal Demokrat belediyeciliğinin onuru olan Karl Marx Hof gibi sitelerde artık aşırı sağcılar çoğunlukta bulunmaktadır.

FRİEDRİCH ENGELS MEYDANI

Karl Marx ismi Viyana’da olur da,  Friedrich Engels olmaz mı? Hem dostlar birbirlerinden ayrılırlar mı?  Friedrich Engels ismi de Viyana’nın Florisdorf mahallesinin merkezi olan bir alana verilmiştir. Rudolf Perco isimli bir şehir planlamacısı 1930 ile 1933 yılları arasında meydanı düzenler ve düzenlenen bu meydana da Friedrich Engels Platz (Meydanı) adı verilir.

Viyana’nın kızıl rengine katkıda bulunan ve bulunacak olan iki isim daha vardır. Bunlardan birisi Josef Stalin, diğeri ise Ernesto Che Guevara.  Bu iki ismin Viyana’daki ortak noktaları, hem Josef Stalin’in hem de Che Guevara’nın Viyana’da birer büstlerinin bulunmasıdır.  Josef Stalin Rusya’da demiryolları işçileri arasında grevler ve protestolar organize etmektedir. Defalarca tutuklanır ve her defasında da kaçmayı başarır. Lenin ile ilişkide kalmak ve Çar polisinin gözetiminden uzaklaşmak için 1912 Aralık ayında Avusturya Macaristan Hanedanlığı sınırları içinde olan Krakau ve Viyana’ya kaçar ve bu iki kentte aylarca kalır.  İşte Josef Stalin’in Viyana’da bulunduğu sürenin anısına kentin Meidling adlı semtinde, Schönbrunner Schloss Caddesi’nde kalmış olduğu pansiyona Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin talebiyle bir büstü konulur ve Stalin’in bu büstü tartışmalara rağmen halen orada durmaktadır. 
9 Ekim 1967 tarihinde Che Guevara Bolivya’da öldürülür. Che Guevara’nın bir ölüm yıldönümünde Avusturya Küba Derneği anmak istemektedir. Bir kampanya başlatırlar ve Viyana’da Che’nin bir büstünün konulmasını isterler. Başlattıkları bu çalışma hedefine ulaşır ve Avusturyalı sanatçı Gerda Fassel’dan Che’nin bir büstünü yapması istenilir.  Che Guevara’nın büstü bitmiş ve Viyana’nın Donaupark adlı parkında açılmayı beklemektedir.  Sağcı partilerin sert tepkilerine rağmen, Viyana Belediye Başkanı Michael Haeupl (SPÖ) tarafından Donaupark’ta Che’nin büstü 9 Ekim 2008’de açılır. Aradan bir yıl bile geçmeden Che Guevara karşıtları büste saldırıda bulunulur ve Nisan 2009 tarihinde saldırganlar Che’nin burnunu kırarlar. Bu saldırı ciddi tepki çeker ve büst tamir edilir.

Viyana’nın “Kızıl Viyana” olmasına katkıda bulunan Karl Marx, Friedrich Engels, Josef Stalin ve Che Guevara’nın dışında hiç şüphesiz Viktor Adler gibi Avusturyalı şahsiyetler de vardır. Bu şahsiyetler şehre renklerini verirler. Ancak son yıllarda yapılan yerel ve genel seçimlerde kentin bu kırmızı veya kızıl rengi,  aşırı sağcıların ve liberallerin ve diğer partilerin almış oldukları oylarla kahverengine dönüşmektedir. Zira sürekli sosyal demokratların yönetiminde bulunan Viyanalı işçi geleneksel işçi partisi görünümünde olan sosyal demokratlardan uzaklaşarak başta  aşırı sağcılar olmak üzere diğer partilere oy vermektedir. Önümüzdeki seçimlerde bu renk ne kadar kırmızı olarak kalacak göreceğiz.