Kurban mı hangi Kurban?

“Kurban” Bayramı geliyor, birkaç gün kaldı.
Öncelikle sağlıklı ve mutlu geçecek bir bayram diliyorum.

Diliyorum dilemesine de…

Etin vitrinden seyredildiği, çocuğunun gırtlağından geçsin diye utana sıkıla “100 liralık kıyma versene!’’ denilen günlerin yaşandığı, çocukların eksik beslenmeye ‘‘kurban’’ edildiği ülkemde ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Emeklinin; torunlar gelirse bayram harçlığını nasıl denkleştirip vereceğim diye düşünüp, çaresizliğe ‘‘kurban’’ edildiği günlerin ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Akşama doğru pazar yerlerine gidip kapanmak üzere olan tezgahlarda gözden çıkarılanları toplama utancına ‘‘kurban’’ edilen milyonların ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Yıllarca hizmet verip, 10.000 lira maaşla aslanlar gibi geçinen ve bir de üstüne üstlük 3.000 lira bayram ikramiyesi alan emeklimin ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Yetişkin erkek, kadın 1 genç ve 1 çocuk esas alınarak belirlenen 4 kişilik bir ailenin AÇLIK! sınırının Mayıs 2024 itibariyle 19.924 TL olduğu bir ekonomide son zamla 17.002 TL asgari ücret alarak açlığa ‘‘kurban’’ edilen ailelerin ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Gıda dışı harcamaları ile YOKSULLUK sınırının 59.353 TL olduğu ekonomik sistemde, 2 kişi çalışsa bile 34.004 TL alarak yoksulluğa ‘‘kurban’’ edilen ailelerin ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Doymak bilmeyen açgözlülükle ülkenin iliğini kemiğini emerek büyük kazançlar sağlayan bankaların, ‘‘bayram kredisi veriyoruz alın bayram yapın’’ tuzağı ile ‘‘Kurban!’’ avına çıktığı sistemin ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Yerli turiste 2-3 katı fiyatla yaklaşıp, yabancı turisti evinden alıp ülkeye getiren turizm sisteminin ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Aylar sonrasına dahi randevu alamayan ve sağlık ihtiyacı gecikmesin diye özel hastanelere ‘‘kurban’’ edilenlerin ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Her gün yağmur gibi gelen zamlara karşı hâlâ milli ve üretime dayalı ekonomi modeline geçmemekteki körlüğe, ısrara, bağımlılığa ve inada ‘‘kurban’’ edilenlerin ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.
Ürettiği mal elinde kalan ya da simsarlarca talan edilerek kendi emeğine ‘‘kurban’’ edilen çiftçinin, köylünün ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Vahşi kazanma güdüsü ile kontrolsüz, çağcıl şartlar taşımayan maden ocaklarında bir kürek kömüre ‘‘Kurban!’’ edilenlerin ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.

Zamanında Bosna ve dünyanın birçok noktasında olduğu gibi şimdi de Filistin’de Emperyalizme, Kapitalizme ve işbirlikçilerine ‘‘kurban’’ edilenlerin ‘‘Kurban’’ bayramı geliyor.
Dünyanın gözü önünde düpedüz soykırım yapılırken sargı bezi göndererek vicdan temizleyenlerin ‘‘Kurban’’ bayramı geliyor.

Gazze’de çaresiz babaların, memeleri kuruyan annelerin, gözümüzün içine bakarak ağlayan çocukların ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor

Dağda teröre kurban edilen evlatları için feryâd eden anaların ‘‘Kurban!’’ bayramı geliyor.
Bu satırlara dur demesem böylece uzar gider… Kısacası ‘‘Kurban!’’ kelimesinin bende bıraktığı etki maalesef bu bağlamda.

Yaşadığımız ve yaşayacağımız günleri gerçekten bayram iklimine sokmamız için aklımızı başımıza toplamamızın zamanı geldi de geçiyor bile. Tabii ki bayramlarımızı alabildiğine kutlayıp, gücümüz el verdiğince tadını çıkaracağız. Lâkin bayramlar yalnızca kutlama, günlük yaşam iklimimizden kaçıp kurtulma değil, o iklimin ve şartlarının gözden geçirilme günü olmalıdır. Bayramlar sosyal muhasebe defterlerinin açılıp satır satır okunduğu günler olmalı. Sosyal adaletsizliğin zirve yaptığı, gelir farklarının artık uçurum falan değil fiyortlar kadar olduğu, orta sınıfın ortadan kalktığı süreçlerde bayramlar tehlike sinyallerinin daha yüksek volümde hissedildiği günlerdir (!)

Seyredin şimdi TV, gazete ve sosyal medya ortamındaki ikrah ettiren et ve ziyafet görsellerini. İmrendiren yemek tariflerini… Tatil beldelerindeki vahşi yığılmaları. 5 yıldızlı yağmalardan çöpe atılan açık büfe artıklarını…

Ezcümle, kapitalizm hangi inançtan olursanız olun bayram ikliminizin dahi direksiyonuna geçmek için her türlü cambazlığı yapar ve genelde başarılı da olur. Emperyalizmin asit yağmuru altında yıkanmamak ve kapitalizme ‘‘Kurban!’’ olmamak için önce kendimizin sonra etrafımızın farkında olmak gerektir. Bu farkındalık yeni ‘‘Kurban!’’ları bıçaktan döndürecektir.

Bayram arifesinde canınızı sıkmak, bayramınızın tadını kaçırmak tabii ki istemiyorum ama bu ülkenin inanç sisteminin dayandığı muhteşem bir ata sözü vardır.

‘‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir!’’

Hadi bakalım benden de size Mahzuni’den birkaç dize bir bayram hediyesi olsun:

Atına binmeyi bilmeyen tatar
Kendi hayalinde ciritler atar
Beşimiz tok, on binimiz aç yatar
Böyle bir sisteme yazık değil mi?
Sülâlem sermemiş yırtılmış sergi
Vallahi dediğim değildir yergi
Hırsıza kaç kurtul, mazluma vergi
Böyle bir adalet kazık değil mi?