Kültür ve Turizm Bakanlığı kapatıldı mı? Altın Portakal olayından çıkarılacak dersler

Bu yıl 60 yaşına basan Altın Portakal Festivali’nde FETÖ’cüleri sözde mağduriyetini anlatan Kanun Hükmü adlı belgeselin gösterilmesine peş peşe tepkiler geldi. Belgeselin yarışma seçkisinden çıkarılmasını neoliberal sinema çevreleri “sansür” olarak niteledi ve yaratılan mahalle baskısıyla diğer yarışmacıların da filmlerini geri çekmesi sağlandı.

Bu sürecin ardından Festival Yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu imzasıyla yapılan açıklamada Kanun Hükmü belgeselinin festival seçkisine yeniden alındığı açıklandı. Ancak Boyacıoğlu, aynı günün akşamı başlatılan soruşturma nedeniyle belgeselin yeniden yarışmadan çıkarıldığını ilan etti.

Türkiye’de ödüllerle ilgili yıllardır tartışmalar yürür gider ancak bunlar sanat çevrelerinin çekişmesi olarak adlandırılırdı. Bugün ise karşımızda bir ödül çetesi hatta mafyası duruyor. Neoliberalizmin, Amerikancılığın, kimlikçiliğin etkin olduğu sanat çevrelerinde elbette vatansever, devrimci, özgür, sanatçılarımız var ancak ödül kurumları onların aleyhine işliyor. Nasıl ki Avrupa’da ödül alabilmek için LGBTİ propagandası yapmak ve milli haysiyeti hiçe sayıp ülkeni kötülemek gerekiyorsa Türkiye’de de FETÖ’cüleri, PKK’lıları devletin gazabına uğramış “havari”ler olarak betimlemek gerekiyor demek ki.
Esasında görülen Altın Portakal’da düğme baştan yanlış iliklenmiş ve bu “hata” FETÖ’cülerin alan kazanmasına neden olmuş. Çünkü; en başta neoliberal, Yeni Ortaçağcı, Amerikancı, halk düşmanı yani gerici sanat çevresini temsilcilerinin Altın Portakal’da bir işinin olmaması gerekir. Çünkü bir ödülde, düzenleyici kurulda veya jüri heyetinde yer alan isimlerin temsil ettikleri değerler neyse o değerler genelde ödül alır. Yani bu işin düzenleyicileri Neoliberal değerlerin temsilcileriyse o hâlde Altın Portakal’da Kanun Hükmü Belgeseli’nin yer alması da şaşırtıcı olmaz. LGBT propagandası yapan film de Altın Portakal’da ödül alırsa şaşırtıcı olmaz.

60. Altın Portakal Film Festivali’nin jürisinde yer alan 20 isim, 23 Eylül’de yaptıkları açıklamayla etkinlikten çekildiklerini ilan etmişti.

Kısacası ödüllerin kime verildiğinden ziyade hangi değerlere verildiği daha önemlidir. Bugün ne yazık ki Cumhuriyet değerleri ve vatanseverlik ödül kurumlarında yer alamıyor. Öyle ki, Attilâ İlhan ödüllerinde bile Türkçe edebiyat savunucuları jüri olabiliyor.

Peki ülkemizde kültür politikalarını oluşturmak ve uygulamakla yükümlü Kültür ve Turizm Bakanlığı ne yapıyor?

DEVLET ETKİLİ VE YÖNLENDİRİCİ OLMALI

“Bir sanat eseri bir savaş kadar büyük bir olay olabilir.” Özellikle de kültür araçlarının bu kadar geliştiği ve iletişimin hızlandığı ortamda. Üstelik kültür ve sanat silahların yapamadığı işi daha ucuza ve daha kolay yapabilir. Çünkü sanat dönüştürücüdür.

Öyleyse kültür ve sanatın taşıdığı değerlerde neyin ödüllendirilip ödüllendirilmeyeceğine çok dikkat etmek gerekiyor. Bununla birlikte devletin kültür ve sanat konusunda etkin ve yönlendirici olması, Cumhuriyet değerlerini ve vatanseverliği esas alan politikalar üretmesi ve uygulatması gerekir.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Altın Portakal’da yaşanan bu garabetle ilgili şöyle bir açıklama yaptı ve “FETÖ propagandasına alet olmayacağız” diyerek festivalden çekildi:

“Türk sinemasının alanındaki en önemli etkinliklerinden biri olan ve 60’ıncısının düzenlenme süreci devam eden Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde, belgesel yarışması bölümünde “Kanun Hükmü” adlı belgesel yer almaktadır.

Böylesi önemli bir festivalde, sanatın gücü kullanılarak mağduriyet algısı üzerinden FETÖ terör örgütü propagandası yapılmasına vesile olunması son derece üzücüdür.

Bakanlığımız, aziz milletimizin 15 Temmuz’da verdiği destansı mücadelesinin itibarsızlaştırılması, sanatın provokasyon unsuru olarak kullanılması çabasının bir parçası olmayacaktır.

Bu sebeple Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden çekilmiş bulunuyoruz.”

Bakanlığın FETÖ propagandasına tavır alması elbette önemli. Ancak başka bir soru daha devreye giriyor burada:

Kültür ve Turizm Bakanlığı dernek veya vakıf mı?

BAKANLIK YAPTIRIM GÜCÜNÜ SORGULATIYOR

Dünyadaki bütün devletlerin özelliği, yaptırım gücünü tekelinde tutmasıdır. Bu yaptırım gücünün en temelinde elbette silah vardır. Bununla birlikte devletler kuruldukları sınırlar üzerinde, siyasi ve ekonomik güç ve denetim sahibidir.

Dolayısıyla devleti idare eden hükümet bu yaptırım gücünü elinde tutar.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Altın Portakal Festivali’ne karşı tavır koyuyor. Bu elbette anlamlı daha doğrusu hiç yoktan iyidir dedirtiyor.

Fakat, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptırım gücünü de sorgulatıyor. Kültür ve Sanat işlerini yönetmesi, düzenlemesi beklenen Bakanlık sanki Altın Portakal’ın katılımcısı gibi davranarak çekilme kararı alıyor. Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir organı, düzenleyicisi olduğu festivalden çekiliyor ve o festival yapılmaya devam ediyor. Sonuç olarak FETÖ’cüler ve Cumhuriyet düşmanları zafer ilan ediyor.

ERTELENMELİYDİ

Oysa yapılması gereken basit. Diğer yarışmacıların da çekildiği koşullarda festivallerin 1 sene ertelenmesi ve gelecek yıl gerçekten Türk milletinin değerlerine, gerçekten özgür sanata ödül verecek bir düzenleyici kurul ve jüriyle Altın Portakal’ı taçlandırmaktı. Yoksa “ben çekiliyorum” diyerek FETÖ’cülere zafer ilan ettirmek değil.

Ülkemizin artık vatanseverlik ve Cumhuriyet değerleri etrafında bir kültür politikası oluşturması ve uygulaması şart. Cumhuriyet’in 100. yılına fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür, çağdaş ve vatansever sanatçılar, entelektüeller yaraşır.

Not: Yazının yazıldığı ve gazetede baskıya gittiği saatlerde Altın Portakal Film Festivali iptal edilmemişti.