Konstantin Grcic’in ‘yeni normalleri’ üzerine bir aşk hikâyesi...

Herkese olur mu bilmem? Bir müze veya sergiyi dolaşmadan önce heyecan duyarım. Sergideki eserlerin bana neler anlatacağını merakla beklerim. Eğer sergiyi bir kez dolaşıp da kulağıma fısıltılar gelmezse, bir kez daha dolaşırım. Olur da birkaç kez dolaşmama rağmen bir şeyler duymadıysam, o mekandan canım sıkkın ayrılırım. Geçen ay ziyaret ettiğim Berlin Haus Am Waldsee Galerisi’ndeki tasarımcı Konstantin Grcic’in sergisine giderken de aynı beklentilerle heyecan duydum. Konstantin Grcic ilginç bir tasarımcı. İngiltere’de marangozluk eğitimi aldıktan sonra, Londra Kraliyet Akademisi (RCA) Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü'nde yüksek lisans eğitimi alıyor. 1991 yılında doğduğu şehre dönerek kendi tasarım bürosunu kuruyor ve ünlü şirketlere tasarımlar yapıyor. Bugün tasarımlarının birçoğu önemli müzelerde ve koleksiyonlarda yer alıyor.

“Normal 12: Trafik”, 2013

KOLİ BANDI İLE TUTTURULMUŞ ALIŞKANLIKLARIN BEKLENMEDİK İŞLEVLERİ

Gündelik nesneleri kavramsal ama faydacı bir mercekle yeniden ustaca yorumlayan Konstantin Grcic'in son sergisinin ismi ilgimi çekmişti: “Yeni Normaller”. Grcic'in“Yeni Normalleri”, nesneler üzerindeki ortak kullanım anlayışımızın geleceğimizi nasıl değiştirebileceği konusunda düşünmemizi sağlıyor. Yani Grcic bu sergisinde, profesyonel çalışmalarında sıkı sıkıya bağlı olduğu işlevsel ve faydacı tasarımlardan bağımsız bir sunuş gerçekleştirmiş. “Yeni Normaller”in tasarım nesneleri, geçmiş kuşakların hayal bile edemediği, son birkaç on yıl içinde alıştığımız gelişmelerden yola çıkarak “yeniden” tasarlanmış. Böylece, ortak kullanımımız olan, ancak farklı işlevlere sahip endüstriyel nesnelerin bir araya getirilmesinden alışılmadık kullanımlar ortaya çıkmış. Grcic bu bir araya getirilme durumu için: “koli bandı ile tutturulmuş gibi zar zor bir aradalar” der. Böylece, sergide ciddiyetle ironi “normal olmayan bir normallik” içerisinde birleştirilmiş. Grcic “yeni” ve “normali” açıklıyor: “Yeni olan şey beklenmediklik anlamına gelirken, normallik alışkanlıklar üzerine kuruludur" diyor. Örneğin; “Normal 12: Trafik” adlı tasarımı, iki “normal” endüstriyel nesneden; hem şezlong, hem de her biri şezlonga yönlendirilmiş boş selfi çubuklarından oluşmuş (Resim:1). Günümüze ait farklı işlevselliğe sahip bu iki “normal” nesnenin,“zar zor bir araya” gelmesinden alaysı bir beklenmediklik ortaya çıkmış. Çokça görmeye alıştığımız şezlong manzaralı selfi çekimleri için şezlongun stratejik noktalarına konumlandırılmış selfi çubukları. Ama cep telefonları bölümü boş… Peki bu tasarımlardan nasıl bir sonuç çıkarabiliriz? Grcic’in tasarımlarının hepsinde bir alaysılık ve eğlenceli bir tarafı olmakla birlikte, kullanım açısından “Yeni Normaller” distopik olarak ele alınabilir. Distopik diyorum, çünkü Grcic’in “Yeni Normaller” tasarımları yalnızlığa, uzaklaşan fiziksel ilişkilere, kısacası endişe dolu bir yaşama, olumsuz bir geleceğe vurgu yapıyor.

“Normal 6: Gökyüzündeki Baş”, 2017

NORMAL OLAMAYAN ‘NORMAL’ TASARIMLAR

Grcic’in “zar zor bir arada duran” tasarım nesneleri henüz dağılmadan “yeni normaller” sergisini gezmeye başlıyorum. Tasarım nesnelerinin aralarında dolaşırken, geçmişe dair hikayeler de canlanıyor kafamda. İlk dolaştığım tasarım“Normal 6: Gökyüzündeki Baş”, insanların yaşlılığa kadar daha sağlıklı ve “mutlu” bir yaşam sürmelerine yardımcı olma fikrinden kaynaklanmış(Resim:2). Düşünmek ve çalışmak için özel bir açık alan olarak tasarlanmış. Yapının, dikey elemanlar tarafından çevresiyle olan bağlantısı kısıtlanırken, gökyüzüne bakan kısmı açık bırakılmış. Haliyle insanın imgesinde, yalnızlık içerisinde kıvranan sevimsiz bir gelecek canlanıyor.

