Komutan işbaşı yaptı
Komutan uzak yollardan kendine döndü,
İşbaşı yaptı savaşçı, yüzyıl sonra yeniden.
Komutan kendine geldi, arsız gâvur azabından:
Yedi kat esaretinden silkindi, kurtulup kalktı.
Maddenin efsanesi buluştu ruhun yasasıyla,
Komutan tuz buz etti irade zincirini düşmanın.
*
Tuzaktan çıkmış kurt gibi, alçakları süzerek,
Trablusgarp, Kafkas, Balkan ve Kanlı Yemen,
Ve Çanakkale, Sakarya ve Büyük Taarruz…
“Düşman önce subayları vurur,” demeden,
Anımsıyor andını, ölümü üstüne çekerek.
Ateş kuyusundan nasıl çıktıysa kurtuluşa dün,
Yüz yıl sonra diriliyor yine kendi kökünden.
*
Görüyoruz gözbebeklerinin aynasında
Çölleri, açık denizleri, bozkırda yaslı dağları,
Görüyoruz Barbarosları, Kılıçaslanları…
Komutan boyunun ölçüsünü almış yedi düvelin.
Bağrını taşa vermiş, kanını toprağa emdirmiş,
Anayurdu emzirmiş yaşamak tutkusuyla.
*
Nasıl unutmazsa ana doğum sancısını?
Ocakta yanan kireç de, kayada ısınan yel de,
Dolunay sıyrılıp nasıl patlarsa birden,
Nasıl anımsarsa telliturnalar, altta akan dağları,
Öyle açılıyor darbelerle kapanan bilinç,
Geçiyor savaşçı şafak konumuna, yeniden.
*
Eski günlerin kabza tutuşunu unutmadık,
Fırtına nasıl yazgılıysa kendi mayasına…
Şehidiyle, gazisiyle, takma bacağıyla hem de,
Çiftçinin oğlu, aşçının yeğeni kendini bildi,
Halkın generali, nefer yazıldı Vatan saflarına.
*
Kucaklaşalım komutan, kaç yüz yaşındasın?
Zorlu yoldan geldin biliyorum, ama zaman dar,
İşimiz belli: Yarım kalmış bir sipariş var.
Dağ başını duman alsın, gümüş dere aksın yine,
Buyur kalbim senin, kalbim avuçlarında nar:
Baştan alacağız paşam, kılıcın belinde kalsın!
(İlk yayın: Aydınlık, 25 Nisan 2015)