Küllerinden doğmak

Deniz Harp Okulu'nun iki eğitim gemisi var. Bunlardan biri Cezayirli Gazi Hasan Paşa, diğeri Sokullu Mehmet Paşa ismindedir. Malum, Cezayirli hem okulun kurucusu hem de Osmanlı'nın büyük amirallerindendir. Peki Sokullu'nun emrinde çalıştığı Kanuni Sultan Süleyman, 2. Selim yada 3. Murat isimleri bir gemiye verilmezken, neden Sokullu Mehmet Paşa Bahriye'nin kalbindedir? Şüphesiz "O da kaptan-ı deryalık yaptı" denilebilir, ama çok daha fazlası var...

Sokullu'nun büyük devlet adamlığının sırrı; geniş vizyonunun yanında, iş bitirmedeki başarısında gizlidir. Hem bugünkü devlet ricaline, hem de gelecekte bu ülkeyi yöneteceklere vizyon katması bakımından, en azından Sokullu'nun uykusuz geçen 5 ayını incelemek gerekir.

7 Ekim 1571, Osmanlı Yükseliş Dönemi'nin en kötü günüydü. İnebahtı'da yaşananlar, 23 Ekim'de "Felaket, hakikatten felaket" sözleriyle sadrazama bildirilmişti. Bir kara ordusu kumandanı olan Müezzinzade Ali Paşa komutasındaki 220 kadırga ile 60 galita, Don Juan de Austria komutasındaki Kutsal İttifak Donanması'na yenilmiş, 62 Osmanlı kadırgası batarken 113 kadırga ile 13 galita Haçlılar tarafından ele geçirilmişti. Osmanlı cephesinde 30 binden fazla ölü ve yaralı vardı. Elde sadece Uluç Ali Reis'in maharetiyle kurtarılmış 40 küsur kadırga ve aynı miktarda galita kalmıştı. Daha bir yıl önce fethedilen Kıbrıs ise artık sallantıdaydı. İşte Sokullu ismini bugün Türk Donanması'nın kalbine yazdıran süreç, o gün başladı.

700 FERMAN YAYIMLADI

Uluç Ali Reis, İnebahtı'da gösterdiği yararlılıktan dolayı kaptan-ı derya nasbedilmiş, Kılıç Ali Paşa adını almıştı. Artık yeni bir donanma inşa etme sürecine önderlik etmesi gerekiyor, fakat devlet işlerinden pek de anlamıyordu. Derdini Sokullu'ya açtı ve şu tarihi cevabı aldı:

“Paşa hazretleri, sen henüz bu Devlet-i Aliyyeyi bilmiyorsun. Bevallah böyle itikad eyle, bu devlet ol devlettir ki, murad edinirse cümle donanmanın lengerlerini gümüşten, resenlerini ibrişimden, yelkenlerini atlastan etmekte suubet çekmez. Herhangi geminin alatını ve yelkenini yetiştiremezsen bu minval üzere benden al.”

Sokullu'nun bu cevabı, yıllarca Osmanlı'nın o dönemki ihtişamına örnek olarak anlatıldı. Fakat sadrazamın karşılaştığı zorluklar, hiç de "ol deyince olduran" cinsten değildi. Ekim 1571'den Ağustos 1572'ye kadar günbegün çıkarılmış 700 ferman yayımladı. Bütün teamülleri yıktı, imtiyazları kaldırdı, devletin zor gücünü kullandı. Donanma inşası o kadar önemliydi ki; bizzat padişahın himayesindeki kutsal yerlerin bakım ve onarımına kuruş göndermedi. 7 Kasım 1571'de Harem-i Muhterem'in bakımı için para isteyen Mısır Beylerbeyi Sinan Paşa'ya şöyle yazıyordu:

"...Rûm'dan gönderilecek ahşab ve levâzım Tersâne-i Amire'den varmak lazım olub ve bu defa Tersâne-i Amirem'de inşaâllâhu teâlâ evvel bahar-ı huceste-âsârda gazâ ve cihâd içün gönderilmek tasmîm-i niyet olunan gemiler binasına mübâşeret olunub mevcûd olan kereste ana sarf olunmağla bu defa ol cânibe kereste gönderilmek mümkün olmayûb..."

SEFERBERLİK BAŞLATTI

Evvela gemilerin inşasına yönelik bir planlama yapan Sokullu, 200 geminin hangi tersanelerde inşa edileceğini belirledikten sonra, yeni donanmanın 5 ay içerisinde tamamlanmasını emretti. Başlıca finansör Osmanlı Devleti olmakla birlikte, özel teşebbüs de teşvik edildi. Vezirler, reis-ül küttablar, ağalar beyler, parası olan kim varsa gemi yaptırması için cesaretlendirildi. Bu dönemde kimi reisler, daha sonra komutayı üstlenme koşuluyla giderlere katılmayı teklif etti. Reislerin korsanlık hevesini iyi bilen Sokullu ise, 16 oturaklı galitalar için bu teklife izin verdi. Padişah ricaline mensup İstanbul, Galata ve Fener kadıları ile şehremininden destek aldı. Tezgahlara kereste tedariki görevini sancakbeylerine paylaştırdı, çeşitli tazminatlarla yeni kaynaklar yarattı.

İnebahtı Deniz Savaşı'nı anlatan bir çizim.

