Kültürel miras korumacılığı ve ephemera
Kültürel miras ya da kültür, genel anlamıyla geçmiş kuşaklar tarafından oluşturulmuş ve evrensel değerlere sahip olduğuna inanılan eserlere verilen bir addır. Yine sözlük tanımıyla bunun içine; mimari eserler, heykeller, resimler, arkeolojik eserler, kitabeler, insan ürünü ya da doğal yollarla oluşmuş sitler ile eserler, törenler, adetler gibi tarihi, sanatsal ya da bilimsel olarak evrensel değerlere sahip olan her şey girer. Ama gündelik yaşamda “kültürel miras koruyuculuğu” daha çok kentsel korumacılıkla mimarlık mirası üzerinden yoğunlaşıp yorumlanır.
Oysaki kültürel miras korumacılığını, sınırları çizilmiş bu genel sözcük tanımlamalarının ötesine çekmek de mümkündür. Bu sözünü edeceğimiz alanlar her ne kadar genel sözcük tanımları içinde yer almayıp, evrensel nitelikleri açısından tartışmaya açık bir durum ortaya koysa da pek ala kültürel mirasın bir parçası sayılabilir. Kısacası bir toplum için aidiyet duygusunu içeren her bir şey, evrensel boyutlara sahip olmayıp, yerel boyutları ve değerleriyle de birer kültürel miras sayılmalıdır.
Kültürel miras korumacılığına dahil edebileceğimiz yeni bir alan ise, her geçen gün yeni boyutlar kazanarak yaygınlaşma eğilimini gösteren ephemeradır.
Kökeni Grekçe olan “ephemera” kısaca; gündelik yaşamın gelip geçici belgeleri olarak tanımlanır. Geçmişte ömürleri ancak bir günlük olan sineklerle, yine ömürleri bir gün olan gündelik gazetelerden esinlenerek oluşturulan bu sözcük, günümüzde kağıttan yapılmış (pul, para ve tablonun dışında) tüm alanı kapsar. Kitaplar da kapakları ve özellikli de kimi özel sayfalarıyla, 32 sayfadan daha az olan risalelerle ephemeraya dahil edilirler. İki boyutlu kağıt kökenli kutular da yine ephemeranın içinde yer alır.
Ephemera her ne kadar kısa ömürlü günlük gelip geçici kağıt aksamlı her bir şeyi kapsarsa da zaman içinde değerli kağıtlar da (fermanlar, sözleşmeler, anlaşmalar vs.) bu alanın içine dahil edilmiştir. Hisse senedi ve tahviller ise scripophily adı verilen bir başka alanın eserlerini oluşturur. Ülkemizde Ephemera ve bununla ilgilenen ephemeristler “Kağıt arkeologları” olarak da tanımlanır.
Bugüne dek bulunan en eski ephemera eseri ise MÖ 300 yılına ait bir papirüstür. MS 100’de İngiltere’de bulunan Roma dönemine ait ephemeralar arasında ise savaş kayıtları, inşaat malzemelerine ilişkin faturalar, bir askerin ailesine yazdığı mektuplar yer alır.
Bilinen en eski ephemerist Samuel Peps’tir (1633-1703). Ünlü bir günlük yazarı olan Pepys’in biriktirdikleri arasında halk türküleri, sokak edebiyatının ürünleri ve etiketler bulunmaktadır.
Ephemeraya dahil olan eserleri saymak ise, dahil olmayanları saymaktan daha zordur. Ama genel olarak bilet, fatura, etiket, mektup, fotoğraf, afiş, gravür, kartpostal, el ilanları, iş yerleri ve şekerleme kartları, davetiye, makbuz, resmi belgeler, kitap ayraçları, sigara kağıtları, başta olmak üzere kağıt olan her bir şey ephemeranın malzemesi olarak tanımlanabilir.
1996 yılında Türkiye’de dernekleşen ephemera olgusu kısa bir süre yaygınlaşmış, giderek alanlarında uzmanlaşmış koleksiyoncu ve de satıcılarıyla bu konuda yapılan müzayede sayısıyla dünya ülkeleri arasında ilk sıralarda yer edinmiştir. Ayrıca prestij kitap alanında, yine ephemeraya dayanan, hem nitelik hem de nicelik açısından önemli eserler ortaya konmuştur. Ve konmaya da devam edilmektedir.
Önceleri yadırganan ama giderek bilimsel eserlerde de – bir hali gecikmiş olsa da - yerini bulan ephemera, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kimi eserleriyle hızla yaygınlaşıp gelişmekte olan kültürel miras korumacılığının kanatları altına girmiştir.
Ephemeracıların tanımına göre tarih iki yerdedir; ilki kütüphanelerin tozlu raflarında, diğeri ise bir çırpıda tüketilip atılan kağıtlarla çöplerdedir. Ephemera çöplere atılan kağıt aksamla tarih yazan günümüzün en popüler bir dalıdır.