Laikliğe Saygı Günü ve Sivas’ta 37 çırağ-(TAMAMI)

2 Temmuz’u “Laikliğe Saygı Günü” olarak ilân eden Birleşmiş Milletler değil, TBMM değil, NATO değil, yeni bir Sivas Kongresi hiç değil, Edebiyatçılar Derneği’nin öncülüğündeki, elliyi aşkın sanatçı örgütünü temsil eden 1994 Sanatçılar Kurultayı...

Sanatçılar Kurultayı’nın bildirisi:

“Barışın, demokrasinin ve insanlık onurunun güvencesi olan laikliğe saldırıların pervasızlaştığı bu günlerde toplanan kurultayımızda söz alan konuşmacılar, ülkemizin içinde bulunduğu koşullara ilişkin görüşleriyle geleceğe ışık tutmuşlar ve Kurultay’da şu sonuçlara varılmıştır:

1. 2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta yaşanan toplukıyımın birinci yıl dönümünde, bu olayın laik Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı dinsel köktenci bir kalkışma olduğu bir kez daha vurgulanmıştır.

2. 2 Temmuz’un “Laikliğe Saygı Günü” olarak ilan edilmesine ve bu amaçla Sanatçılar Kurultayı’nın her yıl ayni tarihte toplanmasına karar verilmiştir.

3. Türkiye’de, Cumhuriyete ve laikliğe karşı hareketlerin, saldırıların izlenmesi ve gerekli tepkinin geliştirilmesi için “Laikliği İzleme Kurulu” oluşturulmasına karar verilmiştir.

4. Türkiye’nin çağdaşlaşması ve uygar dünyada yerini almasında temel taşlarından biri olan sanat ve kültür etkinliklerinin, kültür ve insanlık düşmanı kara güçler ve onları barındıran bazı yönetim kadrolarınca engellenmesine karşı etkin ve kararlı davranılması konusunda görüş birliğine varılmıştır.

5. Çağdaşlıktan, demokrasiden, özgürlükten yana bireylerin, özellikle aydın / sanatçı kimliğindeki insanlarımızın, laikliğe karşı girişimleri ve saldırıları önleme konusunda görevden kaçmadan öncülük etmeleri ve bu anlamdaki savaşımın örgütlendirilmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.

6. Cumhuriyeti yıpratan bütün bu olumsuzlukların yanısıra, ülkenin düşünen, yaratan insanlarını sindirmek amacıyla; yasal ve yasadışı baskılarla ülkemizin tarihinde görülmemiş boyutlara ulaşan aydın kıyımına, cezalandırmalara, tutuklamalara karşı tavır oluşturulmasına ve bunlara dayanak olan antidemokratik yasaların değiştirilmesi için çaba harcanmasına karar verilmiştir. Kara güçler tek tek kapımızı çalmadan; toplumun duyargaları olan sanatçıların dinamik güçlerle dayanışma içinde tavır almaları tarihsel, yakıcı ve dayatan bir görevdir.”

Kedinin pisliğini örtme çabası

1993 şaşkınlığı biraz geçince, örgütlü irtica savunma saldırısına geçmiş, Madımak Oteli’ni yakanların, Sivas katliamını yapanların Gerçek Sivas olmadığı, kışkırtıcıların dışarıdan getirildiği ileri sürülmüştür. Bu neyi değiştirir? İddia doğru olsa bile, ithal kışkırtıcılar İngiltere-Arjantin arasında savaş çıkartan Falkland adasından getirtilmemiş, bu vatanın has evlatları, 31 Martçıların, Mememencilerin sadık torunları olan aslanların aslanı mürteciler!...

Kabul, kışkırtıcılar dışarıdan getirttirtildi, katılımcı Sivaslı kardeşlerimiz “reşit olmayan” çocuklar mıydı ki bu kötü niyetli güruhun peşine takılıp suça katıldı?..

Peki, olay sırasında, Sivas Kongresi’ni yapan Sivaslıların torunları neredeydi? Cumhuriyet’in kurulmasına katkıda bulunanların torunları, en azından ve neden “Yapmayın, ayıptır, günahtır!” demedi? Olaydan sonra, neden herkesi inandıracak bir kınama bildirisi yayınlamadı?

Aradan geçen bunca yıldan sonra, CNNTürk’te yayınlanan “Dört Bir Taraf” adlı bir “curcuna ve gevezelik” programında, “Sivas davasındaki zamanaşımı kararıyla muhafazâkar aydınları ve tabanı sorgulayan tartışmaları hatırlatan Nazlı Ilıcak, “Olayın asıl sebebi Aziz Nesin’in tahrikleridir...” diyecek kadar kendinden geçmiş... Nazlı Ilıcak, Aziz Nesin’in din karşıtı sözlerinin kitleyi tahrik ettiğini ve olayların bu sebeple çıktığını ileri sürmüş ve Hürriyet’in katliamdan sonra attığı manşeti şahit göstermiş... ‘Dine hakaret etmek zaten ceza kanunumuzda da suç sayılmaktadır’ diyen Ilıcak, Aziz Nesin’in sözlerinin suç olduğunu vurguladıktan sonra “ama tabii bunun karşılığı da bu olmalıdır şeklinde anlaşılmak istemem...’ demiş...

Kimbilir ne güzel söylemiştir Nazlı Hatun! Güzel söylemiştir de, bu güzel sözleriyle Sivas Katliamı’nı savunmuştur. Ben aynen böyle anlıyorum bu türden yâveleri... Nazlı Ilıcak ve benzerleri vicdan yoksunu kovcular sayesinde Sivas Katliamı sürmekte ve Madımak hâlâ yanmaktadır!...

Suriye’nin düşürdüğü uçak

Laik Cumhuriyet’in küçümsenen statükocu (!) dış siyaseti, AKP iktidara gelinceye kadar, Arapların işine karışmamak, Arapların ideolojik ve dinsel tercihlerinde taraf olmamaktı. Çünkü Cumhuriyet laik bir dış politika izliyordu. Ama ne olduysa oldu, AKP döneminde bu “miadı dolmuş” (!), soğuk savaş siyaseti (!) bırakıldı; ve AKP’nin “kof” dâhileri (!) bölgede İslamcı mezhep politikası izlemeye başladı. Ortadoğu’da uçakların bile mezhebi vardı artık: Şii’si, Alevi’si, Nusayri’si ve AKP gibi Sünni’si...

Bu arada Başvekil Hazretleri, Erzurum’da Kılıçdaroğlu’yla ilgili olarak “En azından böyle milli bir meselede kendi ülkesinin yanında olmalıdır” demiş (Cumhuriyet, 30.06.12). Demiştir! Nasıl olsa şirâze mirâze kalmadı! Tehlike giderek büyüyor: Çünkü bu “muhterem” özel sorununu “Milli Mesele” sanmaya başladı!