Küresel ısınma: Fiyatlandırma değil planlama (2)
Tütün/sigara fiyatlandırma ve vergilendirme çözümüdür. Vergi veya fiyat ne kadar yüksek olursa, tütün endüstrisine dokunmadan tüketim o kadar düşük olur. Fiyatlandırma düzenlemeleriyle sigara içmenin küresel olarak gerçekten ortadan kaldırılıp kaldırılmadığı sorusunu bir kenara bırakırsak, küresel ısınma gerçekten piyasa fiyatlandırmasıyla çözülebilir mi? İklim değişikliğine yönelik piyasa çözümleri, bir vergi veya kota sistemi aracılığıyla karbon emisyonlarının zararlı etkilerini dâhil ederek “piyasa başarısızlığını” düzeltmeye çalışmak üzerine kuruludur. Argüman, ana akım ekonomik teori karbonun sosyal maliyetlerini fiyatlara dâhil etmediği için fiyat mekanizmasının bir vergi veya yeni bir pazar yoluyla “düzeltilmesi” gerektiği yönündedir. Ancak yakın tarihli bir makalenin işaret ettiği gibi, sorun şu ki iklim değişikliği (tütün gibi) tek bir piyasa başarısızlığı değil, kapitalist ulaşım, enerji, teknoloji, finans ve istihdam alanlarında birçok başarısızlıktır.
***
Karbonun “toplumsal fiyatının” ne olması gerektiğini hesaplamaya çalışan ekonomistler, işin içine o kadar çok faktörün girdiğini ve fiyatlandırmanın o kadar uzun bir zaman diliminde tahmin edilmesi gerektiğini bulmuşlardır ki, sosyal hasara parasal bir değer biçmek gerçekten imkânsızdır. (karbon fiyatı için tahminler, ton CO2 başına 14-386 dolar arası!) “Düşük olasılıklı ancak yüksek hasarlı, felaketli veya geri dönüşü olmayan sonuçlardaki belirsizlikleri yaklaşık olarak tahmin etmek imkânsızdır.” Gerçekten de, karbon fiyatlandırmasının uygulandığı yerlerde, emisyonları azaltmada sefil bir başarısızlık olmuştur. Avustralya örneğinde, fiyatlandırma uygulaması hükümet tarafından enerji ve madencilik şirketlerinin baskısı altında düşürülmüştür.
***
Karbon emisyon fiyatlarını yükseltmek hakkında çok şey konuşulurken, hükümetlerin fosil yakıt endüstrilerine yapmaya devam ettiği devasa sübvansiyonlar hakkında çok az şey söyleniyor ya da hiçbir şey söylenmiyor. AB Komisyonu üyesi Gentiloni şöyle itiraf ediyor: “Paradoksal olarak, [mevcut enerji vergilendirme yönergesi] çevre dostu yakıtları değil, fosil yakıtları teşvik ediyor. Bunu değiştirmeliyiz.”
***
Bir rapor, birçok kişinin krizle mücadele etme taahhüdünde bulunmasına rağmen, G20 ülkelerinin 2015 yılında Paris iklim anlaşmasının imzalanmasından bu yana fosil yakıtlar için 3.3 trilyon dolardan (2.4 trilyon sterlin) fazla sübvansiyon sağladığını gösteriyor. Rapor, 19 G20 üye devletinin tamamının fosil yakıt üretimi ve tüketimi için önemli mali destek sağlamaya devam ettiğini söylüyor (AB bloğu 20. üyedir.) Genel olarak, en son verilere göre, mevcut sübvansiyonlar 2015'e göre her yıl yüzde 2 düştü. 2019'da 636 milyar dolara ulaştı.
Ancak Avustralya, fosil yakıt sübvansiyonlarını dönem içinde yüzde 48 oranında artırdı, Kanada'nın desteği yüzde 40 ve ABD'nin desteği yüzde 37 arttı. Rapora göre, Birleşik Krallık'ın sübvansiyonları bu süre zarfında yüzde 18 düştü, ancak 2019'da hala 17 milyar dolarlık bir sübvansiyon kaldı. En büyük sübvansiyon destekleri, birlikte tüm sübvansiyonların yaklaşık yarısını oluşturan Çin, Suudi Arabistan, Rusya ve Hindistan'dan geldi.
