Köy Enstitüleri Cumhuriyetin Kültür Devrimidir
Her devrim kendi gücünü toplumu dönüştürerek yaratır. İktidara ilerlerken de, iktidara geldikten sonra da, bu böyledir. Köy Enstitülerinin amacı, Cumhuriyet’in soluğunu köylere taşıyacak devrim önderlerini yetiştirerek köylülüğü özgürleştirmek ve milletleşme sürecine etkin biçimde katmaktı. Köyde mülkiyet ilişkilerini değiştirmek, köylülüğün toplumsal dönüşümünü gerçekleştirmek için gereklidir. Ama böyle bir Toprak Reformu’nun gerçekleştirilmesi de, köylük bölgelerde özgürleştirilmiş bir toplumsal gücün varlığını gerektirir. Köy Enstitülerinin amacı, köylerde Cumhuriyetin toprak ağalığına karşı gereksinim duyduğu bu gücü yaratmaktı.
AYRIŞMANIN ARDINDAKİ NEDENLER
Köy Enstitülerinin neden kapatıldığı sorusuna en özlü ve açık sözlü yanıtı veren, 1960 sonrasında 15 yıl milletvekilliği yapmış olan Brukan Aşireti lideri Kinyas Kartal’dır. Köy Enstitülerini kendisinin kapattırdığını söyleyen Kinyas Kartal şöyle diyor: “Ben toprak ağasıyım. 200’e yakın köyüm var. Bu köylerdeki halk bana tapar. Ne işi varsa bana sorar. Beş köyüme Köy Enstitüsü mezunu geldi ve bu köylerden artık kimse bana gelip danışmamaya başladı. Ben düşündüm. 200 köyümün hepsine Köy Enstitüsü mezunu gelirse, benim ağalığım ne olur? Sıfıra düşer.”
Kurtuluş Savaşını destekleyen kimi toplumsal güçler açısından azami hedef, ülkenin tarihsel varlığını sürdürmekti. Bunlar, halkı özgürleştirecek devrimci dönüşümlere karşıydılar. Köy Enstitülerine karşı tutum, bu ayrışmanın en duru biçimde yansıdığı süreçlerden biridir.
AKLIN UFKUNU AÇAN BİR YAKLAŞIM
Köy Enstitüleri, Atatürk Devrimi’nin dünya eğitim tarihine özgün bir katkısıdır. “İş için, iş içinde eğitim”, bu enstitülerin eğitime ilişkin temel belgisiydi. Eğitimin işle birleştirilmesi, Batı’da da sıkça kullanılan bir yöntemdir. Ama Batı’daki bu birleşim, bilgiyi bir el kitabı yaklaşımıyla kendi dar alanına hapseder. Hayata dair genel çıkarımlara yer verilmez. Belki daha da doğrusu, hayat, eğitimi verilen işle sınırlanır. Bilgiden bilim ve sanata uzanmanın olanağı yoktur. Oysa Köy Enstitülerinde “iş için, iş içinde eğitim”in çerçevesi, yaşam savaşıdır. Bu süreç içinde içselleştirilen bilgi, insanı kendi içine hapsetmez, hayatın bütününe açar. Çünkü bu oluşum, aklın ufkunu sınırlayan dar bir faydacılıkla malûl değildir.
HEDEF: BÜTÜNCÜL İNSAN
Eğiitim ve öğretim kavramlarında ifadesini bulan ikiliğe bütün toplumsal sistemlerde rastlanır. Çünkü amaç, hem bilgi ve beceri birikiminin aktarılması anlamında öğretim, hem de hedeflenen toplumsal ilişkilerin yeniden üretilmesi anlamında eğitimdir. Köy Enstitülerinde izlenen yol, eğitirken öğretmek, öğretirken eğitmektir. Çünkü bilgi ve beceri edinme sürecindeki öğretmen-öğrenci ilişkisi de, öğrenci-öğrenci ilişkisi de, eğitimin amacını oluşturan toplumsal ilişkileri yansıtır. Bu ilişkilerin odak noktasındaki sihirli sözcük, imecedir. Yaparken öğrenen, öğrenirken yapan birey, bütüncül insandır. Ahlâkın kaynağı da, bu süreçtir. Köy Enstitülerinde, diğer okullara göre çok daha az kopya olayına rastlanması, bir rastlantı değildir.
SEÇKİN AZINLIK AYDIN ÇOĞUNLUKTAN ÇIKAR
Köy Enstitüleri, kısa yaşam sürelerine karşın, düşünce ve kültür hayatımıza seçkin değerler kazandırmıştır. Ama bunu tam da bu kurumlardaki eğitimin seçkinci olmamasına borçluyuz. Köy Enstitüleri, insanı ülkenin en önemli ulusal kamu değeri sayan anlayışın ürünüdür. Hedef, halkı dönüştürerek milletleşme sürecini ilerletmede önderlik yapacak aydın bir çoğunluk yaratmaktır. Seçkin bir azınlık, böyle aydın bir çoğunluğun içinden kendiliğinden sivrilir.
BUGÜN İÇİN ÇIKAN DERSLER
Atatürk Devrimi, iktidarın kaynağı olarak dinin yerine milleti, dogmanın yerine de akıl ve bilimi geçirmiştir. Karşı devrimin eğitimde dönüşümden amacı, bu iki süreci de tersine çevirmektir. Devrimin gücü de, ancak milleti dönüştürerek yaratılabilir. Eğitim, yalnızca örgün eğitim kurumlarında verilmez. Toplumsal mücadele, milletin kendi deneyimi içinde öğrenerek dönüşmesinin en önemli alanlarından biridir. O zaman Köy Enstitülerine yalnızca milli bir hükümetin iktidarı altında yeniden canlandırılacak parlak bir örnek olarak bakılamaz. Bu deneyim, doğrudan bugünkü mücadelemize ışık tutan derslerle doludur.