Komünizmle mücadele üslubu hortladı
3 Kasım 2013 tarihli Türkiye gazetesinde, her satırı değişik punto ve karakterli bir görsel harika (!) manşet altında Mazhar Osmanlık bir haber yayınlandı.
İbretlik haberin manşeti şöyle:
"Sürekli imdat frenini çekip vatandaşı perişan ediyorlar. Marmaray'a Gezi sabotajı."
Gazetenin künyesine bakıp bu ilkelliğin sorumluları kimdir diye bakmadım. 12 sayfada yayınlanan zırvayı gazetenin Haber Merkezi toptan imzalamış. Zırvalar, asparagas haberler genellikle böyle imzalanır zaten.
Ben şundan eminim: Bu haberi yapanlar, uyduranlar, pişirip yayınlayanların tamamı, zihniyet olarak, bir zamanların Komünizmle Mücadele Cemiyeti geleneğine bağlı militan elemanlar.
Haberi okuyalım:
***
"Cumhuriyet Bayramı'nda hizmete giren Marmaray, sürekli sabote ediliyor. Gezi Parkı protestolarıyla ortaya çıkan marjinaller, trenleri mesken tuttu. Yolcuların arasına sızan 'Gezi'ciler seyir halindeyken freni çekiyor; trenler otomatik olarak duruyor. Boğaz'ın dibinde, tüp geçitte mahzur kalan vatandaşlar paniğe kapılıyor, bazıları fenalık geçirip bayılıyor. Dün de, hafta sonu tatilini fırsat bilip Marmaray'la seyahat eden vatandaşlar 'Gezici İhaneti'nin getirdiği çileyi yaşadı. On binler saatlerce yer altında mahzur kaldı."
***
Tam anlamıyla birkaç budala militanın elinden çıkmış bir asparagas haber. Mutlaka basın tarihine geçecek.
Yahu, vagonları kaşık istifi dolduran kalabalığın yüzlerce gözünden biri imdat kolunu çeken eli görmez mi? Kolu çeken hain marjinalin fotoğrafını pahalı cep telefonuyla çekmez mi? Her vagonda bulunan güvenlik kameraları sabotajının görüntüsünü almaz mı?
Kim inanır bu habere? Yolcular mı, okurlar mı, duyanlar mı? Ne yazık ki "kimse" diyemiyorum. Bu ülkede, kahvede bir "Hacı Emmi"nin, bir "Hoca Efendi"nin salladığı üfürükle her zırvaya ve yalana inanacak insanlar var. Zibil gibi!...
Bir tarikat ileri geleni "Marmaray'ın imdat frenini gomunis Geziciler çekiyorumuş!" demesin, ossaat tamamı gözleriyle görmüş gibi inanır.
Bunların babaları da, dedeleri de böyleydi!...
1967-68 yılında, Muğla Turgut Reis Lisesi'nin Öğretmenler Odası'da bir dergi görmüştüm. Kapağında, bir tepenin üzerine çıkmış, elinde kement tutan bir Orta Asyalı vardı. Fotoğrafın altında, "Rus uçaklarını kementle düşüren kahraman" yazıyordu. Dergiyi saklamadığıma yanarım.
Düşünsenize: Dergiyi çıkartanlar, bir insanın kementle uçak düşürebileceğine okurlarının inanacağına inanıyorlar. En küçük pırpırlara bile kement atılamayacağı gerçeğini bir yana bırakalım. "Müzmin Sağ", kendisinden olanları işte böyle koyun sürüsü olarak görür; soldan olanlara ise "görünmezlik" gibi üstün yetenekler yükler.
