Kulüplerimizdeki istikrar sorunu

ALMANYA'nın en başarılı futbol takımlarından Bayern Münih, bildiğiniz gibi geçen sezon üst üste 10'uncu kez Bundesliga şampiyonu oldu sayın okurlarım. Üstelik sadece Alman kulüpleri ile yarışmadı, Avrupa kupalarında da hemen her sezon üst seviyede mücadele etti. Bu sezon da son olarak Werder Bremen ve Schalke'yi mağlup edip liderlik koltuğuna adamakıllı yerleştiler. Öyle görünüyor ki liderliği bırakmak niyetinde de değiller. Yani, Alman devi tam bir istikrar örneği.

ÜLKEMİZE DÖNERSEK...

Güzel Türkiyemizde kulüp futbolunun son dönemine baktığımızda, 2000 sonrasında 3 veya daha fazla üst üste şampiyon olabilen takım yok. Bahsettiğim dönemde Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Bursaspor, Başakşehir ve Trabzonspor kulüpleri şampiyonluk sevinci yaşadı ama istikrar yakalayamadı.

Daha uzaklara gitmeden yakın dönemden Başakşehir ve Beşiktaş'ı hatırlayalım. Şampiyonluk sonrası sezonlarda iki kulübümüz de ligde keskin bir düşüş yaşadı ve çok başarısız oldu. Şimdi Trabzonspor da geçen sezonki şampiyonluğun ardından maalesef bu sezon ligde peş peşe puan kayıpları yaşıyor. Umarım şampiyonluk yarışından erken kopmazlar. Benim esas bahsetmek istediğim konu şu: Kulüplerimiz neden bu kadar istikrarsız?

SEBEPLERİ ÇEŞİT ÇEŞİT...

Sayın okurlarım, Avrupa kulüplerinde forma giyen gençlerimiz ile kulüp futbolunun bugünü ile bağ kurar ve tespitimi temcit pilavı gibi önünüze koyarsam ki doğrusu da bu, sakın bana kırılmayın.

Önde gelen ilk sorun; birçok kulübümüzün ilk 11'inde “Vatan millet Sakarya” diyebilecek ancak 3 Türk futbolcumuz var. VAR odasında bekleyen hakem ve gözlemci sayısı bile sahadaki Türk futbolcu sayısından çok. İşin ızdırap verici kısmı da bu. Yedek kulübesinde Türk oyuncular var ama yalnızca isim olarak. Kulüp başkanlarının, “Oynayacak futbolculara teknik direktörümüz karar veriyor.” kolaycılığı ve yabancı futbolcu sempatisi de buna eklenince... Özellikle yabancı transferlerindeki menajer oyunları ve para trafiği de malumunuz, kulüpleri borç batağına itiyor.

BAŞARI SONRASI REHAVET

Bir diğer sorun da rehavet. Ligde şampiyonluk kazanarak piyasa değerlerini artıran teknik direktör ve futbolcular, “Ben bu işi çok iyi yaparım.” rahatlığı ile yeni sezona adım atıyor, başkan ve yöneticiler de şampiyonluk sonrası başarının “tıpış tıpış” kendilerine geleceğini sanıyor.

Sezona performans düşüklüğü ve hafif tempo antrenmanlarla başlanıyor, birkaç kötü skordan sonra kendine gelen teknik direktör, futbolcularının seviyesini, kas ve adalelerinin zorlanma ve hatta yırtılma ihtimalini hiç düşünmeden bir anda ağır idmanlara dönüyor. Bilinçsizce yapılan her işte olduğu gibi antrenman metotlarındaki bu hatalar yüzünden de başarısızlık kaçınılmaz hale geliyor.

- DEVAM EDECEK -