Korona günlerinde turizm

Ülkemin değerlerini anlatmayı sürdürüyorum. Bu kez turizm açısından değerlerimize el attık. Kültür turizmi çok önemli. Doğuda, kültürel zenginlikler kadar, doğal açıdan dünya ölçeğinde değerli mekanlar var. Dün Yelda Baler röportajında anlattık. Turizm bakanımız da, kültür turizmine değer veriyor. Geçtiğimiz aylarda incelemelerde bulundu, benim memleketim Kemaliye’ye de gitti. Pandemi olayından turizm büyük ölçüde etkilendi; ancak tedbirler alınarak sektörün ayakta kalması için çaba veriliyor. Yelda Baler iyi bir fotoğrafçı ve turizm sektörünün içinde, turizm konusunda donanımlı; bugün de sorularımı içtenlikle cevapladı. İşte Yelda Baler röportajının ikinci kısmı.

Yelda Baler, İran

TURİST DEĞİL GEZGİN

  • Zayende ile gezmenin farkından bahseder misin?

Zayende'de yolculuk; gezip yaşamak demektir, gidip, görmek değil. Gidilen yerler sadece tatil alternatifi olarak değerlendirilmez. Tozuna, toprağına, kültürüne bulaşılır, lezzetleri tadılır, insanıyla tanışılır. Hatıra fotoğraflarına sığmayan anılarla dönülür ve amaç turist değil gezgin olmaktır. Ayrıca benim ve ekibin fotoğrafçı kimliğimizden dolayı Anadolu’nun ve dünyanın her yerine gerçek fotoğraf gezileri düzenliyoruz. Gideceğimiz yeri ve saati biliyoruz ve bu işe zaman harcıyoruz.

HAMUR KOKUSUNU HİSSETTİREBİLMEK

  • Gezme şekliniz fotoğraflarınızı da etkiliyor sanırım?

Gittiğiniz yerin tozuna toprağına karışmadan, o kültürleri bilmeden hiçbir şey çıkaramıyorsunuz. Bir yere gittiğiniz zaman insanlarla nasıl konuşacağınızı, onların arasına nasıl karışacağınızı bilmezseniz ne fotoğraf çekebilirsiniz ne bir yazı yazabilirsiniz ne de bir şey söyleyebilirsiniz. Hindistan’da Amritsar’da bulunan Altın Tapınak’ta hamur açanların fotoğraflamadan önce ben de onların yanına oturur hamur açar çapati (ekmek) yapar sonra fotoğraflarım. Böyle olunca da o yoğun hamur kokusunu bile hissettirebilirsiniz fotoğrafta.

Küba
  • Peki yeni dönemde Türkiye’de turizm nereye doğru gidecek? Seyahatler nasıl olacak ve biz nasıl gezmeye devam edeceğiz dersiniz?

Binlerce acente, turizmde geçen yıl yaşanan yükselişin ardından, 2020’ye büyüme beklentisi ile girdi. Ancak yaşadığımız küresel salgın nedeniyle önce yaşanan iptaller, ardından gelen seyahat kısıtlamaları, sokağa çıkma yasakları ve ekonomik kayıplar yüzünden turizm sektörünün faaliyetleri tamamen durdu. Üç ay için zorunlu olarak duran turizm bundan sonraki üç ayda da iyi bir ihtimalle yüzde 15-20 iş hacmine ancak ulaşır. Şimdi bir yandan yaz sonu ve sonbahar için büyük bir ümit beslerken bir yandan da korkuları içimizde biriktiriyoruz.

Yeniden normalleşme çabalarına girdiğimiz bu dönemde turizmin mutfağında çalışıp hizmet sağlayanlar sürdürülebilir bir turizm anlayışını benimsedikleri ölçüde varlıklarını koruyacaklardır. Bunun için de yapılması gereken tek ve en önemli çaba elbette her alanda koruma ve hijyen sağlanmasıdır. Ve turizm sektöründe hizmet eden herkes kendi geleceğini düşünerek tüm uyarıları dikkate alarak gevşemeye izin vermeden yönetmeli bu süreci.

