Kültür sanat olaylarının ıskalanması

Bazen değil çoğu zaman güncelliği pas geçmek rahatlatıyor insanı. Bu pas geçmek güncel olanın kayda değer olup olmamasından daha çok bu konu üzerine yazılıp çizilenlerin yoğunluğundan kaynaklanıyor. Bilen bilmeyen hemen hemen herkesin aynı konu üzerinde –üstelik her birinin birbirini yinelemesi şeklinde- yazmaları bir açıdan konunun ciddiyetini de zedeleyerek önemini yitirmesine zemin hazırlıyor. Bizim gibi gündemi zengin- ömürleri kısa- olan coğrafyalarda bu alanda topa girmek için ya farklı bir şeylerin söylenmesi gerekiyor, ya da onu görmemezlikten gelmek... Ancak bu ikisi de olmuyor. Çoğu kişi, konusu ne olursa olsun mutlaka gündeme ilişkin bir şeyler söyleme gereksinimini duyuyor ve duyduğunu da bir diğerinden hiç farkı olmayan cümlelerle ifade etmekten kendini alamıyor.

Belirli alanlarda gündemin yoğun ve de her açıdan önemli olması, doğal olarak bu alanların dışında kalan kimi konuların ıskalanmasını da kaçınılmaz yapıyor. Tabii bu ıskalamada gündemdeki konunun “hayatî”, ıskalanan alanların ise “keyfî” gibisinden algılanmasını da kaçınılmaz kılıyor.

Bizim coğrafyamızda ıskalanan alanların başında da ne yazık ki kültür-sanat olayları geliyor. Bu alanın gündeme gelmesi için ya bir skandal düzeyinde ya da magazinsel kıvamda olması gerekiyor. Bu alanın ana ögeleri sayılabilecek yapıtlar, onların üzerine yapılacak yorum ve eleştiriler, tanıtım ve söyleşilerle soruşturmalar önemli olan gündem ya da gündemlerin altında ezilip gidiyor. Dahası gerek yazılı ve gerekse görsel basında sözü bile edilmeden harcanıp gidiyor.

Dün de öyleydi, bugün de... Yazılı basının içinde kültür-sanat sayfaları her zaman bir lüks –ya da bu alana sevimli gözükmek için bir lütuf olarak- görüldü. Görsel basında ise çoğu zaman bir araç olarak kullanılıyor. Birkaç gazete ve kanal istisna, çoğunda, örneğin bir sinema, tiyatro, müzik, plastik sanatlar ya da bu alana ilişkin dallarda süreklilik içeren bir eleştiri köşesine, ayrıntılı bir tanıtıma ya da güncel sanat olayları/olguları üzerine bir soruşturma ve söyleşiye rastlanmıyor. Kültür sanata ilişkin tüm bu konular gereksizmiş gibi algılanıyor.

Oysaki yazılı ve görsel basında kültür–sanat sayfalarına duyulan gereksinim her zamankinden çok daha fazla. Çünkü onların yerini dolduracak bu türdeki dergiler de birer birer yok olmakta, ya da bu konuya ilgi duyanların düzenli alabilme olanaklarını önemli ölçüde zorlamaktadır. Bir de bunların üzerine kitaba, sinemaya, tiyatro ya da müzik gibi sanatsal/kültürel etkinliklere ulaşabilmenin önemli ölçüde zorlaştığı düşünüldüğünde durumun geldiği nokta daha da vahimleşiyor.

Tüm sanat dallarındaki yazılıp/çizilenlerin son çeyrek yılda, bir önceki dönemlere oranla büyük ölçüde azaldığı görülmektedir. Bu da günümüzde ve gelecekte bu alanlarda araştırma yapacakların, hangi çağdaş tekniği kullanırsa kulansın gereksinimi duyduğu veriye erişiminde oldukça zorlanacağını ortaya koymaktadır. Bu durum günümüzdeki araştırmacıların önüne çıkan sorunların en büyüğü olarak kendini belli etmektedir. Öte yandan yazılmış olan araştırmaların yayınlanacak yayın organlarına erişimi de, bu türden yayın organlarının -süreli yayınların- giderek azalmasından bir başka sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Gündelik basında kültür sanat sayfalarının giderek azaldığı, süreli yayınların yok olma aşamasına gelip sanat etkinliklerine bilinen nedenlerle ulaşımının zorlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Çoğu kişinin bu alandaki tüm gereksinimlerini akıllı telefonlarından karşılama isteği ise bu alandaki bilgilere ulaşabilmiş olmanın tek tesellisi...