Koyunluk meselesi

Her koyun kendi bacağından asılır, derler.
Doğrudur, bacağından asılan koyundur,
Hani salhaneye koşan var ya adeta mağrur.

Süründürür âlemi, sürüleşen Ademoğlu,
İnsandan koyun yapma bahsinde...
Koyundur, bir avuç tuza verir boynunu,
Bir de kendini kendi aklıyla boğan insan.

Kara para, kara din, kara bilim el ele,
Çalışır durur kurbanlık okulları.
Meleye meleye canlarını versinler diye,
Kolay geçsinler diye, kasabın çengeline.

Yirmi birinci asra köle yetiştiriyorlar,
Harıl harıl işliyor üretim çiftlikleri,
Koyunlaştırma merkezleri, medreseleri...
Kara yasa, kara yargı, kara hüküm el ele.

Mezbahaya anayasa yapıyor baş kasap:
Memetler ağzı bağlı gelecek,
Memoların gözü bantlı, kulakları tıkalı,
Boyunlarında “free” madalyası asılacak.

Doğurun! Doğurun, naraları atarak,
Dört dönüyor küresel ceset askıları.
Dört dörtlük dönüştürüyorlar süt bebelerini,
Asılsın diye kendi bacağından her biri.

Başkaldırmak boynunun borcudur,
Yaratanın en yücesini kurtarmak adına,
Vereceksin her zerreni seve seve,
İpe çekilsen bile tek başına kara gecede.

Değil kendi oğlun, kendi kızın,
İnsanın en yetkini taşıyacak seni geninde,
Aynı günün doğuşuyla doğacak olan.