Köy Enstitülerinin sessiz kahramanı: Ahmet Bilek
Yazılarımı okuyanlar, köy enstitülerinden yetişen ilk ve tek olimpiyat şampiyonu olan Ahmet Bilek’i bilirler. Yıllar önce Kızılçullu’da Ahmet Bilek’le aynı sınıflarda okumuş öğretmenlerle Neşter ve Madalya adlı romanımın hazırlıkları sırasında görüştüm. Şimdi birer ikişer aramızdan ayrılan sınıf arkadaşları, bu yaşlı kuşak Ahmet Bilek’i anlatırlarken, hepsi de sözleşmişler gibi, “efendi, kibar, sessiz” diye başlamışlardı sözlerine.
Güreşimizin de sessiz kahramanıydı Bilek. Onunla ilgili epeyce belge buldum, 1960 Olimpiyatlarından kalan tek maç videosu ona ait, bu video TRT de dahil, hiçbir kurumda yok, Fransa’dan bir güreş sever yardımıyla buldum. Elimdeki bir fotoğrafı 1952 yılında Eskişehir’in bir köyünde çekilmiş. Hoş bir fotoğraf... Bilek, okulun önüne uydurma bir minder koymuş, köy çocuklarına güreş öğretiyor. Bir zamanlar aydınlarımız Anadolu’ya bir şeyler götürme sevdasındaydı, Ahmet de çağdaş güreşi öğretmek istiyor öğrencilerine.
GENÇLER ANADOLU’YA
Mütareke yıllarında başlayan, uzun yıllar süregelen “gençler Anadolu’ya!” parolasını benimsemiş yüzlerce aydından biridir fotoğraftaki Ahmet Bilek. Reşat Nuri’nin, Yakup Kadri’nin romanlarından bildiğimiz “gençler Anadolu’ya!” parolası köy enstitüleriyle yeni bir ivme kazandı. 27 Mayıs’tan sonra edebiyatta “çocuklar Anadolu’ya!” diyecek kadar yeniden canlandı, güçlendi. Ahmet Bilek’in bu fotoğrafı sözünü ettiğim ülkünün, “gençler Anadolu’ya” parolasının hoş bir belgesidir. Güreşimizin bu sessiz kahramanının öyküsünü araştırırken, şunu gördüm: Onun köy enstitülerinden yetişmesi rastlantı değil. Daha başkaları da gelecekti, ama bildiğimiz nedenlerle olmadı.
İleride uzun bir yazı yazacağım Ahmet Bilek’le ilgili, onu yetiştiren köy enstitüleriyle ilgili belki de bir yazı dizisi olacak. Şu günlerde yakından izlediğim bir olay zorladı beni uzun bir yazı yazmaya. İleride yazdığımda, sanırım siz de ölümünden 46 yıl sonra güreşimizin sessiz kahramanına bu yapılmamalıydı diyeceksiniz. Ahmet Bilek’ten Aydınlık’ta, Cumhuriyet Bilim Teknik’te vb. söz ettim. Benim Neşter ve Madalya’dan hareket ederek Sözcü’de Soner Yalçın da anımsattı. Ulusal Kanal’da, Halk TV’de, Kanal B’de anlattım. TRT’de konuştum. Sonra Ulusal Eğitim Derneği’nde, Köy Enstitüleri Vakfı’nda, AÜ Spor Bilimleri Fakültesinde konferanslar verdik. Bütün bu kuruluşların yöneticilerine teşekkür ediyorum. Şimdi sıra Mülkiyeliler’de (Konur Sk., No: 1, Kızılay), 21 Aralık Çarşamba günü saat 18.30’da “Olimpiyat Kürsüsünde Bir Köy Enstitülü” başlığıyla Ahmet Bilek’i anlatacağız.
ESKİŞEHİR, MANİSA, İZMİR YA DA KENTLERİN VEFASIZLIĞI
Ahmet Bilek’in bir de doğduğu kent var, Kula/Manisa; belediye yetkililerini telefonla aradım, ölüm yıldönümünde anılmalı dedim. Oralı olmadılar. Sanki her yıl bir olimpiyat şampiyonu çıkıyor oralardan. Ahmet Bilek olimpiyat şampiyonu olduğunda Eskişehir’in sporcusuydu, adını bu kentte duyurdu, eşi buralı. Eskişehir belediyelerinin hepsine hatırlattım, ölüm yıldönümünde ya da 17 Nisan’da anılmalı, dedim. Sonuç alamadım. Üstelik Sayın Büyükerşen kentin ortasına heykelini dikmiş, dikmiş ama kendi belediye çalışanları, Eskişehirli öğretmen örgütleri bile bilmiyorlar Ahmet Bilek’i; o heykelin öyküsünü, anlamını, bilmiyorlar. Güreşi Kızılçullu’da öğrendi Ahmet Bilek, spor yaşamı ilkin İzmir Demirspor’da başladı. Konak Belediyesi, aylar önceki program önerime, iletime yanıt bile vermedi, görüşmelerimden bir şey çıkmadı. Kişilerin vefasızlığı gibi, kentlerin de vefasızlığı varmış demek ki! Biz Ankara’da 4. kez anacağız; Eskişehir çok yakın. Buyursunlar, bütün Eskişehirlileri bekliyoruz, İzmirlileri, Manisalıları da... 46 yıl önce vefat eden Ahmet Bilek’le ilgili yeni bir olayı da anlatacağım bu etkinlikte; ona yapılan son haksızlığı, yeni bir öfkemi anlatacağım. İleride gene yazacağım köy enstitülerinin bu “sessiz kahramanı”nı...