YENİÇERİLERİ ÜRETİMDE KULLANDI

Donanma inşasında malzeme kadar kalifiye işgücü de önemliydi. 26 Ekim'de Kırım'daki Kefe beylerbeyi ile Kefe kadısına, yetki bölgelerindeki bütün marangozları, delgicileri, doğramacıları ve kalafatçıları, gerekiyorsa zorla, Sinop Tersanesi'ne göndermeleri emredildi. Midye, Ahyolu, Varna'daki eksik işçiler için civar kazalardan ustalar toplandı. İstanbul, Sakarya, Samsun'da çok sayıda kişi zorla tersaneye alındı. İşgücü bir türlü yeterli gelmeyince, Sokullu çareyi orduda buldu. Yeniçeri Ocağı'ndan 495 yeniçerinin Amasra ve Bartın'daki tersanelerde 6 ay çalışmasını buyurdu. Saruhan Sancağı'ndan 586 asker Tophane-i Amire'ye nakledildi. Karasu Sancağı'ndan 230 asker Kemer'e, Biga Sancağı'ndan 281 asker Gelibolu'daki tersaneye gönderildi. Zorluk çıkaranlara ise devletin kılıcını göstermekten çekinmedi. 8 Şubat 1571'de Samakocuk kadısına şöyle yazıyordu:

"...Donanma-yı Humâyûnum Nevrûz-ı mübârekde deryaya teveccüh itmek tasmîm olunmuşdur ihmâliniz sebebiyle avk olunmak lazım gelürse hakkınızdan gelinmek mukarrerdir..."

İMTİYAZLARI KALDIRDI

Sokullu, bir yandan gemilerin inşası için seferberlik ilan ederken, bir yandan da mürettebat toplamaya çalışıyordu. Neredeyse 30 bin kürekçi ve asker bulunması gerekiyordu. Gemilere kaptan seçimi işini doğrudan Kılıç Ali Paşa'ya bıraktı. Forsa ihtiyacı içinse neredeyse her yere el attı. İstanbul ve Galata hapishanelerindeki mahkumları küreğe aldı. Mora'daki isyancıları kürekle cezalandırdı. Hıristiyan nüfusa istihdam yolu açtı. Makedonya'dan Diyarbakır'a kadar tüm kazalara "Kürekçi gönderin" diye yazdı. Müsellem olan Teke, Alaiye ve Hamid reayaları bile kürekle yükümlü kılındı.

En ufak kaçma girişimlerine bile müdahale ediyordu. Süzebolu'da kadırga nazırı Mustafa Çavuş'a "Emrim odur ki, adı geçen dülgeri ve ayarttığı kişileri yakalayıp, müebbeden küreğe çakılmak üzere zincirleyip gönderesin" diye yazıyor, Sis'te işi savsaklayan sipahizadeler olduğunu duyunca "İtaatsizlikte ayak direyenlerin gelirlerine devlet adına el konulmasını" buyuruyordu. Kürekten kaçanları Kıbrıs'taki ocaklara göndermekle tehdit eden Sokullu, 27 Ocak 1572'de Kaptan-ı Derya'ya da şöyle yazıyordu:

"Hazır olan gemilere kürekçiler bindirile, sakın ola kimse indirilmeye, derhal kürek talimine başlana..."

İNEBAHTI'DAN DERSLER ÇIKARDI

Sokullu Mehmet Paşa, İnebahtı'daki hezimetten de önemli dersler çıkarmıştı. Her şeyden önce Osmanlı Donanması'nın teknolojik olarak geri kaldığını görmüş, yeni donanma inşasında 7 tane de mavuna yapılmasını emretmişti. Bunlar o dönem için gerçek birer ölüm makinesiydi. Tersane-i Amire'de mavunaları inşa eden Ahmed Bey için Ferhad Paşa'ya şöyle yazıyordu: "Ahmed Bey'e tavsiye edesin, gece oldu diye yatıya gitmeye, bir an dahi gevşemeye."

İnebahtı'da Osmanlı'nın 750 topuna karşılık Kutsal İttifak'ın 1815 topu belirleyici olmuştu. Sokullu derhal daha fazla top dökülmesini emretti. Gemilerdeki mızrakçıların yerine tüfekçiler yerleştirdi. Gemilerdeki askerlerin komutasını ise karacı bir kumandandan alarak, Kılıç Ali Paşa'ya verdi. Böylece donanmada ilk kez iki başlılığı engelledi. Nisan 1572'ye gelindiğindeyse, 200 parçalık Osmanlı Donanması hazır haldeydi.

Sokullu'nun donanması, 12 Temmuz 1574'te Tunus Körfezi'ne girdi. Toplam 70 bin adamı taşıyan 280 kadırga, 15 mavuna, 15 galita ve 19 destek gemisi vardı. Don Juan gelmeye bile cesaret edemedi. 13 Eylül'de şehir düştü, Osmanlı hakimiyeti yeniden kuruldu. Böylece İnebahtı'nın izleri silinmiş, Osmanlı Donanması küllerinden doğmuştu.

SONUÇ OLARAK

Sokullu'nun süreci nasıl yönettiğini, mühimme defterlerinden takip edebiliyoruz. Elbette çok daha fazlası olduğunu biliyoruz. Özetle şunu görüyoruz: Ne kadar mutlak, her işe kadir bir devlet de olsanız; herkesi seferber edecek, kaynakları harekete geçirecek bir amaca, ve o amacı insanlara anlatacak bir lidere ihtiyaç duyuyorsunuz. İşte o büyük liderler, gemilere kumandan değil, tersaneye marangoz bulma peşindeler.

Kaynak: Daniel Panzac, Osmanlı Donanması, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.