“Normal 10: 360° Sandalye”, 2010

“Normal 10: 360° Sandalye” adlı düzenleme ise, oturma elemanının dönme derecesini gösteren açı ölçerli üç büro sandalyesinden oluşmuş(Resim:3). Acaba, Grcic bu tasarımı fiziksel mesafeli bir çalışma ortamı sağlamak için mi tasarlanmış? Öyleyse, pandemi nedeniyle açılan fiziksel mesafeleri yeniden kısaltmak için yüz ifadelerimize ve beden dilimize değil, sandalyedeki ölçülere mi güveneceğiz? Örneğin, 90 derecelik bir dönüş yarım yamalak bir ilişkiyi, 180 derecelik bir dönüş yüz yüze ilişkiyi, 360 derecelik bir dönüş ise teğet geçilmiş bir ilişkiyi mi ifade ediyor? Tasarım ölçülü ilişkileri öneriyor. Bir diğer, iş toplantıları için tasarlanmış olan “Normal 5: Şampiyonlar” düzenlemesi, dikiz aynalarıyla donatılmış cam masadan oluşmuş(Resim:4). Eğer, iş arkadaşlarınızın önüne geçip ilerlemek istiyorsanız, onları güvenle sollayıp geçmek için bu dikiz aynalarını kullanmalısınız. Dikkat edin! mesai arkadaşınızı onları aynada görmeden önüne geçmeye kalkışırsanız, size kötü toslayabilirler. Ne yazık ki, bu tasarımın kullanımı da iş yaşamındaki yalnızlaşmayı getiriyor. Bir başka tasarımın önüne geliyorum, tasarım nesnesinin ismi “Normal 13: Kamusal Oturma Elemanı” yani park bankları. Çalışma, iki metal oturaklı sıra olarak tasarlanmış ve oturaklardan birisinin çevresi sivri çivilerle donatılmış, sanki “yanıma kimse oturmasın”diyor(Resim:5).

“Normal 5: Şampiyonlar”, 2011

MARMARA DENİZİNE GÖMÜLEN ‘SEVGİLİLER BANKI’

Grcic’in tasarımları hikâye anlatıcıları gibi çok şeyler söylüyor. Bu tasarım bana park banklarındaki sevgili hikâyelerini anımsatıyor. Banklardaki aşk hikâyeleri şarkılara bile konu olmuş. “Normal 13” sayesinde, aklıma 2003 yılında kaybettiğimiz Akademi’nin bohem ressamlarından Rafet Ekiz’in bir hikâyesi geliyor. Rafet, güzel bir bahar gecesi Akademi’nin yanındaki Fındıklı Parkı’na geçip bir ağaç altına yerleşiyor ve yanında getirdiği şarabı açıp içmeye başlıyor. Ilık ılık esen rüzgar, denize yansıyan ay ışığı, kıyıya vuran dalgalar eşliğinde ufak ufak demleniyor. Aradan bir süre geçtikten sonra, Rafet’in biraz önündeki banka iki sevgili oturarak sohbet etmeye başlıyor. Sevgililer bir müddet konuştuktan sonra, bir nedenden dolayı tartışıp, kavga ediyor ve ayrılıyorlar. Olaya tam arkalarında tanık olan Rafet içkisini içmeye devam ediyor. Biraz sonra, boş kalan bu banka adamın biri oturuyor. Ancak çok geçmeden arkasında gürleyen bir sesle irkiliyor: “Kalk o banktan!” Adam arkasına dönüp karanlıktaki kişiye sesleniyor: “Ne dedin sen?”. Rafet üsteliyor: “Kalk dedim sana o banktan! Az önce o bankta iki sevgili ayrıldı, saygı göster oraya”. Adamın gözleri karanlığa alışınca ağacın altındaki kişinin arkadaşı Rafet olduğunu anlıyor ve: “Rafet sen misin?” diyor. Rafet aldırış etmiyor: “Kalk dedim sana!”. Adam da: “Saçmalama Rafet hiçbir yere kalkmam” diye karşılık verince, Rafet adamın üzerine saldırıyor. Adam kendini savunmak için banktan kalkınca, Rafet bunu fırsat bilip bankın bir ucuna yapışıyor, adam da diğer ucuna. Bank bir müddet bir o yana, bir bu yana çekiştirildikten sonra Rafet’in elinde kalıyor. Sonunda Rafet: “İki sevgilinin ayrıldığı bu bankı ne sana ne başkasına yar ederim” diyerek bankı denize atıyor.

“Normal 13: Kamusal Oturma Elemanı”, 2006

Rafet’in hikâyesinden Grcic’in kamusal oturak (park bankı) tasarımı için bir sonuç çıkartabiliriz. Tasarımdaki dikenli oturak, sevgililerden gergin olanı için yapılmış olmalı. Oturakların yanındaki metal çekmeceler, bu banka oturmuş âşıkların trajik deneyimlerini kaleme aldıkları metinlerin arşivi olabilir. Ancak, bu distopik tasarım da ayrılık ve yalnızlaşmaya hizmet ediyor. Galiba, sevgililer için en doğrusu Grcic’in distopik tasarımı değil, Rafet’in ütopikleştirdiği “aşk”ı yücelten eylemi olsa gerek. Her ne kadar Grcic’in dikenli oturak tasarımı “yeni normallik” önerisiyse de, Rafet’in“sevgililer bankını” Marmara’nın sularına gömmesi, ayrılık sorununa “klasik normallikle” getirilen çözümdür.

Not: Resimlerim 26-29 Mayıs günlerinde Yenikapı Kadir Topbaş Kültür Merkezi'ndeki Artcontact Sanat Fuarı'nda B16 Balart standında sergilenecektir. Ayrıca, 26 Mayıs saat 17.30'da fuarın konferans salonunda gerçekleşecek "Büyük Tarihsel Dönüşümler ve Sanat" başlıklı söyleşide konuşma yapacağım. Tüm okurlarımızı bekleriz.