***
Raporda, fosil yakıt sübvansiyonlarının yüzde 60'ının fosil yakıt üreten şirketlere, yüzde 40'ının ise enerji tüketicileri için fiyatların düşürülmesine gittiği tespit edildi. Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü'nün yakın tarihli bir raporunda, 32 ülkedeki tüketicilere yönelik fosil yakıt sübvansiyonlarında reform yapılmasının, CO2 emisyonlarını 2030 yılına kadar 5.5 milyar ton azaltabileceği ve bu da yaklaşık bin kömürle çalışan elektrik santralinin yıllık emisyonuna eşdeğer olduğu sonucuna varıldı. Bu değişikliklerin aynı zamanda hükümetlere 2030 yılına kadar yaklaşık 3 trilyon dolar tasarruf sağlayacağını söyledi. Uluslararası Enerji Ajansı'nın 2050 yılına kadar net sıfır emisyon yol haritası, kömürle çalışan üretimde yıllık yüzde 6'lık bir düşüş çağrısında bulunuyor. Yine de kömür bu yıl neredeyse yüzde 5, 2022'de yüzde 3 daha büyüyecek ve yeni bir zirveye ulaşacak.
Raporda ayrıca G20 ülkelerinin karbon kirliliğine nasıl fiyat biçtiği de incelendi. Fransa, Almanya ve Güney Afrika'da emisyonların yüzde 80'inden fazlasının bu fiyatlar tarafından karşılandığını tespit etti. Birleşik Krallık'ta, emisyonların yüzde 31'i karşılanmaktadır, ancak Birleşik Krallık, bir ton CO2 başına 58 dolar ile en yüksek karbon fiyatlarından birine sahiptir. ABD emisyonlarının sadece yüzde 8'i ton başına 6 dolar gibi düşük bir fiyatla karşılanmaktadır. Rusya, Brezilya ve Hindistan'da karbon fiyatları yok. Nordhaus, G20'ye yaptığı konuşmada, mevcut ortalama küresel karbon fiyatının 2 doların altında olduğunu ve küresel emisyonların yüzde 80'inin hiçbir karbon emisyonu fiyatlandırma pazarına sahip olmadığını gösterdi.
SİSTEM İÇİ ÇÖZÜMLERİN YETERSİZ OLDUĞUNU IMF BİLE KABUL ETTİ
Bu nedenle, karbon fiyatlandırması ve vergilendirme çözümü, emisyonları düşürmeye çalışsa bile, küresel ısınma tehlikeli “taşma noktalarına” ulaşmadan küresel olarak uygulanamayacağı için boş bir hayaldir. En son iklim biliminin tümü, taşma noktalarının hızla yaklaştığını ve fosil yakıt üretiminin karbon fiyatlandırması ve vergiler gibi "piyasa" çözümleri ile kullanımını azaltmaya çalışırken devam etmesine izin vermenin yeterli olmayacağını gösteriyor. IMF bile piyasa çözümlerinin işe yaramadığını kabul etti.
Pazar çözümleri işe yaramıyor çünkü kapitalist şirketler için iklim değişikliğinin hafifletilmesine yatırım yapmak karlı değil: “Üretken sermayeye ve altyapıya yapılan özel yatırımlar, yüksek ön maliyetlerle ve her zaman fiyatlandırılamayan önemli belirsizliklerle karşı karşıya. Düşük karbonlu bir ekonomiye geçiş için yapılan yatırımlar, ayrıca, azaltıcı politika yaklaşımlarına ve öngörülemeyen teknolojik gelişmelere bağlı olarak önemli siyasi risklere, likidite azlığına ve belirsiz getirilere maruz kalmaktadır.” (IMF)
***
Gerçekten de: “Düşük karbonlu yatırımların özel ve sosyal getirileri arasındaki büyük farkın gelecekte de devam etmesi muhtemeldir, çünkü karbon vergilendirmesi ve karbon fiyatlandırması için gelecekteki yollar, özellikle politik ekonomi nedenleriyle oldukça belirsizdir. Karbon emisyonları şu anda fiyatlandırılmadığından, yalnızca mevcut iklim azaltımı için eksik bir pazar değil, aynı zamanda gelecekteki iklim azaltma teknolojisi, altyapı ve sermayeye yönelik özel yatırımların getirileri ile ilgili olan gelecekteki azaltım için pazarların da eksik olduğu anlamına gelir.” Başka bir deyişle, bu alana dair kayda değer bir şey yapmak karlı değildir.
