‘KÜÇÜK TAYYİP’ BEY, BU YETMEZ!

Şu şike mevzuunu yazmaktan bıktım, siz de okumaktan bıkmışsınızdır herhalde. Ancak öyle şeyler oluyor ki, ister istemez yine kendimizi orada buluyoruz. Gündemi kaçırmış olanlar için kısa bir hatırlatma yapayım.

Cumartesi günü Sivasspor kongresinde konuşan başkan Mecnun Otyakmaz, 2010-11 sezonunun son maçı olan Sivasspor-Fenerbahçe maçı öncesinde, Sivasspor’a, Trabzonspor tarafından 1 milyon dolar teşvik primi gönderildiğini söyledi. Üstelik bunun, kendisinin savcılık ifadesinde ve dava dosyasında da yer aldığını hatırlatarak.

Takım kaptanı Mehmet Yıldız’ın kendisini bilgilendirdiğini; Sivassporlu Abdurrahman Dereli’ye, Trabzonsporlu eski futbolcu Semavi aracılığıyla teklifin yapıldığını, parayı yollayanın da Trabzonspor yöneticisi Recep Denizer olduğunu açık açık söyledi Otyakmaz.

Dava açın o zaman...

Recep Denizer, Trabzon’da balıkçılık işiyle uğraşıyor. O dönemki ses kayıtlarına yansıyan ve Aziz Yıldırım tarafından, paranın kodlanması olarak yorumlanan, “Sivas’a gönderilen balıklar”la, Sivasspor Başkanı’nın ifadesi örtüşüyor.

Cumartesi günü sıcağı sıcağına Denizer, avukatı aracılığıyla açıklama yaparak, “...TFF’nin ilgili kurulları nezdinde yapılan yargılamadan da müvekkilimiz Recep Denizer yüzünün akıyla çıkmış, PFDK ‘Hakkında Ceza Tertibine Yer Olmadığına’ karar vermiştir. Müvekkilimiz Recep Denizer ile ilgili tek bir disiplin yaptırımı dahi uygulanmamıştır.” dedi. İyi de, siz değil misiniz Futbol Federasyonu’nun Fenerbahçe hakkındaki kararlarına ateş püsküren? Aynı davayla ilgili, lehinize çıkmış kararı niye referans gösteriyorsunuz o zaman?

Daha geriye gidelim. 12 Şubat’ta aynı avukat diyor ki: “Müvekkilimiz hakkında suç isnat ve iddialarına karşı her türlü dava ve şikâyet hakkımızın kullanılacağının bilinmesini isteriz.” E, Sivasspor Başkanı yıllar önce savcılıkta söylemiş bunları, isim vermiş tek tek, dosyaya girmiş bunlar. Yenilir yutulur olmayan bu sözler, madem ki iftira, niye dava etmediniz yıllardır?

Parmak sizi gösteriyor!

Dönemin Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, siz niye “kurumsal kimliğimize saldırıdır” diye harekete geçmediniz. Yoksa yaptınız da kamuoyunun mu haberi olmadı? Cumartesi, bir açıklama da Trabzonspor Yönetim Kurulu’ndan geldi: “Sivas yiğitlerin şehridir. Spor kulüplerini yönetenler temsil ettikleri olguları unutmamalı ve ona göre yaşamalıdır. Yiğitler karşısına çıkan pislikleri temizler. Kuyruğu sıkışınca pisliğin içine tertemiz Trabzonspor’u çekmeye çalışmaz. Sonun yaklaşıyor oluşunun, şuursuzca açıklama yapmaya ittiği bu kişiyi ciddiye almıyoruz.”

Bu mudur somut iddialara verilecek cevap? Yiğitler hamasetiyle, başkanla Sivaslı’yı ayrıştırma çabası mıdır dağarcıktaki malzeme? Bu açıklama, seni de kurumunu da temize çıkarmaya yetmez İbrahim Bey!.. Adam, parmağıyla sizi gösteriyor!

Kralı yapıldı da...

Aklı başında bir çok insan gibi benim de kanaatim odur ki; bu memlekette yıllar yılı, teşviğin de, şikenin de, dopingin de kralı vardı, hem de fütursuzca. İhtiyacı ve imkanı olup da, yapmayan yoktu üstelik. Bilenler bildiklerinin yarısını anlatsa yeter. Kuyruğuna basılınca ya da eleğini duvara asınca, itiraf edenler de oldu yaşadıklarını. Oldu da ne oldu?..

Kamu bankalarından sorumlu Devlet Bakanlığı’na, banka hortumlamaktan hüküm giymiş adamı oturtan memleketten bahsediyoruz. Bu adam, vakti zamanında kulüp başkanlığı da yapmıştı. Hortumculuğu, yargı kararıyla tescillendikten sonra bile, Futbol Federasyonu kongresinin protokol koltuğundaydı!

Mesele, Fenerbahçe’yi, Aziz Yıldırım’ı falan temize çıkartmak meselesi değil. 3 Temmuz sürecinin ve yargılama safahatının “kumpas”a dahil olduğu resmi-gayrı resmi “yetkililer” tarafından ifade edildi. Bu, “masumiyet” doğurmaz elbette. Zaten “kumpas kurbanları” da, beraat değil, yeniden-adil yargılanma istiyor.

Masalı bırak da bildiğini anlat

“Korkma Kuddusi” repliğiyle maruf eski futbolcu, şimdinin yorumcusu son gelişmeyi yorumlarken dedi ki: “Eski Türkiye’de vardı bunlar, şimdi yok...” Kendisinin, “Eski Türkiye”den de şikayeti yoktu aslında, mafyatik menfaat ilişkileri dökülüp saçılmıştı da; biraz esen rüzgarın, biraz yanı başındaki “Proje Çocuk”un, biraz cebine para koyan kanalın hatırına söylüyor bunları...

Sen futbol âleminde bildiklerini, yaşadıklarını anlat beyim, bırak eskiyi-yeniyi... “Yeni Türkiye”nde, şike-mike kalmadı öyle mi? Tertemiz yani Türkiye... Ya ayakkabı kutuları, ev sıfırlamaları, yatak odası kasaları, kol saatleri, 99 milyon 990 bin 990 dolarlık havaleler, arazi peşkeşleri, kaçak katlar, ayarlı ihaleler, şunlar-bunlar?.. Ben sordum ama sen cevap verme yine de, ekmeğinle oynamış olmayayım.

‘AYKUT’TAN, ‘ELEMAN’A CEVAP...

Anımsayanlar olabilir, “Türkiye futbol elemanı” Fatih Bey, Galatasaray’ın hocası olduğu dönemde, Fenerbahçe’nin hocası, Aykut Kocaman’dan söz ederken, “Aykut” hitabını yeğlemişti medya önünde.

Bu; bilinçli, küçültmeye, itibarsızlaştırmaya yönelik bir seçimdi. Aksi olsa, düzeltme yapardı zaten. Oralı bile olmadı.

Aykut Kocaman, bir televizyon kanalında şöyle konuşmuş: “Bana ‘Aykut’ diye hitap ederek küçümseyenlere, gülüyordum. Birisini, ‘Aykut’ diyerek küçültemezsiniz. Kendinizi küçültürsünüz.”

Elhak doğru da, kızarır mı ki?..