Kudüs Hizbullah’ı Hamas’la buluşturuyor

ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmesi Filistin sorununu yeniden dünyanın bir numaralı gündem maddesi yaptı. Gözler, İsrail ile koşullar oluştuğunda silahlı mücadele yürüten iki örgüt üzerine odaklandı. Lübnan’daki Şii Hizbullah ile Filistin’deki Sünni Hamas birbirlerine sıcak mesajlar gönderiyor... İki örgüt dayanışma içinde İsrail’e karşı sonuna kadar direneceklerine dair yemin etti. Genel olarak İslam coğrafyasında Sünni-Şii çatışması yaratacak kamplaşma için adımlar atılırken, ABD’nin keyfi Kudüs kararı çok farklı ve birleştirici dinamikleri harekete geçirdi. Bu çerçevede bugünkü yazımızda Hizbullah’ı, yarın da Hamas’ı inceleyeceğiz.

İSRAİL’E SERT TOKAT!

İsrail 2006 yılında Lübnan’a saldırdı. Dünya kamuoyu İsrail ordusunun hedeflerini kolaylıkla ele geçireceğini düşünüyordu. Ancak hiç de beklenildiği gibi olmadı. Hizbullah müthiş direnç gösterdi. Bu direnme yeni askeri doktrin ve teknolojileri de bünyesinde barındırıyordu. Komuta kontrol, muhabere, istihbarat ve sürpriz yaratma açısından Hizbullah İsrail ordusundan çok daha başarılı oldu. En az düzenli ordu kadar askeri yöntemleri maharetle uyguladı. Ayrıca 14 Temmuz 2006’da İsrail’in en gelişmiş Hanit korvetini, hiç beklemediği anda karadan denize atılan Çin yapımı “C-802” füzesi ile vurması dünyayı şaşkına çevirdi. İsrail geri adım atmak zorunda kaldı.

HİZBULLAH, HAYIR MI ŞER Mİ?

Bu gelişme İslam coğrafyasında büyük bir heyecan yarattı. Çünkü “İsrail’in askeri olarak yenilmeyeceği” tabusu yıkılmış oldu. Şii Hizbullah, devletler nazarında olmasa da hem Sünni hem de Şii toplum nezdinde büyük bir saygınlık kazandı. Geleneksel Sünni devletler İran bağlantısı nedeniyle Hizbullah’ı her zaman kendilerine yönelik bir tehdit olarak algıladı. Hizbullah’ın İsrail’e karşı başarı ile mücadele verdiği dönemlerde sessiz kaldılar. Zaman geçtikçe Hizbullah karşıtı eylemlerine tedricen yol verdiler. Günümüzde Hizbullah, birçok Müslüman ülke de dâhil olmak üzere çok sayıda ülke ve uluslararası kuruluş tarafından terör örgütü olarak kabul edilmektedir.

“Allah’ın Parti’si” anlamına gelen Hizbullah 1982 yılında, daha ılımlı olan Şii Emel hareketinden hoşnut olmayan Şiiler tarafından kuruldu. İsrail yayılmacılığı ve Batı sömürü zihniyetine karşı yeni ve yaratıcı savaş teknikleri kullanılması gerektiğini savunuyordu. Hizbullah kuruluşundan itibaren faaliyetlerini üç temel esasa dayandırdı. Birincisi, İslam’ın ideolojik olarak belirleyici olduğu kabul edildi. İkincisi, Lübnan ve Filistin’deki İsrail işgali ve Siyonizme karşı mücadele vazgeçilmez bir hedef olarak görüldü. Üçüncüsü ise İran’da olduğu gibi “Velayet-i Fakih” doktrini benimsendi. Buna göre, 12. İmam olan Mehdi yeryüzüne dönünceye dek en üst düzeydeki dini liderin dini ve siyasi önderliği tartışılmadan kabul edilecekti. Halihazırda hareketin en önemli karar organı 7 kişiden oluşan Şura Konseyi’dir. Konsey 6 ulema ve bir laik liderden oluşur. Hizbullah’ın Genel Sekreteri (Başkan anlamında) Hasan Nasrallah, aynı zamanda silahlı grupların başkomutanıdır. Zaman içinde İran ve Suriye’nin desteğini kazanan Hizbullah hem siyasi hem de askeri bir güç olarak bölgede etki yaratan önemli aktör oldu.

ASKERİ GÜÇ

İran kaynaklarına göre hareketin yedekler de dâhil 60 bin civarında askeri vardır. Bunların 20 bin kadarı daimi statüde olup sürekli eğitim almaktadır. Military Balance 2017 dergisine göre Hizbullah 5-8 bin kadar askerini destek için Suriye’ye göndermiştir. İsrail’i en çok endişelendiren husus, hareketin değişik kaynaklara göre 50-120 bin arasında olduğu tahmin edilen roket envanteridir. İsrail’in resmi raporlarına göre 2005 yılında Hizbullah 3770 roket saldırısı gerçekleştirmiş ve 901 adedi İsrail şehirlerini vurmuştur.

Lübnan’da yasal bir zeminde siyasi faaliyet yürüten ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tanımlaması ile “işgal ve terör devleti” olan İsrail’e karşı mücadele eden Hizbullah bir terör örgütü olarak kabul edilebilir mi? Ya da Suriye’de IŞİD’e karşı ölüm-kalım savaşı veren Hizbullah’ı hangi terör suçu ile yaftalayacağız? Filistin, Lübnan ve Suriye’de işgale karşı direniş terör kapsamına girer mi?