***
Alternatif nedir? İngiltere Merkez Bankası'nın eski başkanı ve BM ve birçok çok uluslu şirketin iklim değişikliği elçisi Mark Carney, bunun “düzenleme” olduğunu düşünüyor. “Hükümetten net, güvenilir ve öngörülebilir düzenlemelere ihtiyacımız var” dedi. “Hava kalitesi kuralları, bina kodları, bu tür güçlü düzenlemelere ihtiyaç var. Gelecek için güçlü düzenlemelere sahip olabilirsiniz, o zaman finansal piyasa o gelecek için bugünden yatırım yapmaya başlayacaktır. Çünkü piyasalar bunu yapar, her zaman ileriye bakarlar.”
Carney'nin cevabı, fosil yakıt üretimini genişletmeye devam etmek için sadece bir bahane. IEA (Uluslararası Enerji Ajansı) yakın zamanda dünyanın küresel ısınmada Paris hedefi artışının 1.5C'de kalacağını söylemesine rağmen, artık fosil yakıt kaynaklarının araştırılması veya geliştirilmesi mümkün olamazdı, ancak Carney ülkelerin ve şirketlerin fosil yakıtları kullanmaya devam edebileceklerini savunuyor. Karbon yakalama ve depolama gibi teknolojileri veya emisyonları azaltmanın diğer yollarını kullanın. “Doğru düzenlemeyle, yükselen bir karbon fiyatıyla, bu şekilde yönlendirilen bir finans sektörüyle, hükümetin, finansal kurumların, şirketlerin kamuya hesap verebilirliği ile, evet, o zaman yapabiliriz, kesinlikle küresel ısınmayı 1.5C'de tutmayı başarabileceğimiz koşullara sahibiz.”
PİYASAYA KARŞIT BİR DÜZENLEME LAZIM
Bu samimiyetsiz bir saçmalık. Karbon fiyatlandırma planları, fosil yakıt endüstrisi ve diğer büyük çokuluslu sera gazı yayıcılarına dokunulmadığı ve bunları aşamalı olarak ortadan kaldırmak için bir plana dâhil edilmediği sürece, geri dönüşü olmayan küresel ısınmanın taşma noktasının geçileceği gerçeğini gizlemektedir. Piyasanın konuşmasını ve 'düzenleme' yapmasını beklemek yerine, fosil yakıt endüstrilerinin, finansal kurumların ve başlıca emisyon sektörlerinin kamu mülkiyeti ve kontrolü altına alındığı küresel bir plana ihtiyacımız var.
***
Fosil yakıt endüstrisi dışında karbonun en büyük yayıcıları veya tüketicileri kimlerdir? Aşırı tüketime sahip olan ve her yere uçanlar, Küresel Kuzey'deki en zengin servet ve gelir sahipleridir. Ordudur (en büyük karbon tüketimi sektörü). Otomobillerde, uçaklarda ve havayollarında, denizcilikte, kimyasallarda, şişelenmiş sularda, işlenmiş gıdalarda, gereksiz ilaçlarda ve benzerlerinde kapitalist üretim ve tüketimin israfı, doğrudan karbon emisyonlarıyla bağlantılıdır. Endüstriyel tarım, endüstriyel balıkçılık, tomrukçuluk, madencilik ve benzeri zararlı endüstriyel süreçler aynı zamanda başlıca küresel ısıtıcılardır, bankacılık sektörü ise tüm bu karbon emisyonunu garanti altına almak ve teşvik etmek için faaliyet göstermektedir.
***
Küresel bir plan, yatırımları yenilenebilir enerji, organik tarım, toplu taşıma, kamu su sistemleri, ekolojik iyileştirme, halk sağlığı, kaliteli okullar ve şu anda karşılanmamış diğer ihtiyaçlar gibi toplumun ihtiyaç duyduğu şeylere yönlendirebilir. Ve kaynakları Kuzey'deki işe yaramaz ve zararlı üretimden Güney'i geliştirmeye, temel altyapı, sanitasyon sistemleri, devlet okulları, sağlık hizmetleri inşa etmeye kaydırarak dünyanın her yerinde kalkınmayı eşitleyebilir. Aynı zamanda, küresel bir plan, gereksiz veya zararlı endüstrilerin azaltılması veya kapatılması nedeniyle yerinden edilen işçilere eşdeğer işler sağlamayı hedefleyebilir. Fiyatlandırma değil planlama.
NOT: Bu yazı İkra Göksu Nacar tarafından Aydınlık için çevrilmiştir. Arabaşlıklar tarafımızdan konulmuştur.