Kuzey Kıbrıs’tan Bolivya’ya bağımsızlıkçı dalga

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Bolivya seçimlerinden çıkan sonuçlar, Batı’nın Doğu Akdeniz ve Latin Amerika’da yenilgisini müjdeliyor.

KKTC’de Batı propagandası, Bolivya’da ise ABD darbesi yeterli olmadı.

Batı karşısında bağımsızlığı savunan adaylar, KKTC’de Ersin Tatar ve Bolivya’da Sosyalizme Doğru Hareket Partisi’nin adayı Luis Arce seçimleri kazandı.

Batı’nın stratejik alanlardaki yenilgisini hazırlayan iki farklı süreci ve sonuçları incelemekte yarar var:

DOĞU AKDENİZ’İN ANAHTARI KIBRIS

KKTC’de seçimlere, Doğu Akdeniz’de cepheleşmenin derinleştiği, Batı kampının saldırgan adımlar attığı bir süreçte gidildi.

Doğu Akdeniz’de saf tutan ülkelerin tamamına yakını, Kıbrıs üzerinden Türkiye’yi zayıflatmak amacıyla seçimlere müdahil olmaya çabaladı.

Özellikle Avrupa Birliği başta medya olmak üzere çeşitli araçları kullanarak, Kuzey Kıbrıslıları baskılama suretiyle yönlendirmeyi hedefledi.

Batılı ülkeler, Mustafa Akıncı’ya tam desteğini verirken Ersin Tatar’a karşı sert bir kara propagandaya girişti.

Türkiye’nin bu hamlelere cevabı Maraş’ın açılması ve uzun süreden bu yana süren “su sorunu”nu çözmek oldu.

Sonuç, Ersin Tatar’ın ikinci turda elde ettiği galibiyet oldu.

KKTC’deki sonuçlar, Türkiye’nin elinde tuttuğu stratejik önemdeki bir cepheyi kuvvetlendirdiğini ilan etmektedir..

Sonuçların işaret ettiği bir başka gerçek ise Türkiye’nin doğru bir siyasi çizgi izlemesi halinde KKTC’de asla mağlup olmayacağıdır.

Dünya ve bölgemiz, sistemin taşlarının yerinden oynadığı bir süreçten geçiyor.

Türkiye’nin doğru adımlar atması halinde KKTC’nin dünya tarafından tanınmasının koşulları oluşmuş durumda.

Önümüzdeki süreç, bu doğrultuda pek çok gelişmeye sahne olacağa benziyor.

ABD BOLİVYA’DA YENİLDİ

20 Ekim 2019’da Latin Amerika, ABD menşeli darbelerin bir yenisine şahitlik etti.

Bu sefer hedef Bolivya’nın anti-emperyalist ve vatansever lideri Evo Morales’di.

Morales’in evi basıldı ve çeşitli yollarla ülkeyi terk etmeye zorlandı. Morales darbe sonrası, “Sağcı darbeci bir senatör, önce kendini Senato Başkanı, ardından da yasama çoğunluğu olmadan etrafında bir grup suç ortağı ve halka baskı yapan güvenlik güçlerinin eşliğinde Bolivya'nın Geçici Devlet Başkanı ilan ediyor. Bu darbe, polis ve darbe için kullanılan askerlerin öldürdüğü kardeşlerimizin üzerine yapılmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.

Destekçilerinin bir kısmı tutuklanırken, sokaklarda kanlı çatışmalar yaşandı.

ABD kontrolüne geçen ordu birliklerinin, halka ateş açtığı görüntüleri televizyonlardan izledik.

Washington, Bolivya’da iktidarı Jeanine Anez’e teslim etti. Anez, elinde İncil’le Başkanlık Sarayı’na girdi ve Morales yanlılarına karşı baskıyı arttırdı.

Fakat direniş sürdü.

Darbeden yaklaşık 1 yıl sonra düzenlenen seçimleri Morales’in aday gösterdiği Sosyalist aday Luis Arce kazandı.

Arce, ilk açıklanan sonuçlara göre oyların %52,4’ünü aldı.

Darbecilerin Cumhurbaşkanı Jeanne Anez dahi Sosyalistlerin ilk turda ezici çoğunluk ve oy farkıyla kazandığı seçimi tanımak zorunda kaldı.

Şimdi darbeyle uzaklaştırılan lider Morales’in ülkeye dönüşü bekleniyor.

Diğer yandan Morales, yeni kışkırtmalara karşı halkı uyardı.

Bolivya’daki seçim sonuçları, kıtada, Venezüella’nın efsanevi lideri Hugo Chavez’in ölümü (veya öldürülmesi, CIA tarafından zehirlendiğine dair kuvvetli şüpheler mevcut), Brezilya’da Sosyalistlerin seçim yenilgisi ve Morales’e karşı girişilen ABD harekatının şokunun atlatılmış olduğuna işaret ediyor.

Bolivya’daki zaferle beraber Latin Amerika’da tekrar yükselecek devrimci bir dalganın halihazırda zor günlerden geçen ABD’yi iyice sıkıştıracağı aşikar.

Doğu Akdeniz ve Latin Amerika’dan gelen zafer haberleri, Atlantik’i zor günlerin beklediğini gösteriyor.

İnsanlığın, bu geniş çaplı direniş cephesini ilmik ilmik öreceği bir sürecin başlangıcındayız.