'Hayali Komünizm'
Derya Çağlar'ın Hayali Komunizm (Berfin Yayınları) adlı çok eğlenceli bir kitabı var. Bu kitaptan daha önce de söz etmiş, alıntılar yapmıştım. Bu işi şimdi bir kez daha yapacağız:
"Bugün Çeşme'den bildirildiğine göre, Çeşmeli avcılardan müteşekkil bir grup cenuptan şimale gitmekte olan ve şimdiye kadar hiç rastlamadıkları bir kuşa rastlamışlar ve derhal ateş etmişlerdir. Hafif yaralı olarak kuş dört kilometre mesafede bulunan Çeşme plajı civarına düşmüş ve oradan geçen bir yolcu tarafından tetkik edildiğinde, bileziğinde Moskova 1287 yazılı bir etiket bulunduğunu görmüştür. Hadise derhal jandarma karakoluna bildirilerek yaralı kuş evvela oraya teslim edilmiş, gece de İzmir'e gönderilmiştir. Baytarların söylediklerine göre, bu cins kuşlar bilhassa Rusya'da bulunmakta olup uzun mesafelerde muhabere işlerine yaramaktadır." (Vatan, 1.8.1948; age.s.68)
***
"Soğuk Savaş'ın başlarında, antikomünist yayınlar başlayınca , Enstitüler de bu haberlerden payını almaya başlar. Köy Enstitüleri' nin komünizmle ilişkilendirildikleri ilk haberlerden biri Yeni Sabah gazetesinde yayınlandı. 'Son Dedikodulara İsmi Karışan Hamidiye Köy Enstitüsü'nde Komünist Tahkikatı" başlığıyla birinci sayfadan duyurulan habere göre, Asiye ismindeki Enstitü'de halıcı ustası olarak çalışan bir kadın hakkında savcılıkça komünist olduğu iddiasıyla bir soruşturma başlatılmıştır." (Age.s.128)
Haberi yazan Abdülkadir Gürol adlı muhabirdir. Haberde adı geçen kişi Emin Türk Eliçin'le daha sonra evlenecek olan Asiye'dir. Olay basın tarafından "Komünizm yuvası Köy Enstitüleri" teması üzerine işlendikten sonra siyasetin eline gerçekle ilişkisi olmayan belgeler verilmiş, konu TBMM'ne gelmiş ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yacel'in aleyhinde kullanılmıştır. (Age.s.129-131)
***
"İskenderun Savcılığı yaman bir casus şebekesinin elemanlarından iki kişiyi tevkif etmiş bulunmaktadır.
Bilindiği üzere Amerikan yardım malzemesinin kısmı küllisi İskenderun limanına boşaltılmaktadır. İki memleketin askeri makamları burada daimi bir faaliyet halinde bulunmaktadır. Türk tümen komutanlığı ile Amerikan askeri heyeti komutanlığı arasında dahili bir telefon tesisatı kurulmuştur.
Yapılan sıkı kontrolle alınan tertibat sonunda Çay mahallesinde Ulu cami caddesinde 84 sayılı evde oturan 23 yaşında Core Kazi ile kardeşi İlyas Kazi suç üstünde yakalanmışlardır.
Bu iki kardeş evlerin önünden geçen telefon hattına attıkları çengelle bütün muhavereyi dinlemekte imişler. Evde yapılan aramada 7 metre uzunluğunda telefon teli, alıcı ve verici aletler, radyo bulunmuştur.
Bunların Rusya namına çalıştıkları kuvvetle muhtemel görülmektedir. Talimatı da Kominform'dan aldıkları anlaşılmaktadır. Her iki kardeş de komünisttir." (Hergün, 26.3.1949; Age.s.77)
***
Kitapta , kırmızı biber heveklerini kızıl bayrak sandığı için ihbarcılık yapan Demokrat Parti Milletvekili Şevket Mocan'ın komik işleri de yer almaktadır. (Age.73-76) Olayı duyan Dağ mahallesi kadınları şöyle bir türkü düzerler: "Hey biberi bayrak sanan / Tekirdağlı Şevket Mocan / Bize kızıl diyen dili / Kızıl biber dağlar inan."
Kitapta bir yığın zırva gazete haberine yer veriliyor, ama bunların hiçbiri Türkiye gazetesinin haberinden daha budalaca ve komik değil.