Bali

GEZENLER KÜÇÜLÜP SADELEŞMELİ

Gezenler açısından da küçülmek ve sadeleşmek gerekiyor. Küçük gruplar, az eşya, sakin ve telaşsız seyahatler bundan sonraki trendlerin başını çekecek. Kendi araçlarımızla ya da küçük araçlarla seyahatler yine cazip olacak. 8-10 yıl önceye kadar İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den midibüslerle güneydoğu ya da doğu turlarına çıkardık. Aheste aheste, geze geze, görerek, yaşayarak ve sindirerek. Sonrasında öylesine hızlı yaşanır oldu ki bu kez uçaklar dolusu gidilip üç beş güne sığdırılmaya başlandı on günlük yolculuklar. Yaşamak yerine görmüş olmak yetti pek çok kişiye. Şimdi durup düşünmek zamanı. Bir yeri görmeyi değil, tozuyla toprağıyla, lezzetleri ve insanlarıyla gittiğimiz yeri yaşamayı ve yaşatmayı hatırlamak zamanı. Ve lütfen merdiven altında biriken gruplarla değil, acente belgeli, sigortalı, bakanlık onaylı acentelerle gezme zamanı. Türkiye’deki turizmin sürdürülebilir olmasını ancak tek seferlik düşünceleri bir kenara atmakla sağlarız.

Sri Lanka

YURTDIŞINDA GÜVENLİ SEÇENEKLER

  • Pandemi sonrası dış turizm nasıl olacak dersiniz? Hangi ülkelere öncelik tanıyabiliriz, Özellikle önereceğiniz kentler hangileri?

Biraz duyarlılığı olan bir insana bu durum öylesine bir ikilem yaşatıyor ki! Hastalığın olmadığı bir ülkeye gidip taşıyıcı olmayı göze almak mı yoksa güvenli bir ülkeye gidip kendini güvende hissetmek mi? İşte tam da bu yüzden her türlü tedbiri alarak gitmek en doğrusu olacak. Özellikle belirti göstermeyen ama taşıyıcı olan genç nüfusu düşünecek olursanız her bir bireyin tek başına kendini koruma sorumluluğunu taşıması bundan sonraki hayatımızın olmazsa olmazı olacak. Kesinlikle üç katlı maske kullanılmalı. Kalabalık yerlerde üstüne siperlik de kullanılmalı. Su, sabun, dezenfektan her zaman elimizin altında olacak. Yine de vaka sayısını kontrol etmek gerekiyor. Hem bizim ülkemizde hem de gideceğimiz ülkede herhangi bir hastalık gözükmeme durumunda seyahat planlaması yapmak en doğrudur. Avrupa ülkeleri arasında Kosova ve Karadağ’da korona gözükmedi bildiğim kadarıyla. Özellikle Karadağ deniz tatili için bir seçenek olabilir. Bir karavan kiralayıp iki üç arkadaşınız ya da ailenizle bir yolculuk yapabilirsiniz. Uzaklar için de Küba ilk açılacak destinasyon olacak diye düşünüyorum. Avrupa ülkelerine gitmek için ekim ayını beklemek doğru geliyor bana. Hastalığın şimdi bittiğini düşünsek doğu ve Afrika kıtasındaki ülkelere gitmek için kışı beklemekte fayda var. Elbette işi okulu olan gidecek ancak tedbirlerini alarak gidecek. Bu arada uçaklar filtreleme sistemleri nedeniyle güvenli alanlar. Önemli olan havaalanlarında sosyal mesafe kuralına uymak. Özellikle bavul almaya kadar her şey süt liman iken bir bavulun başında 4 kişinin bekliyor olması önceden alınan bütün tedbirleri de sıfırlıyor.

Fas
  • Dış ülkelere giderken nelere dikkat edilmeli neler önerirsiniz?

Yapmamız gerekenlerin en başında seyahat öncesi HES kodunu almak geliyor elbette. Ayrıca seyahat sigortanızın da yapılmış olması gerekir. Bu da sadece belgesi olan seyahat acenteleri tarafından sağlanıyor. Seyahatler sırasında en en en ufak bir rahatsızlık hissedildiğine mutlaka doktora gidilmeli.

Maskeli dolaşmaya alışacağız ve yüzümüzü kaplayan kocaman maskelerle poz vermeyi de becerirsek, anı defterlerimizin sayfalarında “Ne günlerdi!” diyeceğimiz pek çok fotoğraf da ekleyebiliriz.