Kürtaj ve Diyanet İşleri Başkanlığı -(TAMAMI)

Oğlum evlense, gelinim hamile kalsa, dede olacağım için mutluluktan geberecek hale gelsem ve derken, ortada hiçbir geçerli neden ve gerekçe yokken, gelin hanım torunum olacak çocuğu kürtajla aldırsa, vallahi de billahi de o “kör olasıca”yla bir daha asla konuşmam. Bu cinayetin işlenmesine oğlum da katkıda bulunmuşsa ona da ebediyen küserim!

Tanbey, birkaç yıl önce, çocuk doğurmak istemediği için, Sharon Stone kesimli bir WASP kızıyla evlenmemişti. Kal neymiş (Mersinlicedir), finans dünyasında “kariyer yapmak” istiyormuş Boston’lu hatun. Sonra pişman oldu ama, bizim ailede laf ağızdan bir kez çıkar. İşi somutlaştırmak için bir aile sırrımızı da fâş ettim işte! Bana gene kızacak çocuk!

Beleş laf değirmenleri

Başvekil hazretleri her hafta bir münazara konusu veriyor Türkiye memleketine. Başta haber kanalları olmak üzere, bütün “aptal kutuları” hemen “bir şûrâ” düzeniyor; bedavaya geldiği için önlerine geleni konuşturuyor. Katılımcılar da katılmaya teşnedir hani, ceplerinden taksi parası verip TV stüdyolarına koşarlar ve beş para etmez fikirlerini beyan ederler, beleşine... Kimi zaman da kendileri kadar kof “muarızlar”ından iyice bir zaparta yerler. Haa, o evlere şenlik gazeteci ekürilerini de unutmayalım!..

Bir de telefonla katılanlar vardır. İşin uzmanları, sözde uzmanları, güya fikir beyan ederken, televizyon stüdyolarında programı yöneten hatunlar sabırsızlanırlar ve zavallıları kestirmeden sepetlerler. Bu telefon bağlantıcıları hiç ders almazlar, ilk aramada tekrar telefona koşarlar. Böyle acaip işlerdir bunlar.

Vur bre! Öldür bre!

31 Mayıs, Perşembe akşamı, CNN-Türk’ün Ahmet Hakan programında, başvekil hazretlerinin yeni münazara konusu kürtaj üzerine aynı türden bir panayır kurulmuştu. Derken, Trabzon’da aile hekimliği yapan Seda Sezer hanımefendi ile bağlantı kuruldu. Doktor hanım lafa din mülkünün “helal doğum” kapısından girince televizyonu derhal kapattım. Ertesi gün, bu hanımın, “Biz müslümanız, diyorsanız kürtajdan uzak durun, kürtaj yasaklanmalı ve ceza yaptırımı gelmelidir. Tabii ki annelerin yaşaması lazım. Anne yaşarken çocuğunu öldürmemeli. Tecavüze uğrayan kişi kürtaj yaptıracağına, tecavüzü gerçekleştiren kişiyi öldürsün. İkisi de cinayettir” dediğini internetten öğrendim. Helal olsun vallahi! Ancak, tecavüz magdûrelerini cinayet işlemeye teşvik bâbında türbanlı hekimlere hiç gerek yok, her mahalle kabadayısı gönüllü yapar bu işi. Yeter ki cezası olmasın! Bu arada, tecavüze uğrayan magdûreyi de “aile şûrâsı kararı ile” bir yakını öldürür ve namus temizlenir.

Bir Deli Dumrul yasası

Bu arada, ülkenin mümtaz Sağlık Bakanı, kürtaj yasasının 12 Eylül Dönemi ürünü olduğunu söylemiş (Taraf, 01.6.12). Zırva tevil götürmez! Bu mümtaz Sağlık Bakanı kürtaja izin veren yasanın iptalinin yanı sıra, 12 Eylül armağanı olan siyasal partiler ve seçim yasalarıyla birlikte yüzde on barajını kaldıran bir yasa kokteyli yaparsa saçmalık bir oranda hoş görülebilir. Kürtaj nasıl olsa bir Deli Dumrul yasasıyla yasaklanacak. Sultan’ın emri kanûnnâmeye girecek.

Bu yasa çıkartırken AKP hükümeti, derin dini kaygıları (!) gereği gizlice ulemâya, Diyanet’e, “mapus damı”ndaki Cübbeli Ahmet Hoca’ya ve hatta F.Hoca Efendi’ye danışabilir: İsterse kurşuncu Kör Zekiye’ye fal baktırabilir. Başvekil bizzat istihâreye yatabilir. Amma ve lâkin Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan kesinlikle resmen görüş alamaz. Cumhuriyet’e aykırıdır!

İlahiyatçı olduğu iddia edilen boşanma davalarının ünlü avukatı Kezban Hatemi hanımefendi, 1 Haziran tarihli Taraf gazatasında “Bir konuyu (kürtajı) dine bağlayıp bağlamamak bizim elimizde değildir” buyursa da, hükümet aleni surette hiçbir mercie başvurup görüş alamaz. Adı geçen gazatanın aynı sayfasında ulusal medar-ı iftiharımız Baskın Oran bu hususta bir şey söylemezken kıdemli akıl hocalarından Doğu Ergil erkek milletine söz hakkı tanımamaktadır.

Kendisine akıl danışılanlar arasında eski AKP milletvekili Mehmet Elkatmış da var ki, bu harbî adam, “Diyanet İşleri Başkanlığı tabii ki dini yönden düşündüklerini söyler. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın söylediği şey dikkate alınır” demektedir.

Kambersiz düğün olur mu?

Din âleminin ummanlarından Hayrettin Karaman hazretlerinin bu hususta ne buyurduğunu merak ettiğimden, 1 Haziran tarihli Yeni Şafak’a baktım: Karaman Hoca, Kur’an’ı Kerim’i ve hadîs külliyatını atlayarak Gazzâlî’ye yumuluyor ki, bu, Kur’an ve hadîslerin bu konuda referans ol(a)madığı anlamına gelir. Bu durumda, Gazzâlî ve öteki fıkıhçıların sözlerinin hiçbir kıymet-i harbiyyesi olamaz.

Öte yandan, Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen 4. Semavi ve Geleneksel Dinler Liderleri Kongresi’de konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, kürtaj ve sezaryen konusunda Diyanet İşleri Yüksek Kurulu’nu görevlendirdiklerini söylemiş. Başkan istediği kadar Din İşleri Yüksek Kurulu’nu görevlendirsin. Kürtaj ve sezaryen konusunda Kur’an ve hadîslere dayalı hiçbir referansa sahip bulunmayan bu kurul, bu konuda, Hamsi Sevenler Derneği Yönetim Kurulu’ndan daha yetkili değildir.

Yahu bir Allah’ın kulu çıkıp “Kürtaj ve sezaryen tıbbın işidir, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın herhangi bir konuda kamusal fetva yetkisi yoktur; Diyanet İşleri Başkanlığı’nı yasama işlerine karıştırmak Anayasa’ya aykırıdır!” demiyor ve ülkemizde gayrı müslimlerin ve sapkın ateistlerin de vatandaşlık numarasına sahip olduklarını söylemiyor. Patrikhanelerden ve Hahambaşılık’tan görüş alınmasına karşıyım ama Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan istendiğine göre, onları da hesaba katmak gerekir.

Böyle bir rûhânî iklimde, gazetelerin yazdığına göre, Fenerbahçe kulübü de üç puan kazanmak için elbette parayla dua okutur, kaleye tavuk ayağı gömdürür! Neden kınıyorsunuz?!