Kripto ahlakı
Küreselleşme mağrurdu. Onbeş yılda “Dünya Ticaret Örgütü” adlı yeni bir kurum bile doğurmuştu. O dünya hükümeti olacak, Birleşmiş Milletler dünya parlamentosu haline dönüşecekti. Buralarda çok taraflı ticaret ve yatırım anlaşmalarına oturuldu. Azgelişmiş ülkeler iyice perişan edildi.
Türkiye’de Fethullah dinciliği İbrahimi Milletten dem vurup öbür dincilerle diyaloga oturdu. Bunlarla ortak olan dinci ve bir kısım da Osmanlıcı, “ümmeti birlik/yeni osmanlı” adına fırsat atına tüneyip ‘federal anadolu ve ortadoğu devleti’ kurmaktan söz ettiler. Liberaller sözde çokuluslu, gerçekte türdeş mi türdeş tekelci şirketlerin insan haklarına saygılı, kaliteli, yeşilci mal ve hizmet ürettiklerini ilan edip ülke kapılarının bunlara ardına kadar açılmasına laf söyleyecek olanı çarmıha germeye koyuldular. “Solcu”lar küreselleşmenin önlenemez bir gerçek olduğunu cümlealeme duyurup “buna direnmek olmaz, biz mücadele edeceğiz, amma bunu küresel düzlemde yapacağız” dediler; Seattle senin Cancun benim, dünya tekellerince ödenen uçak biletleriyle epey gezinti yaptılar. “Küresel düşün yerel davran”cılık alıp başını gitti. Büyük birlikleşmeden dem vuranlar, dünyada kurulu olan 200 devletin az olduğunu, dünyanın 2000 devletçikli bir yer haline gelmesi gerektiğini yazıp haritalar bile çizdiler. Hayret etmemek ne mümkün? Tek dünya peşinde koşanlar tek-tipçiliğe karşı çokkültürcüyüz bile dediler. Özgürlük dediler; ülkelerin bağımsızlık kavgasını geçersiz, eski moda saydılar. Demokrasi dediler; insan hakları adına işgalciliği meşru saydırdılar. İnsan hakları dediler; dünyanın dört bir yanında insanların yaşam hakkını vahşice ortadan kaldırdılar.
Sözün kısası küreselci, ümmetçi, evrenselci kolkola girdi. 21. Yüzyılın karşıdevrim halayı epeyce süre mendil salladı.
Kanlı halay...
***
Küreselci, ümmetçi, evrenselci halayın kanlı yüzünü yaşayıp acı acı öğrendik. Ama bu halayın bir de ahlaksız özü var.
Yaptığı her işi dünyanın barışı -zenginliği adına, kutsal din - inanç kurumları adına, insanlık adına diyerek yapması... Yöntem olarak takiyyeyi ve misyonerliği benimseyip kutsaması, bunu adeta ödünsüz biçimde uygulamaya koyması... Aldatmayı, kendini başka türlü göstermeyi, yalan-dolanı, sözünden dönmeyi, şimdilerde hemen her söyleşide dile getirildiği üzere “kripto yaşantılar”ı, yapmak istediği şeyi yapabilmek için esas sayması.
Kripto ahlakı...
***
Küreselci, ümmetçi, evrenselci ittifakın bu özünü önemsemeliyiz. Yaşantımızın her alanını kapladığı, habis bir ur gibi büyüyüp çevremizi sardığı için önemsemeliyiz. “Siyaset yapmayı bilmek”ten söz edenlerin, bunu söylerken kripto ahlakını tavsiye ettiklerini; “işini bilen tüccar olmak”tan dem vuranların, aslında gizli sözleşmelere girmeyi, aidiyetler geliştirmeyi, aidiyet için himmetle birlikte ruhunu da teslim etmeyi önerdiklerini görmeliyiz. Başarılı dershanelerin başarılı öğrencisi olmak için çalınmış sınav sorularına ‘evet’ demişlerin, boş gözlü bakışlarının ‘mankurtlaşma’ yada ‘adanmışlık’ değil, esarete hayır diyemeyen korkaklığın ve kripto ahlakın çürümüşlüğü olduğunu fark etmeliyiz.
***
Artık her yönüyle gördük, tanıdık ve iğrendik. Yalnızca Türkiye’yi değil tüm dünyayı sarmış olan bu kuşatmaya ve insanlığı çürüten kripto ahlakına karşı başkaldırının neferleri olarak mücadeleyi yükseltmeli, bu mücadelenin her adımından gurur duymalıyız.